Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Ocak '09

 
Kategori
Eğitim
 

Kutadgu Bilig

Okul Eğitiminin Öğeleri Açısından Bir İnceleme

Bu çalışma, Fikri Silahdaroğlu (1996) tarafından, günümüz Türkçe’sine uyarlanmış, Günümüz Türkçesi İle Kutadgu Bilig Uyarlaması adlı eser esas alınarak –tarama- yapılmış ve Reşit Rahmeti Arat’ın (1988) Kutadgu Bilig II Çeviri çalışmasındaki açıklama metinler (tefsir) ile karşılaştırılmıştır. Açıklama metinlerden, “okul eğitiminin öğeleri” ile ilgili olanlar belirlenerek seçilmiş ve karşılarına beyitlerin numaraları yazılmıştır.

Eğitimle ilgili bazı görüşlerin, birden çok öğenin kapsamına girdiği görüldüğünden, bu tip görüşlerin içeriği esas alınarak gruplandırma yoluna gidilmiştir.

Eserdeki eğitimle ilgili görüşlerin, hem serpiştirilmiş olarak, hem de ayrı bir bölüm halinde (Bölüm LXIII: Oğul Kız Doğunca Onların Nasıl Eğitileceğini Söyler) bulunduğu görülmüştür. Böylelikle eğitimle ilgili görülen görüşler, ‘okul eğitiminin öğeleri’ ile karşılaştırılarak, gruplandırılmıştır.


Bilindiği üzere okul eğitiminin; eğitim programı, öğrenci, öğretmen, yönetici, bina, araç-gereçler ve çevre, olmak üzere altı temel öğesi vardır. Okulun amaçlarına ulaşmasında, her öğenin ayrı bir işlevi olup, bu öğeler birbirileriyle etkileşim içinde bulunurlar. Öğelerden birindeki eksiklik ya da olumsuzluk, amaca ulaşılmasını engeller (Erden, 1998; Fidan ve Erden, 1991). Bu öğeler:


1) <ı>Eğitim Programı: Öğrencide istenilen yönde davranış değişikliği meydana getirmek amacıyla yapılan tüm faaliyetleri gösteren ana planlardır. Kapsamlı bir eğitim programında; öğretim, ders dışı kol faaliyetleri, özel günlerin kutlanması, geziler, kısa kurslar ve rehberlik hizmetleri yer alır. Eğitim programlarında ise; hedef, kapsam, eğitim durumları (öğretim faaliyetleri) ve sınama durumları (değerlendirme) olmak üzere dört öğe bulunur. Bunlar sırasıyla;

<ı>Hedef: Yetiştirilen insanda, bulunması uygun görülen, eğitim yoluyla kazandırılabilir özelliklerdir. Okulda öğrenciye kazandırılacak bilgi, beceri ve tutumlar hedefler bölümünde ifade edilir. Derslerin hedeflerine ulaşıldığında, okulun amaçları gerçekleşmiş olur. Hedeflerin belirlenmesinde, toplumun beklenti ve ihtiyaçları ile eğitim felsefesi ön planda tutulur.

<ı>Kapsam: Öğrencilere, hedeflerde belirlenen özellikleri kazandırmak için gerekli olan bilgilerdir. Kapsam’a, konu alanı, da denir.

<ı>Eğitim Durumları (öğretim faaliyetleri) ise, hedeflere ulaşmak için, öğrencilere nasıl bir yaşantı sağlanacağını gösterir. Bilgilerin sunulmasında kullanılacak yöntem ve teknikler, öğretim araç ve gereçleri, bilginin sunuluş biçimi ve sırası, eğitim durumlarını oluşturur.

<ı>Sınama Durumları (değerlendirme) ise, hedeflere ne derece ulaşıldığını gösterir.


Bu kavramları tanımlayıp kısaca açıkladıktan sonra Eğitim Programları, dinamik bir olgu olup, değişme ve gelişmelere göre sürekli yenilenmesi gerektiğini vurgulamalıyız. Eğitim tarihimiz açısından değerlendirildiğinde ilk eserler arasında sayılan Kutadgu Bilig Eğitim Programları açısından değerlendirilirse vurguladığımız değişimin ne denli fark edilebilir olduğu görülecektir. Ancak konuya açıklık getirmeden önce kanaatimizce Kutadgu Bilig hakkında kısaca bilgi vermemiz uygun olur.


840 yılında Uygur Devletinin siyasi hâkimiyeti sona erince, Uygurlar ve başka toplumlar, ilk Müslüman Türk devleti olan Karahanlı Devleti’ni kurarlar. 1212 yılında ortadan kalkan devlet, 930’lu yıllarda Abdulkerim Saltuk Buğra Han döneminde İslamiyeti kabul eder. Karahanlılar Müslüman olunca, kendileriyle çağdaş Abbasi Devletinde mevcut medreseleri de alırlar. Kısa zamanda Samerkant, Buhara, Taşkent, Balasagun, Yarkent, Kaşgar kentlerinde çok sayıda medrese kurarlar. Karahanlı hükümdarlarının bilime verdikleri önem ve bilim adamlarını korumaları nedeniyle, toplumun bilgi düzeyi yükselir ve sözü edilen kentler kültür merkezi haline gelir. Bu dönemde Farabi, Sicistanlı Ebu Süleyman Mehmet, Harezmli Musa Kardeşler, Belhli Ebu Maşer, Harezmli Biruni, İbni Sina, yetişir. Yine Karahanlılar döneminde yetişen Balasagunlu Yusuf, Kaşgarlı Mahmut, Edip Ahmet ve Ahmet Yesevi, eğitim tarihimiz açısından ayrı bir öneme sahiptir (Baltacı, 2005; Akyüz, 1993).


Karahanlı Türk-İslam Medeniyetinin en önemli eseri Kutadgu Bilig; Balasagun’lu Yusuf Has Hacib (1018-?) tarafından mesnevi şeklinde Türkçe Uygur Yazısı ile yazılmıştır. Manzum bir eserdir. Yusuf Has Hacib’in felsefi ve toplumsal fikirlerini içeren bu eserin en önemli vasıflarından biri de, Türk-İslam kültürünün kaynaştığı ilk eser olmasıdır (Baltacı, 2005). Dolayısıyla eserin Türk Eğitim Tarihinde de önemli bir yeri vardır. Eser 1069 yılında tamamlanarak, 1070 yılında hükümdar Tabgaç Buğra Karahan’a sunulur. “Has hacib”/“Ulu Danışman” (baş mabeyinci) ünvanı bu nedenle verilmiş olan Yusuf Has Hacib, bir süre “saray nazırlığı” (protokol müdürlüğü) da yapar (Silahdaroğlu, 1996; Akyüz, 1993).


Kitabın adı olan Kutadgu Bilig, kelimeleri kısaca “Kutluluk Bilgisi” (Silahdaroğlu, 1996), “Kutlu Bilgelik” veya “Devlet Yönetme Bilgisi” diye açıklanabilir (Küken, 2001). “Kişileri, her iki dünyada saadete eriştirmeye yarayan bilgi”, de denilebilir. Kut; Türkçe’de saadet, devlet, talih; Bilig, ise bilgi demektir. (ad; oldurgan fiil eki, gu; kılan, değeri ile sıfat ekidir.) Bu eklerle sözün yüklendiği anlam; “saadetli kılan bilgi” veya “devlet kazandıran bilgi”, olmaktadır (Silahdaroğlu, 1996). Kutadgu Bilig’e “hükümdarlık bilgisi” de denilebilir. Bu özelliği ile Kutadgu Bilig, manzum bir “siyasetname”dir de (Yurdaydın, 1988; Öztürk, 2005).


Kutadgu Bilig, Tanrı’nın övgüsüyle başlayıp, Peygamber ve dört sahabe övgüsüyle devam eder ve (88) bölüm, (6645) beyitten oluşur. Kitaptaki asıl konu, ilk bakışta, devlet ve örgütü ile ilgili görünse de, gerçekte bu dış kalıptan çok, devrinin hayat felsefesini içerir. İnsana, her iki dünyada da tam mutlu olabilmesi için izleyeceği yolu anlatır. Eserde birbiriyle iç içe olan birey, toplum ve devlet hayatının, en iyi şekilde düzenlenmesinde gerekli olacak bilgi, düşünce, anlayış ve erdemlerin neler olduğu, bunların nasıl elde edilebileceği ve nasıl yararlı kullanılacağı anlatılır. Başka bir deyimle, devrinin, en geniş manada, bir âlim ve mütefekkiri olan Yusuf Has Hacip tarafından yazılan Kutadgu Bilig, insana her iki dünyada da, kutlu olmak için lazım olan yolu göstermek amacı ile kaleme alınmış bir eserdir (Arat, 1979; Silahdaroğlu, 1996).


Dönemin Türkçesi ile yazılmış Kutadgu Bilig’de, yeni eğitim, ahlak ve siyaset hedefleri gösterilir. Bilgiye her şeyin üstünde değer veren, dil’in önemine değinen, Yusuf Has Hacib, her ne kadar bir hükümdar oğluna devlet yönetimi hakkında eğitim vermek üzere yola çıkmışsa da, genellikle toplum ve toplumu meydana getiren bireyler ile bunların toplumdaki yerlerini ve görevlerini öğretmeye çalışır. Eserin, özellikle öğrenim ve eğitim aşamasında bulunan gençliğe faydalı olması, Y. H. Hacib’in başlıca amacıdır (Küken, 2001).

Eser, önemli dört kişi arasında geçen, bir münazara ya da diyaloglu bir sahne yazısı gibi kaleme alınır. Bunlar:

Kün-Toğdı: Hükümdardır. Adalet ve yasayı temsil eder.

Ay-Toldı: Vezirdir. Kutluluğu (saadet ve iktidarı, devleti) temsil eder.

Öğdülmiş: Vezirin oğludur. Akıl ve bilgiyi temsil eder.

Odgurmuş: Zahit, vezir Ögdilmiş’in kardeşidir. Kanaat ve akıbeti temsil eder.


Kısaca Kutadgu Bilig, Karahanlılar devrindeki Türk aydınlarının genel kültürleri, din ve dünya görüşleri, toplumsal yaşantıları hakkında bilgiler veren, birçok fikir ve öğütleri bugün de uyulacak kadar doğru ve gerçekçi olan, her bakımdan ibret verici üstün bir eserdir (Arat, 1979; Silahdaroğlu, 1996; Akyüz, 1993).

Eserdeki, Eğitimle İlgili Görüşlerin, Okul Eğitiminin Öğeleri Açısından İncelenmesi

Kutadgu Bilig’de Eğitim Programıyla İlgili Görüşler

Sıkı tutsa, oğlan iyi yetişir, /Atası, anası, memnun, sevinir. (1219)

<ı>Baba çocuğunu sıkı bir terbiye altında yetiştirirse, annesi ve babası bundan dolayı saadet duyar.

Acıma çocuğa, dayak gerektir, /Dayak, oğul kıza, bilgi öğretir. (1494)

<ı>Gerekirse, oğula-kıza acımadan dayak at; dayak oğla-kıza bilgi öğretir.

Gözden atma, öğret, erdem ve bilgi, /Erdem ve bilgiyle bulsun yerini. (1489)

<ı>Gözden uzak bulundurma, ona fazilet ve bilgi öğret; bilgi ve fazilet ile memlekette mevki <ı>sahibi olsun.

İnsan bildiğini, yazar yazıyla, /Yazınca da bilir, her ne yaptıysa. (2223)

<ı>İnsan bildiklerini yazı ile yazar; yazarsa, ne yapmış olduğunu bilir.

Zekâ işareti, olur bu yazı, /Yazı bilen kişi olur çok zeki. (2224)

<ı>Bu yazı zekâ nişanıdır; yazı bilen insan çok zeki olur.

Bilgi öğren önce, ibadetten çok, /Bilgisiz ibadet olmaz, fayda yok. (3216)

<ı>İbadet etmek için, önce çok bilgi edin; bilgisiz ettiğin ibadetten fayda gelmez.

İki tür insana, insandır denir, /Biri öğretendir, biri öğrenir. (3217)

<ı>İki tür insana insan derler: Biri –öğreten, biri –öğrenen.

İkisinden başka, hep hayvan gibi, /Dilersen bunu tut, dilersen onu. (3218)

<ı>Bu ikisinden başkasını hep hayvan olarak kabul et; hangisini istersen, onu seç.

Sen şimdi hangisi, bana açıkla, /İkiden biri ol, üçüncü asla. (3219)

<ı>Şimdi sen hangisisin, bana açıkça söyle; ikisinden biri ol, üçüncüsünden kaçın.

Bütün bilgileri, bilip öğrendin, /Onu kullan şimdi, çektin zahmetin. (3220)

<ı>Zahmetle öğrenerek, bütün bilgilere sahip oldun; şimdi bunları, zahmet çekmeden, işlet.

Eğer bilmiyorsan, bilgiler öğren, /İbadete sonra el değdir, yönlen. (3221)

<ı>Eğer henüz öğrenemedin ise, bilgi öğren ve ibadetlere de ondan sonra başla.

Bilgi ile yaklaş, Tanrı’ya tapın, /Bilgiyle kapanır, cehennem kapın. (3223)

<ı>Tanrı ibadetine bilgi ile yaklaş; bilgi cehennem kapısını mühürler.

Bilgili ibadet sevabı çoktur, /Bilgisiz ibadet, sevabı yoktur. (3224)

<ı>Bilgi ile yapılan ibadetin sevabı çoktur; bilgisiz kimse ibadet ederse, sevap kazanamaz.

Bilgisiz ibadet, etmekten ise, /Sevabı daha çok, bilgin uyusa. (3225)

<ı>Bilgisizin ibadet ile meşgul olmasından, bilgilinin uyumasının sevabı daha çoktur.

Ne söyler, işit sen, İranlı bilgin, /İranlı bilginler, ünü çok yaygın. (3265)

<ı>İranlı âlim ne der, dinle; İranlı âlimlerin şöhreti büyüktür.

Büyüğe saygı var, dünyada töre, /Büyük gelince kalk, ayaküstüne. (4153)

<ı>Büyükler muhteremdir, bu dünya kanunudur; büyük gelince, ayağa kalk.

Küçükten büyüğe, saygı yaraşır, /Aynı şeyi yapar, büyük küçüğe. (4154)

<ı>Küçüğün büyüğe hürmet etmesi lazımdır; büyük de küçüğe aynı şekilde mukabele eder.

Saygı göreyim ben, diyorsan kendin, /Saygı duy kişiye, ey tavrı düzgün. (4281)

<ı>Sen kendine hürmet edilmesini istersen, başkalarına hürmet et, ey yumuşak huylu insan.

Küçüğe büyüklük, büyükten gelir, /Büyüğe hizmetten, küçük gönenir. (4178)

<ı>Küçüğe büyüklük, büyükten gelir; büyüğe hizmet ederse, küçük saadete ulaşır.

Büyük sözünü tut, koş hizmetine, /Büyük sözü tutan, erer dileğe. (4179)

<ı>Büyüklerin sözünü dinle, hizmetlerine koş; büyüklerin sözünü tutan, arzusuna erişir.

Tüm erdemleri, tam öğret oğluna, /Bu erdemler ile, mal-mülk kazana. (4508)

<ı>Oğula tüm faziletleri tam olarak öğret; o bu faziletler ile ileride mal sahibi olur.

Oğul, kıza öğret, erdem ve bilgi, /Bu erdemle olsun, onlar hep iyi. (1228)

<ı>Çocuklara fazilet ve bilgi öğretilmeli ki, onlar iyi ve güzel yetişsinler.

Y. Has Hacib, Gökbilimciler ile ilişkiyi, farklı bir yöntemle ele alır ve olaya bilimsel açıdan bakar. Bu bakış açısına göre;

Yıl, ay, gün hesabı, bunlarda olur, /Bu hesap, her zaman, gerekli olur. (4377)

<ı>Yıl, ay ve günlerin hesabını bunlar tutarlar; ey kudretli insan, bu hesap çok lüzumlu bir şeydir.

Bileyim der isen hendese oku, /Hesabın kapısı, açılır, sonu. (4378)

<ı>Bunu öğrenmek istersen, geometri okumalısın; bundan sonra hesap kapısı açılır.

Oku, çarpım, bölüm, kesirleri bil, /Bütüne, bütünlük, sınavıdır bil. (4379)

<ı>Darb ve taksim oku, bütün kesirleri iyice öğren; bu kâmil bir insan için, mükemmel bir imtihandır; bunu yap.

Kat artımı öğren, yarı bölmeyi, /Eğer bildin ise, bil kök almayı. (4380)

<ı>Sen taz’if ve tasnifi iyice öğren, bunları öğrendikten sonra, aded cezrini ele al.

Toplama, ayırma, alan hesapla, /Yedi kat feleği, yatır, avuçla. (4381)

<ı>Sonra cemi, tefrik ve mesahaya geç; yedi kat feleği, bir çöp parçası imiş gibi avucunda tut.

Daha varsa, cebir ve denklem oku, /Bir de Oklides’e, yetiş, çal kapı. (4382)

<ı>Daha sonra istersen, cebir ve mukabele oku; bir de Oklidis’in kapısını da iyice çal.

2) <ı>Öğrenciler: Öğrenci, eğitim ihtiyacı (bilgi, beceri, yetenek, tutum ve değerler) olan ve bu ihtiyacı karşılamak üzere okula devam eden bireydir.

Öğretmenler, öğrenciler arasındaki bireysel farklılıkları göz önünde bulundurarak, öğretimi bireyselleştirmelidir. Öğrencinin; genel yeteneği, giriş davranışları (dersle ilgili geçmiş yaşantıları), çalışma strateji ve alışkanlıkları, duyuşsal özellikleri (ders, öğretmen, öğrenci ve okul ile ilgili düşünceleri), yaşadığı fiziksel çevresi; okul, aile ve arkadaş çevresi, öğrenme üzerinde etkilidir.

Okulda öğretimin etkili olabilmesi için, öğrencinin fiziksel, zihinsel ve toplumsal gelişim düzeyleri ile önceki yaşantılardan elde ettiği bilgi, beceri, tutum, duygu ve alışkanlıkların bilinmesi gerekir.

Öğrencilerle İlgili Görüşler

Erken öğret bilgi, oğlun küçükken, /Küçükken öğrenen, yetişir erken. (1493)

<ı>Oğula bilgiyi henüz küçük iken öğret; küçüklüğünde bilgi öğrenirse, hayatta muvaffak olur.

Bir şart daha, çocuk bilgi isterse, /Küçük başlamalı, o öğrenmeye. (1822)

<ı>Bir şart daha var; çocuk bilgi isterse, öğrenmeğe küçük yaştan başlamalıdır.

Küçük çocuk, çabuk bilgi öğrenir, /Büyüyünce, bilgi, dilek erdirir. (1823)

<ı>İnsan, küçük çocuk iken, bilgi öğrenir ve büyüyünce, dileğine kavuşur.

Küçükken çocuklar, bilse her şeyi, /Yaşlanıp ölmeden, unutmaz onu. (1495)

<ı>Oğul-kız küçüklükte ne öğrenirse, yaşlanıp, ölünceye kadar onu unutmaz.

Yükselecek çocuk ve yiğit doğan, /Küçükken bellidir, tüm belge, nişan. (1648)

<ı>Doğuştan mert ve insan olup, yükselecek olan çocuğun daha küçükken bütün alametleri belirir.

Ey kutlu Hakan’ım, dedi Öğdülmüş, /Erdemin bir adı, bilgi, anlayış. (1679)

<ı>Ey devletli hükümdar, bu faziletin bir adı da bilgi ve akıldır.

Bilgisiz doğar o, sonra öğrenir, /Bilgi öğrendikçe her işi bilir. (1680)

<ı>İnsan bilgisiz doğar ve yaşadıkça öğrenir; bilgi sahibi olunca, her işinde muvaffak olur.

<ı>

Bilgi, erdem, tavır, iyi hareket, /Öğrenirse insan, düzelir elbet. (1824)

<ı>Bilgi, fazilet, iyi tavır ve hareketi insan öğrenir ve böylece gidişi düzelir.

<ı>

Anadan doğarken bilgisiz doğar, /Bilgi öğrendikçe, üst başa çıkar. (1681)

<ı>Anadan doğan bilgisiz doğar, bilgi öğrenir ve böylelikle itibar kazanır.

Öğrenemediği, akıl insanda, /Doğasına katar, Rab, yaratanda. (1682)

<ı>Çalışmakla elde edilemeyen şey akıldır; Tanrı onu insanın hamuruna katar.

Bilgi ve erdemi, insan öğrenir, /Ama akıllılık doğuştan gelir. (1825)

<ı>Bilgiyi olsun, fazileti olsun, insan öğrenebilir; fakat akıl ise, insan ile birlikte doğar.

İnsan öğrenir çok, bilgisiz kalmaz, /Bilgi öğrense de, akıl bulamaz. (1827)

<ı>İnsan çok şey öğrenir ve bilgisi artar; fakat ne kadar öğrense ve anlasa bile, yine aklı elde <ı>edemez.

<ı>

Akıldan başka da, tüm erdemleri, /Kişi öğrenir ve artar bilgisi. (1683)

<ı>İnsan akıldan başka bütün faziletleri öğrenir ve böylece bilgisi gelişir.

Tanrı vergisidir, akıllı olmak, /Doğuştan bellidir bunu anlamak. (1828)

<ı>Akıllı olmak Tanrı vergisidir; ancak buna doğuştan sahip olursa, aklın emareleri kendisini gösterir.

Tanrı armağanı, bu akıl belli, /Akıl ile bulur insan kısmeti. (1829)

<ı>Akıl, şüphesiz, Tanrı’nın ihsanıdır; insan akıl ile bin türlü iyi kısmet ve nimete nail olur.

Zeka olmasa, iş yapamaz kişi, /Zekasıyla yapar, insan her işi. (2222)

<ı>İnsan zeki olmazsa, işi başaramaz; insan işi zeka ile yapar.

Yusuf Has Hacib, oğul ve kız doğunca, bunların nasıl eğitileceğini, ayrı bir bölümde (Bölüm LXIII) ele alır. Bu görüşler de, aşağıda sunulmuştur:

Ay gibi, oğul-kız, senin, törese, /Dışarıda eğitme, eğit evinde. (4504)

<ı>Senin ay gibi bir oğlun veya kızın doğarsa, onu kendi evinde terbiye et, bu işi başka ellere bırakma.

Temiz bir kişi tut, iyi bakıcı, /Yetiştirse temiz, oğlu, kızı. (4505)

<ı>Sütninesi olarak iyi ve temiz bir kadın tut; oğlun kızın temiz büyür ve uzun ömürlü olur.

Oğul, kıza öğret, bilgi, terbiye, /İki dünyada da, onlara fayda. (4506)

<ı>Oğul-kıza bilgi ve edep öğret; bu her iki dünyada onlar için faydalı olur.

Oğluna karı al, kızı ere ver, /Sıkıntısız yaşa, sen ey kutlu er. (4507)

<ı>Oğula kız al, kızı ere ver; ömrünü dertsiz geçir, ey mesut insan.

Tüm erdemleri, tam öğret oğluna, /Bu erdemler ile mal-mülk kazana. (4508)

<ı>Oğula bütün faziletleri tam olarak öğret; o bu faziletler ile ileride mal sahibi olur.

Başıboş bırakma, oğlunu, aylak, /Aylak çabuk gider, boşluğa, mutlak. (4509)

<ı>Oğulu başıboş dolaşmağa bırakma; başıboş kalırsa, her tarafa gider ve yazık olur.

Kızı evde tutma, uzun, kocasız, /Bu pişmanlık seni, öldürür dertsiz. (4510)

<ı>Kızı çabuk evlendir, uzun müddet evde tutma; yoksa hastalığa lüzum kalmadan, yalnız bu pişmanlık seni öldürür.

Ey arkadaş, bu kız, sözün kısası, /Yaşamasa iyi, ya doğmaması. (4511)

<ı>Ey dost arkadaş, sana kesin bir söz söyleyeyim; bu kızlar doğmasa, doğarsa yaşamasa daha iyi olur.

Doğmuşsa, yer altı en iyi ona, /Evi ölülerle, tam komşu olsa. (4512)

<ı>Eğer dünyaya gelirse, onun yerinin toprağın altı veya evinin mezara komşu olması daha hayırlıdır.

Dişileri evde, gözet dikkatli, /Dışı gibi olmaz, dişinin içi. (4513)

<ı>Kadınları her vakit evde muhafaza et; kadının içi dışı gibi olmaz.

Dişinin aslı et, gözetilmeli, /Gözetilmese et, kokar, bilmeli. (4519)

<ı>Kadının aslı ettir; eti muhafaza etmeli; gözetmezsen, et kokar; bunun çaresi yoktur.

Dişiyi çıkarma, el alma eve, /Yolda görüp, gözü, kayar kişiye. (4514)

<ı>Yabancıyı eve sokma, kadını dışarıya çıkarma; bu kadınları sokakta gören göz, onların gönlünü çeler.

Dişi kalıp evde, hiç çıkmamalı, /Çıkarsa, kaybeder, o doğru yolu. (4518)

<ı>Kadını evden dışarı bırakma; eğer çıkarsa, doğru yoldan şaşar.

Dişi katma ere, yiyip içerken, /Eğer katar isen, kaçar ölçüden. (4517)

<ı>Yemekte, içmekte kadınları erkeklere katma; eğer katarsan, ölçüyü kaçırırlar.

Ağırla dişiyi, ne isterse, ver, /Kapısını kapat, uzak dursun er. (4520)

<ı>Kadına saygı göster, ne isterse, ver; evin kapısını kilitle ve eve erkek sokma.

Vefa yok bunlarda, ezelden beri, /Gözü nereye baksa, kayar bu gönlü. (4521)

<ı>Bunlarda öteden beri vefa yoktur; gözleri nereye bakarsa, gönülleri oraya akar.

Yusuf Has Hacib, bu bölümün son mısralarında erkeklerin, dişilerin yüzünden düştükleri “olumsuz” durumları anlatır.

Cefayla büyümüş, yetişmiş ağaç, /Yemişi zehirdir, ona olma aç. (4522)

<ı>Onlar zahmetle süren ve yetişen bir ağaca benzer; meyvesi zehirdir, ona karşı iştiha ve ihtiras besleme.

Nice bin erkek ki, eren, kudretli, /Dişilere sebep, kötü ezildi. (4523)

<ı>Nice bin kudretli ve erlerin eri erkekler kadınlar yüzünden mahvolup gitmişlerdir.

Nice al yanaklı, yakışıklılar, /Dişilere sebep, toprak oldular. (4524)

<ı>Nice al yanaklı ve yüzü sıhhatle pırıl-pırıl parlayan erkekler, kadınlar yüzünden toprak olup gitmişlerdir.

Milyonlarca namlı, şanlı yiğidi, /Bu dişiler gömdü, toprağa, diri. (4525)

<ı>Bu kadınlar binlerce namlı ve şöhretli kahramanları diri diri yere gömmüşlerdir.

Nasıl gözetmeli, onu tutmalı, /Yenip de gözetsin, gözeten Tanrı. (4226)

<ı>Onları nasıl zapt ve rapt altına alabilirsin; meğer ki, her şeyi koruyan Tanrı onlarla başa çıksın.

Y. Has Hacib, arkadaş çevresinin “olumlu/olumsuz” etkileri üzerinde de durur. Bunlar:

Nasıl davranırsa, arkadaş sana, /Sen de öyle davran, sevinsin o da. (4192)

<ı>Arkadaşın sana nasıl muamele ederse, sen de ona öyle muamele et, sevinsin.

Kötü eş edinme, kaç ve uzak dur, /Kötü eş azdırır, yoldan çıkarır. (4194)

<ı>Kötüyü arkadaş edinme, ondan uzak dur, kaç; kötü arkadaş seni yolundan şaşırtır.

Kendine iyi ad, alayım dersen, /Kötülere uyma, aklına uy sen. (4195)

<ı>Sen iyi nam kazanmak istersen, elinden geldiği kadar, kötüler ile düşüp kalkmamağa gayret et.

Arkadaş çevresinin, birey üzerindeki “olumsuz” etkisi, aşağıdaki beyitlerde de dile getirilir:

Karaya yaklaşma, ey doğası ak, /Kara tez bulaşır, beyaza, gör bak. (4239)

<ı>Ey ak-pak tabiatlı insan, sen karaya yaklaşma; dikkat et, beyaza siyah çabuk bulaşır.

Ne iyi bilgiler, verdi danışman, /Bilgili olursa, olur sakınan. (4240)

<ı>Alim müşavir ne güzel bilgi vermiş; bilgili bunu okursa, düşünür ve daha ihtiyatlı olur.

Kötüye katılma, ey iyi kişi, /Kötü olur tavrın, o kötü gibi. (4241)

<ı>Ey iyi insan, kötüye katılma; o kötünün tabiatı gibi, seninki de kötü olur.

Kötüye yaklaşma, ey seçkin öncü, /Yerilsin daim, ad olur kötü. (4242)

<ı>Ey seçkin, güzide insan, kötüye yaklaşma; adın kötü olur ve saadetine halel gelir.

Uygunsuz kişiye yakın yürüme, /Uygunsuz, yakanı tutar, gelip de. (4243)

<ı>Münasebetsiz kimselere yakın gitme; yoksa onlar da sana gelir ve yakanı bırakmazlar.

Çok gördüm, tanınmış, iyi kişiyi, /Kötüye katıldı, bozuldu işi. (4244)

<ı>İyi nam ile tanınmış birçok kimseleri gördüm; kötü insanlar ile karışınca, işleri bozuldu.

3) <ı>Öğretmen: Öğretmen, öğrenmeyi kılavuzlayan ve sağlayan kişidir.

Öğretmenin görevi, çeşitli öğretim yöntem ve tekniklerinden yararlanarak, öğrenme yaşantıları düzenlemek ve istendik davranışların öğrenci tarafından kazanılıp kazanılmadığını değerlendirmektir.

İyi bir öğretmenin, hem konu alanının uzmanı, hem de bilgi ve becerileri öğrencilere aktarmaya yardımcı olacak, öğretmenlik bilgisine sahip olması gerekir.

Ayrıca öğretmenin hoşgörü, sabır, açık fikirlilik, kendini ifade edebilme yeteneği, iyi bir dinleyici olma, sorun çözme gücü, gibi özellikleri de taşıması gerekir.

Öğretmenin öğretim faaliyetlerinde etkili olabilmesi için, öğrenciyi tanıması, onların belli durumlarda nasıl davranacaklarını da tahmin etmesi gerekir.

Öğretmenin, öğrencilerin davranışlarını değiştirme görevi, yalnız sınıf içinde geçerli değildir.

Öğretmen, çocukların aile içindeki yaşantılarını kontrol etmek için velilerle de işbirliği yapabilmeli ve okuldaki eğitim ile aile içindeki eğitimin birbirini destekler nitelikte olmasını sağlamaya çalışmalıdır.

Öğretmen/Öğretici/Alim İle İlgili Görüşler

Eğer yetiştiren, olmazsa, oğul, /Heder olur, vazgeç, sen onu yok bil. (1220)

<ı>Eğer onu sıkı bir terbiye altında yetiştirecek biri bulunmazsa, o çocuk heder olur; sen artık ondan ümidini kes.

Kitapta, Alimlerle İlişki’ye ayrı bir yer verilir. Bu görüşler:

Diğer bir kısmı da, bilgin, alimler, /Aydınlatır, halkın, yolunu bunlar. (4341)

<ı>Diğer bir zümre de alimlerdir; onların ilmi halkın yolunu aydınlatır.

Onları da çok sev, sözle ağırla, /Öğren bilgileri, az veya çokça. (4342)

<ı>Onları pek çok sev ve onlardan hürmetle bahset; çok veya az, onların bilgilerini öğren.

Bunlardır yarayan, yaramayanı, /Seçip ayıranlar, temiz ve doğru. (4343)

<ı>Faydalı ve zararlı şeyleri birbirinden ayırt ederek, doğru ve temiz yol tutan kimseler <ı>bunlardır.

İlmini öğren, bilgisini bil, /İyilik yap, gözet, pek uzatma dil. (4344)

<ı>Mümkünse, ilimlerini öğren ve bilgilerini bil; onlara iyilik yap ve yardımda bulun; onlara dil uzatma.

Bunlardır gerçeğin dinin direği, /Bunların bilgisi, şeriat kökü. (4345)

<ı>Bu dinin direği gerçekten bunlardır; doğru şeriatın temeli bunların bilgisidir.

Dünyada alim ve bilgin olmasa, /Yiyecek bitmezdi, yerde dikilse. (4346)

<ı>Dünyada bu alim ve hakimler olmasa idi, ekilmiş olsa bile, yerden yiyecek çıkmazdı.

Onların ilmidir, halka meş’ale, /Yol şaşmaz, gece de, yansa meş’ale. (4347)

<ı>Onların ilmi halk için bir meş’ale oldu; geceleyin meş’ale yanarsa, insanlar yolu şaşırmazlar.

Malından pay ver, tatlı sözlerle, /yedir, içir, hizmet et güler yüzle. (4348)

<ı>Onlara malından hisse ayır, onları yedir, içir; güler yüz ve tatlı sözle hizmetlerinde bulun.

Kaba ve sert olma, davran çekingen, /Hiç yenmez, onların, eti zehirden. (4349)

<ı>Sert ve kaba dil kullanma, onlardan çekin; onların eti yenmez, zehirdir.

Kaba ve sert olma, tuz ekmek yedir, /Değer ver onlara ve saygı bildir. (4350)

<ı>Onlara karşı sert ve kaba bir dil kullanma; tuz-ekmek yedir, saygı göster ve hürmet et.

Bilgi öğren ve yap, hiç çekiştirme, /Tavrı, davranışı, kötüdür deme. (4351)

<ı>Onları dinle, bilgilerine göre hareket et; tavır ve hareketleri hakkında arkalarından dedi-kodu yapma.

Onların ilmidir sana gereken, /Onlardır, yol verip, doğruya iten. (4352)

<ı>Senin için lazım olan onların ilmidir; onlar insanlara yol göstererek, doğruluğa sevkederler.

Koyun sürüsünde, sanki koç bunlar, /Koyun başı sürüp, doğru yol açar. (4353)

<ı>Bunları koyun sürüsünün koçu telakki et; onlar başa geçip, sürüyü doğru yola götürsünler.

Katıl bunlara sen ve iyi geçin, /İki dünyada da gelir servetin. (4354)

<ı>Bunlar ile münasebet kur ve iyi geçin; böylece saadete kavuşarak, her iki dünyada da mes’ud olursun.

Gerek dünya işi, gerek ahiret, /Hesapla ayırır, inan, bilgin hep. (4383)

<ı>Gerek dünya işi, gerek ahiret işi olsun, inan ki, alim bunları hesap ile birbirinden ayırarak, zapteder.

Hesap bozulursa, dünya, ahiret, /İşleri bozulur iyice, ey mert. (4384)

<ı>Hesap bozulursa, dünya ve ahiret işi de onunla birlikte bozulur, ey iyi insan.

4) <ı>Yönetici: Yönetici, okulun amaçlarına ulaşması için, gerekli insan ve maddi kaynakların sağlanmasından ve bu kaynakların en verimli biçimde kullanılmasından sorumlu olan kişidir. Yöneticinin temel görevi, okulu, eğitim programlarında yer alan amaçlara uygun olarak yaşatmaktır. Okul müdürü görevini yerine getirirken, öğretmen, eğitim uzmanı, sekreter, hizmetli gibi insangücü ile bina, araç-gereç, para vb. maddi kaynaklardan yararlanır.

Yönetici İle İlgili Görüşler

Eserde yöneticilerle ilgili herhangi bir görüşe rastlanmamıştır.

5) <ı>Bina, araç ve gereçler: Okul eğitimi, genellikle sınıflarda gruplar içinde yürütülür. Okulun bahçesinin bulunması, spor yapacak salonlara yer verilmesi, binanın öğrenci sayısı ile orantılı olması yanında güneş görmesi, sağlık koşullarına uygun olması ve öğretim araç-gereçlerine sahip olması gerekir.

Okulun fiziki yapısı, araç gereçlerin yeterli sayıda ve nitelikte olması, hem öğrenmeyi kolaylaştırır, hem de öğrencilerin okul ve derslere yönelik tutumlarını olumlu yönde değiştirir.

Bina, Araç ve Gereçler İle İlgili Görüşler

Eserde, eğitimin yapıldığı bina, araç ve gereçlerden söz edilmez. Sadece “eğitimin evde yapılması gerektiği”, belirtilir.

Ay gibi, oğul-kız, senin, törese, /Dışarıda eğitme, eğit evinde. (4504)

<ı>Senin ay gibi bir oğlun veya kızın doğarsa, onu kendi evinde terbiye et, bu işi başka ellere bırakma.

6) <ı>Çevre: Okulun yakından ilişki içinde bulunduğu grup ve kurumlar, okulun çevresini oluşturur. Bunların en etkilileri, veliler, okul aile birliği, işverenler ve basındır. Çevrenin, okul üzerinde doğrudan ya da dolaylı olarak bir baskı ve denetleme gücü vardır.

Veliler, okul ile ailedeki eğitimin tutarlı olmasında önemli bir rol oynar. Basın organları, okulun faaliyetlerini topluma yansıtmada önemli görevler yapar. Çevredeki spor alanları, fabrikalar, büyük işletmeler, tarihi eserler, müzeler de, okulun öğrenme yaşantılarını zenginleştirmesine önemli katkıda bulunur. Bu nedenle, okul ile çevre arasında iyi bir iletişim kurulması gereklidir (Fidan ve Erden, 1991; Erden 1998).

Çevre İle İlgili Görüşler

Oğlu için baba, emek verirse, / O oğlan yetişir, terbiye üzre. (1218)

<ı>Baba oğlunun yetişmesi için emek sarfederse, oğlu o terbiye altında iyi olarak yetişebilir.

<ı>

Oğlunu eğitip, sıkı tut baba, /Arkadan gelenler, gülmesin sana. (1227)

<ı>Ey baba olan, çocuğunu sıkı terbiye et; arkadan gelenler sana gülmesinler.

Sıkı tutsa baba, oğlu eğitip, /Büyüse sevinir, evlat yetişip. (1226)

<ı>Baba çocuğunu sıkı bir terbiye altına alıp, ona her şeyi öğretirse, çocuğu yetişip-büyüyünce, <ı>sevinir.

Oğulun babası, zeki bilginse, /Sıkı bir terbiye verip eğitse. (1221)

<ı>Çocuk babası alim ve zeki ise, oğluna daima sıkı bir terbiye vermelidir; bunun usulü, çaresi budur.

Ne söyler işit sen, oğul babası, /Başından iş geçmiş, yetişmiş yaşı. (1222)

<ı>Tecrübeli, yaşını başını almış ve çocuk sahibi insan ne der, dinle.

<ı>

Kim nazlı büyütse kız ve oğlunu, /O’nun ağlamaktır, kaygıdır sonu. (1223)

<ı>Kimin çocukları naz içinde yetiştirilirse, o kimseye ağlamak düşer; keder ona mukadderdir.

Bir baba oğlunu, başıboş koysa, /Oğlanda kusur yok, kusur babada. (1224)

<ı>Baba çocuğunu küçüklüğünde başı-boş bırakırsa, kabahat ve suç çocukta değil, babadadır.

Oğul, kız halleri olursa kötü, /Kötülük babada bunu o yaptı. (1225)

<ı>Çocukların tavrı, hareketi kötü ise, o kötülüğü baba yapmıştır; çocuğu iyi olmaktan mahrum <ı>eden odur.

Oğul, kız sebebi, baba ve ana, /Tavrı uygun, veya, itici olsa. (1486) (Silahdaroğlu, 1996).

Ç<ı>ocukların iyi veya kötü olmalarına anne ve babaları sebep olur. (Arat, 1988).

Sonuç

Türk Kültür (Arat, 1979) ve Türk Eğitim Tarihinde önemli bir yer tutan Kutadgu Bilig; devletin üst düzey yöneticilerine, devlet yönetimine ilişkin akılcı ve insani dersler veren, aynı zamanda herkese hitap eden bir ahlaki davranış ve terbiye kitabıdır. Yusuf Has Hacib, Kutadgu Bilig ile bir ‘hayat felsefesi’ sistemi kurar (Arat, 1979). Ayrıca eserde, Türklerin bilim ve erdem sevgileri ile çocukların yetiştirilmesi hakkında görüş ve tavsiyelerde bulunur (Öztürk, 2005). Kutadgu Bilig, ‘okul eğitiminin öğeleri’ ile karşılaştırılarak incelendiğinde şunlar söylenebilir:

<ı>
Eğitim Programı: Eğitim Programlarının; hedef (1228, 1489, 3217, 3218, 3219, 3220, 3223, 3224,
3225, 4143, 4179, 4381, 4508), kapsam (içerik) (1489, 3216, 3221, 3265, 4508, 4377, 4378, 4379, 4380, 4381, 4382), eğitimi durumları (öğretim faaliyetleri) (1219, 1494, 2223, 2224, 4154, 4281, 4178) öğeleri ile ilgili görüşlerin bulunduğu görülür. Fakat öğrencilere kazandırılması istenilen bilgi, beceri, tutumların neler olduğu, bu amaçla okutulacak -geometri ve matematik dışında- derslerin (konu alanı) adı; hedeflere ulaşmak için kullanılacak yöntem-teknik ve araçlar; bilginin sunuluş biçimi ile ilgili görüşlere yer verilmediği görülür.


Eğitim Programlarının en önemli öğesi olan ve hedeflere ne derece ulaşıldığını anlamak için yapılacak çalışmalar olarak adlandırılan “sınama durumları” ile ilgili görüşlere ise hiç rastlanılamamıştır.


Kısaca, eğitimin sıkı tutulması gerektiği, gerekirse dayak atılabileceği; bilgi ve erdem ile insanın yerini bulabileceği, bilgisiz ibadet olamayacağı, sadece öğrenen ve öğreten insanlara insan denilebileceği, öğrenilen bilgilerin kullanılması gerektiği, Tanrı’ya bilgi ile yaklaşılabileceği, İranlı bilginlerin sözlerine kulak verilmesi ve büyükler ile küçüklere saygı gösterilmesi gerektiği, mal-mülk kazanabilmek için tüm erdemlerin tam olarak öğrenilmesi gerektiği, erdem ve ilgi ile hep iyi olunabileceği, geometri ve matematik bilinmesi gerektiği, eğitim programlarıyla ilgili konular olarak değerlendirilebilir.

<ı>Öğrenci: Öğrencilerin eğitim ihtiyacı (bilgi, beceri, tutum ve değerler) ve gelişim düzeyleri ile doğrudan ilgili görüşler, bulunmamaktadır. Sadece, çocukların doğuştan gelen bireysel özelliklere akıl (zeka) gibi sahip oldukları ve bunun Tanrı’nın vergisi olduğu, sonradan ve çalışmakla kazanılamadığı (1682, 1828, 1829, 1683); zeki (yetenekli) çocukların doğuştan belli olduğu (1648); zeki çocuklara eğitimin küçükken verilmeye başlanması (1822); zekanın önemi (2222); bilginin kalıtımla gelmediği, sonradan kazanıldığı ve çalışmakla elde edileceği (1680, 1681, 1683, 1825); arkadaş çevresinin olumsuz etkileri (4509, 4194, 4195, 4239, 4241, 4242, 4243, 4244) ve en önemlisi “Oğul, kıza öğret, erdem ve bilgi” (1228) denilerek, bilgi öğretilecekler arasında cinsiyet ayrımı yapılmayan görüşlerin, “öğrenciler”le doğrudan ilişkili olduğu söylenebilir. Ayrıca, kızların olumsuz çevreden daha çabuk etkilenmesi (4514, 4518, 4521), çocukları zamanları gelince evlendirme, kadınlarla erkekler arasındaki anlayış farklılıkları, bayanların evden dışarı çıkarılmaması, kadınlarla erkeklerin bir arada bulunmaması ve kadınların olumsuz etkilerinden korunması gerektiği, vurgulanmaktadır. Bu görüşler ise, belirlenen ölçütler açısından, bir eğitim görüşü olarak değerlendirilememektedir.

<ı>

<ı>Öğretmen: Öğretmen/öğretici/alimlerle ilişkiye, ayrı bir yer verilir. “Eğer, sıkı terbiye altında yetiştirecek biri bulunmazsa, o çocuk heder olur; sen artık ondan ümidini kes” görüşü, öğretmenlerin önemini göstermeye yetecek nitelikte bir görüştür (1220). Bir öğretmende bulunması gereken; kişisel özellikler, genel kültür, alan ve öğretmenlik bilgisi, gibi niteliklerle doğrudan ilgili görüşlerden söz edilmemektedir. Fakat, yetiştirenin/öğretenin ve alimlerin bilgilerinin öğrenilmesi gerektiği ve bunların önemi sıkça dile getirilir (4342, 1220, 4341, 4343, 4345, 4346, 4347, 4352, 4353, 4354, 4383, 4384). Ayrıca, âlimlere karşı sevgi-saygı gösterilmesi, iyi davranılması ve onlardan bir şey beklenilmemesi gerektiği (4342, 4344, 4348, 4349, 4350, 4351) belirtilir. Öğretmenlerin nitelikleri ile doğrudan ilgili bir görüş bulunmamakla beraber, “Sütninesi olarak iyi ve temiz bir kadın tut; oğlun kızın temiz büyür ve uzun ömürlü olur” görüşü, (4505) bugünkü okulöncesi eğitim öğretmenleri ile ilgilidir, denilebilir. Bu durum ise, okulöncesi eğitimin çocuklara kazandırdıkları açısından son derece önemli bir konudur.

<ı>Yönetici: Yöneticilerle ilgili herhangi bir görüşe rastlanılmamıştır.

<ı>Bina, araç ve gereçler: Bina, araç ve gereçlerden söz edilmemekte, sadece “eğitimin evde yapılması gerektiği”, belirtilmektedir.

<ı>Çevre: Okul-çevre ilişkilerinde; babanın/velinin okul çalışmalarına destek vermesi, okulda yapılan eğitimle ailede yapılan eğitimin tutarlı olması, diye bir düşünceden söz edilmemektedir. Aynı şekilde; basın, işverenler, okul aile birliği, gibi kavramlardan da hiç bahsedilmemektedir. Çünkü örgün/formel anlamda eğitimin yapıldığı bir yer olan “medrese/okul” kavramının, Kutadgu Bilig’de yer almadığı görülmektedir. Dolayısıyla, “çevre” kavramı söz konusu değildir. Velinin de, daha önce belirtildiği üzere, veli olarak görevlerinden bahsedilmemektedir. Velinin görevi; eğitimin, okul ve aile arasındaki tutarlılığın ve okul çalışmalarına gerekli desteğin sağlanması şeklinde olmayıp, bizzat çocuğu eğitme, şeklinde belirtilir. Diğer bir deyimle, öğretmenin görevi babaya yüklenilmiş olup; babanın çocuğun yetişmesi için çaba göstermesi, eğitimini sıkı tutması, âlim ve zeki babaların ise çocuğa sıkı bir eğitim vermesi istenir (1218, 1227, 1226, 1221). Ayrıca babaların, baba/aile reisi olarak; çocuk yetiştirmiş insanları dinlemeleri, çocuklarını nazlı büyütmemeleri ve başıboş bırakmamaları gerektiği, çocukların kötü hareketlerinden babalarının sorumlu olduğu, çünkü çocukların iyi veya kötü olmalarına ailelerinin sebep olduğu, belirtilir (1222, 1223, 1224, 1225, 1486). Sonuç olarak, baba görevlerini yaparsa, oğlan da terbiyeli ve iyi yetişip büyürse, arkadan gelenler gülmez ve baba sevinir (1218, 1226, 1227), denilmektedir.


Sonuç olarak, Yusuf Has Hacib’in Kutadgu Bilig adlı eserindeki eğitimle ilgili görüşlerin bir kısmı, bugünkü eğitim anlayışının öğeleri olan; eğitim programı (hedef, kapsam, eğitim durumları); öğrenci (akıl/zeka gibi kalıtımsal güçler, arkadaş çevresinin olumsuz etkileri, cinsiyet ayrımı yapmama); öğretmen (okulöncesi eğitim öğretmeni); bina, araç-gereç (eğitimin evde yapılması gerektiği); çevre (veli/baba) ile ilgili bulunmuştur. Eğitim Yöneticileri ile ilgili herhangi bir görüşe ise rastlanılamamıştır.

KAYNAKLAR

Akyüz, Yahya. <ı>Türk Eğitim Tarihi. İstanbul, 1993.

Arat, Reşit Rahmeti. <ı>Kutadgu Bilig I Metin. Ankara, 1979.

Arat, Reşid Rahmeti. <ı>Kutadgu Bilig II Çeviri. Ankara, 1988.

Baltacı, Cahid. <ı>İslam Medeniyeti Tarihi. İstanbul, 2005.

Erden, Münire. <ı>Öğretmenlik Mesleğine Giriş. İstanbul, 1988.

Fidan, Nurettin; Erden, Münire. <ı>Eğitime Giriş. İstanbul, 1991.

Küken, Gülnihal. <ı>Orta Çağda Eğitim Felsefesi. İstanbul, 2001.

Öztürk, Cemil (Editör). <ı>Türk Tarihi ve Kültürü. Ankara, 2005.

Silahdaroğlu, Fikri. <ı>Günümüz Türkçesi İle Kutadgu Bilig Uyarlaması.Yusuf Has Hacip. Ankara, 1996.

Yurdaydın, Hüseyin. <ı>İsla <ı>Tarihi Dersleri. Ankara, 1988.

 
Toplam blog
: 425
: 3089
Kayıt tarihi
: 06.12.06
 
 

Gazi Eğitim Fakültesi, Eğitim Bilimleri Bölümü, Eğitim Yönetimi, Teftişi, Planlaması ve Ekonomisi..