Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Eylül '09

 
Kategori
Kültür - Sanat
 

Kuyruk arkadaşlığı

Kuyruk arkadaşlığı

Çağ değiştikçe arkadaşlık çeşitleri de değişiyor. Eskilerin en çok asker arkadaşlığı meşhurdu. Askerde hepimiz çoğu zaman aynı kaderi paylaşırız. Aynı karavanayı paylaşır, aynı koğuşta yatarız. Birbirimize memleket anılarını, sılada olup bitenleri anlatırız, mektuplarımızı okuruz. Bütün keder ve sevinçlere de ortak oluruz.

Askerlik bittikten sonra, o ocaktaki tatlı anılar anlatıla anlatıla bitirilemez. Onun için asker arkadaşlığı hiçbir arkadaşlığa benzemez.

Güzel anılarla dolu bir de okul-sınıf arkadaşlığı vardır.

İlk aşklarımızı yaşadığımız okul sıralarındaki anılarımızın, bir başka yeri vardır yaşamımızda. Öğretmenlerimize yakıştırdığımız Sıfırcı Ferit, Kulak Koparan Memet, Küt Parmak Orhan, Kız kurusu Fatma gibi lakaplar belleğimizden hiç silinmez. Okul anılarından en çok anlatılanlar not ya da dayak konularıdır. Anıları anlatmaya onlardın lakaplarıyla başlarız ”Suçsuz yere dayak yemiştim, o gün derse o kadar çok çalışmıştım, ama sorular çalıştığım yerden çıkmadı. Kız kurusu Fatma bana tam takmıştı, ağzımla kuş tutsam bana vereceği not ya üçtü ya da dört”

Hep böyle değil miydi, iyi notları biz alırdık da, kötü notları öğretmen verirdi hep. Bazen da öğretmenimizin tikiyle veya giyim kuşamıyla dalga geçerdik.

Hacı arkadaşlığı ise ayrı bir alem. Sen deveyle, kervanla altı ayda hacıya git gel de, bunda sürekli bir arkadaşlık olmasın. Şimdi uçaklarla birkaç saatte git, döndüğünde, taksine atla hacı arkadaşını ziyarete git. Eski hacı arkadaşlığı kutsal yerlerdeki arkadaşlıktan çok, gidip gelirken yolda gelişen arkadaşlıktı.

Şimdi insanın “Aaah nerde o eski hacılar! diyesi geliyor.

Yol arkadaşlığı da apayrı bir konu. Yolda yiyecek bir şeyler götüreceksin. Yol boyunca anlatacakların için, birikimin olacak. Ağzın laf edecek. Yoksa o yollar biter mi. Yol arkadaşlığında palavran bol olacak, dağarcığın da biraz dolu olacak.

Gelelim hayat arkadaşlığına.

Sen seversin, sen istersin, hayat arkadaşı adayının anası babası vermez, anan baban sana seçer, sen beğenmezsin. Beşik kertmesi, görücü usulü bile evlenirsin.

Ömür boyu bir yastığa baş koymaktır hayat arkadaşlığı, bakışlardan ne demek istediğini anlamak sanatıdır. Ben hayat arkadaşlığını; ”neye, nereye bakarlarsa baksınlar, aynı şeyi görenler” diye tanımlarım.

Karpuz değil ki tıklaya tıklaya alasın. Karpuzun bile dışı yeşil oluyor da içi kıpkırmızı çıkıveriyor.

İş arkadaşlığını, emir verenler ve emri yerine getirenler şeklinde sınıflandırabiliriz. Emir verenler ayrı, emir alanlar ayrı arkadaş olurlar. Emir verenlerle emir alanların arkadaşlığı pek az görülür.

Oysa bu asil arkadaşlıktır. Emir veren konuşmasına çoğu zaman ”Sevgili arkadaşlarım” diye başlar.

Bir de internet arkadaşlığı varmış. Bilgisayarınızı açarmışsınız, tıklarmışsınız, birilerini bulurmuşsunuz. Çet mi ne denirmiş buna. Oradan dertleşecek arkadaş bulurmuşsunuz, hatta resmini bile görebilirmişsiniz, konuşabilirmişsiniz bile. Vallahi ben görmedim duyduklarımı yazıyorum. Çet evliliği, bilgisayarda bilgi evliliği bile olurmuş. Ben bilgisayarları sadece bilgi verir sanırdım.

Ne günlere kaldık ya Rabbim.

Ben bu uzay çağında daha yeni bir arkadaşlık keşfettim, kuyruk arkadaşlığı.

Her üç ayda bir geçiyorsun maaş kuyruğuna. Her üç ayda bir önünde bir arkadaş, arkanda bir arkadaş, bazen de yanında bir arkadaş oluyor.

Öyle güzel söyleşiler yapılıyor ki o kuyrukta. ayaküstü.

İnanın bazen o kuyruk bir daha bitmesin istiyorum. Sohbet arkadaşım kabul etse dönüp kuyruğa bir daha gireceğim. Gireceğim ki konuştuğumuz konuyu bitirelim. Hele bir resmi giysili görevli gelip:

-Düzgün sıraya geçin, ooop, ooop açıkgözlük etme dayı, teyze” demese.

Bir de matikte para bitivermese.

Hele açık havada sıradaysan bir de yağmur yağmazsa, tadına tuzuna doyum olmuyor bu kuyrukların.

Ben belli başlı kuyrukları üçe ayırdım; birincisi; üç aylık maaş kuyruğu, ikincisi; iki aylık elektrik, su kuyruğu, üçüncüsü de bir aylık telefon kuyruğu. Hastanedeki, muayene, kan, idrar kuyruğunu saymıyorum.

Şimdi artık, kuyruk arkadaşlığı var. Bir kuyruğa basmamak koşuluyla, bu kuyruk arkadaşlığını çok sevdim ben.

Her kuyrukta yeni bir yüz.

Yüzde yüz.


NOT

Yazdığım bazı yazıların sonuna, güncel konularla ilgili düşüncelerimi küçük notlar halinde, “Onun Yerinde Olsaydım” başlığı altında eklemek istiyorum.

ONUN YERİNDE OLSAYDIM

Ankara’da bir yetkili iftar yemeğine gidiyor. Çankaya ilçesinde bir vatandaş, yetkiliye:

-Sayın….. bu geçtiğiniz yolun yapılmasını istiyoruz, diyor. Yetkili:

- Burası Çankaya, gidin başkanınızın kapısında oturun, yolunuzu ona yaptırın. Eğer bu yolu büyük şehir belediyesi yapacaksa ben ona söylerim, diyor.

Onun yerinde olsaydım:

Çankaya belediyesi falanca partinin, büyük şehir belediyesi bizim demeden;

- Bu yol hepimizin yolu. Hangi belediyemiz yapacaksa biz gereken desteği sağlar, yaptırırız, derdim.

Doğru mu?

 
Toplam blog
: 165
: 646
Kayıt tarihi
: 16.02.09
 
 

Recai Şahin: 1941 yılında Fethiye- İncirköy'de doğdum. İlkokul köyümde, ortaokulu Fethiye'de okud..