Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Nisan '09

 
Kategori
Güncel
 

Kutsala dokunma hakkı

Kutsala dokunma hakkı
 

Çarmıha gerilmiş Türk kadını


Geçen yıl, bir gazetede ya da web sayfasında aşağıdaki gibi bir habere rastlamıştım, web üzerinden araştırınca yeniden bulmakta zorlanmadım;

İtalya’nın kuzeyine düşen Bolzano kentindeki "Museion" müzesinde sergilenen, Los Angeles, New York ve Venedik bienaliyle Londra’nın Tate ve Saatchi müzelerinde de yer alacak olan 130 santimlik heykel, çarmıha gerili dili çıkmış kurbağayı, çarmıha mıhlanmış sağ elinde bira bardağıyla asılı gösteriyor.

Müze görevlileri tarafından yapılan açıklamada, 10 yıl önce ölen Alman heykel ustası Martin Kippenberger’in bu yapıtı için, "Kendisi insanoğlunun korkularını irdeliyordu" savunması yapıldı.

Papa Benediktus ise bu yontudan haberdar olunca, "Bu küfrün, bu zındıklığın günleri sayılı" dedi.

Şimdi Bolzano müzesi yönetim kurulu, heykel müzenin en dikkat çeken giriş salonundan çıkarılmış olsa da, sanatsal özgürlüğü savunmak ya da Vatikan’ın tepkisine uyarak heykeli tümden kaldırmak arasında karar verecek.”

Haberin devamını çok merak ettim ama ulaşamadım. Ancak İtalya'nın alt üst olduğuna, toplumda bir infial yaşandığına dair bir habere hiç denk gelmedim. Sergilenen çalışmayı aşağıda sunduğum galeride görebilirsiniz.

"Da Vinci’nin Şifresi" kitabının filmi gösterime girdiğinde, Hıristiyan âleminde oluşan tepkiyi de hatırlıyorum. İsa’yı peygamber olmaktan sıradan bir insan olmaya indirgeyen, evli ve hatta çocukları olduğunu iddia eden film, sergilendiği her sinemanın önünde küçük grupların tepkileri ile karşılaşmıştı.

Bana, yani Müslüman kültürü altında büyümüş, Hıristiyan hakkındaki fikirleri Amerikan filmlerinde gördüklerinden çok da fazla öteye gitmeyen sıradan birisi sorsalar; “Hıristiyanlığı simgeleyen şey nedir?” diye, galiba aklıma gelecek olan ilk şey İsa’nın çarmıha gerilmesi figürü olurdu. “Haç” diye yanıt vermekte mümkün elbette ama neticede o sembolünde kökeni çarmıha dayanıyor.

Batı kültüründe, bu imgeyi kullanan ve kutsalı eleştiren inanılmaz eserlerin olduğunu birçoğumuz kolaylıkla hatırlayabiliriz;

2006 yılına ait bir haberle bir hatırlama yapalım;

Radikal Ortodoksların tüm tepkilerine ve tehditlerine rağmen Madonna, Moskova`nın Luzniki Stadyumu`nda 50 bin hayranıyla buluştu. Pop müziğin kraliçesi, Ortodoksların konserden çarmıha gerilme sahnesinin çıkarılması talebine kulak asmadı ve diğer konserlerinde olduğu gibi konserde yine çarmıha gerilerek şarkı söyledi. Konser öncesinde Madonna`nın hayranlarının yanısıra protestocular da vardı. Madonna`nın çarmıha gerilerek şarkı söylemesini Hristiyanlık dinine saygısızlık olarak niteleyen radikal Ortodokslar, `Madonna evine dön` yazılı balonlar uçurdu. Rusya`da Madonna`ya yönelik tehditlerin artması sebebiyle stadyumda 7 bin polis görev aldı.”

Bu haberin üzerine insanın aklına, aynı sanatçının “Like a Prayer" şarkısının klibinde, yanan haç, kan ağlayan heykeller ve zenci olan İsa"yı baştan çıkaran görüntüleri geliyor. Elbette yine Vatikan görüntülere tepki gösterdi ama eser bir sanatçının ifade tarzı olarak ele alındı batı dünyasında.

Bir ufak örneği ise, bugünlerde, Galatasaray’da bulunan Yapı Kredi Kazım Taşkent sanat galerisinde “Aşk ve Şiddet” konulu sergisi yayınlanan Şükran Moral’dan verebiliriz. 1989 yılından beridir İtalya’da yaşayan Moral’dan vereceğimiz örnekte oldukça çarpıcı. Moral 1994 yılında bir “Çarmıha Gerilmiş İsa” çalışması yaptı ve bunu İtalya’nın başkenti Roma’da yayınladı. Diğer bir tarifle Vatikan’ın da içinde bulunduğu kentte. Yaptığı çalışmayı aşagıda sunduğum galeride görmeniz mümkün. Moral çalışmasında kendisi İsa'nın yerien koyarak sergilemişti.Moral 9-10 Nisan tarihlerinde İtalya'da yapılacak senato seçimi için "Avrupalı Cumhuriyetçiler" adlı bir grup tarafından aday gösterilmiş durumda.


Sergilemeye çalıştığım tüm haberler, batı dünyasının içinde, bireylerin, sanatçıların, kendi egemen inançlarına dair geliştirdikleri farklı söylemlerdi.

Bugünlerde, Danimarka Başbakanı Rassmussen’in NATO genel sekreteri olarak seçilmesi sürecinde, Türkiye’nin yeniden karikatür meselesini gündeme getirmesi üzerine gelişen tartışma oldukça ilgi çekici. Konuyu tartışmak için daha uygun bir zaman olduğu da kesin. Çünkü karikatür krizi esnasında ortam oldukça gergindi ve bu gerginlik dönemlerinde aklı selim tartışmalar ne yazık ki mümkün olamıyor.


Konunun kilitlendiği yer inanca saygı ile ifade özgürlüğü kavramlarının çakışıyor olması. Bizim coğrafyamızda da genel kabul, karikatürü çizen şahısların tüm İslam aleminin kutsallarına yönelik bir saldırı içinde olduğu, çizerlerin yaşadığı ülkenin yetkili siyasinin de bu hakarete göz yumduğu yönünde.

Ben bu noktada, söz konusu durumun, 1988 yılında Salman Rushdie tarafından yayınlanan ve İslam’ın kutsal kitabı olan Kuran’da ki bazı ayetlerin şeytanın çabası ile orada yer aldığını dile getirdiği “Şeytan Ayetleri” kitabını ve o kitap üzerine gelişen tepkileri hatırlatmak istiyorum. Bilindiği üzere, söz konusu kitap yayınlandıktan sonra, İslam peygamberine ve kutsallarına yönelik bir saldırı olarak kabul edilmiş ve nihayetinde Humeyni’nin başına ödül koyduğu ölüm fermanına kadar uzanan tepkilerin oluşmasına neden olmuştu.

Bu noktada, "Dinin kutsalları, bireylerin ve sanatçıların düşünce, ifade ve eser üretme özgürlüğüne ne ölçüde sınırlamalıdır?" ve "Yönetim mevkisinden yer alan insanlar, bu çatışma durumda ne gibi bir tavır göstermelidir?" sorularına derinlemesine cevaplar üretmek gerekiyor. Hem de bunu batı düşmanlığı kolaycılığına, onların iki yüzlü olduğu söylemlerine kaçmadan yapmak gerekiyor.

Tüm bunları bir sonraki yazıda tartışmak istiyorum.

 
Toplam blog
: 453
: 1826
Kayıt tarihi
: 14.11.06
 
 

36 güneş yılı. 27 yıl G.antep, 9 yıl İstanbul. İstanbul, 90’lı yıllarda yaşandı, bitti.  Hep şe..