Kutuplaşmada oyun bozan Türkiye

Dış politikanın en çok kullanılan kuralıdır. “Düşmanımın düşmanı dostumdur” ya da bunu “Düşmanımın dostu düşmanımdır” şeklinde söyleyebiliriz.

«««

Dünyada kutuplaşmanın izleri hep olmuştur. Güçlüler en güçlü olmak için güç olarak kendisine rakip gördüğü ülkelere cephe alır hep. Menfaatler çerçevesinde her iki tarafa da yeni transferler gerçekleşir süreç içerisinde. İşte satranç burada başlar beyazların piyon hamlesiyle.

Peki, kim bu bir adım önde başlayan beyazlar?

«««

Yaşım itibariyle pek kutuplaşma görmedim. Fakat tarih derslerinden gördüğüme göre en ilginç kutuplaşma bu olsa gerek.

Bir tarafta Rusya, Çin ve İran diğer tarafta ABD, Türkiye ve İsrail. Tabi bu kutuplaşmanın İngiltere, Fransa ve Almanya gibi sonradan oyuna girecek oyuncuları da katarsak bayağı ilginçleşir olay.

«««

Ama bu kutuplaşma diğerlerinden içindeki ayrıntılar itibariyle çok farklı. Bu farkı oluşturanda bizzat Türkiye’nin kendisidir.

Peki, biraz irdeleyelim, nedir bu ayrıntılar?

«««

Başta bahsettiğimiz dost, düşman dengesini bozan ülke olan Türkiye bloklaşmanın en ilginç bloklaşma olmasına sebep olan etkendir. Aynı safta yer aldığımız İsrail ile aramızdaki kötü ilişkiler ve dünyanın karşısına aldığı İran’a sahip çıkmamız ile bu Suriye sürecinde karşı tavır koymasına rağmen Rusya’ya olan ziyaret hikâyeyi ilginçleştiriyor. Yani Türkiye ne düşmanımın düşmanı dostumdur ne de düşmanımın dostu düşmanımdır kuralına uyuyor. Bende buna denge politikası diyorum.

«««

Türkiye dış politikada pire için yorganı yakmamaya kararlı. İsrail için ABD ile ilişkileri bitirmedi, İsrail’le de ilişkileri düzeltmedi. Aynı hamleyi Suriye olayında da yapıyor. Suriye için Rusya’yla kötü olmak istemiyor.