Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Eylül '12

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Kuzu gibi...

Kuzu gibi...
 

Kozmos’la yan yana durabilen, muhayyilesini genişletip özünde/beyninde mikro evreni bulabilir. Bu bağlamda “Kuantum potansiyel” adı verilen işleyiş yasalarının açığa çıkış şeklinin, huy ve tabiat yapısına dönüştüğünün farkındadır.


Önemli deyişleri yazılarımın arasına katmak gibi bir alışkanlığı benimsemedim.

Ama Hz. İsa’nın (a.s) şu sözünü duyduğumdan beri hiç unutmadığım gibi, bu yazımda da kullanmak istiyorum.

“Kurtlar arasına kuzu gibi girin. Sizi parçalasınlar!”

Ne demek istiyor ki acaba Hz. İsa (a.s)?

O, bu sözünde, yaradılış gayesine değinip, insanın soluduğu havada bir benlik sahibi olmaması gerektiğine işaret ediyor, farklılıkları yaşamadan,“bir noktaya ulaşılamayacağını”belirtmek istiyor.

Biliyoruz ki insanlar dünyaya gözlerini bir bedende açarlar.

Hemen herkesin bir kişiliği vardır…

Kimileri dünyevî değerleri benimser, bu alanda sorumluluk taşımak ister...

Bazıları ise aslını, gerçekleri tanımak,“kendini bir et kemik yığını gibi görmenin ötesinde”şuurlu bir varlık olarak hissetmek arzusundadır.

Bu çok önemli detayı dünyada elde edemiyorsa, bir daha bu şansı bulma imkânına sahip olamayacağını bilir.

Kuşkusuz hepimiz, bu şartları ortaya koyacak şekilde yaratılmışız.

İşte buna göre herkes kendi kararını vermiş, seçimini yapmıştır.

Demek istediğim şu:

Kimi, doğduğu gibi kalmak ister.

Kimi, yok olmak, yok oluşla birlikte “kendi olmak” isteğindedir.

Kozmos’layan yana durabilen, muhayyilesini genişletip özünde/beyninde mikro evreni bulabilir. Bu bağlamda “Kuantum potansiyel” adı verilen işleyiş yasalarının açığa çıkış şeklinin, huy ve tabiat yapısına dönüştüğünün farkındadır.

Veya bu şartları kabullenmek yerine yüzünü tümüyle maddeye, dünyaya döndürebilir. Hayatta yapılacak şeyin maddi anlamda paylaşımdan ibaret olduğunu düşünür. Her zaman böyle yaşar. Hayalleri arttıkça yeni duygu boyutlarına atılır.

Güya kendini yalın haliyle anlatıyor, yaşamının örnek alınmasını istiyordur!

Oysa hayatın ipi kaçmıştır!

Bütün olmak, ayrı görmemek, güçsüz birine sahip çıkmak, yapılan iyiliklerden bahsetmemek, kötülükleri görmemek, örtücü olabilmek, karşılık beklemeksizin vermek, kale gibi olmak zor, hatta imkânsıza yakındır.

Ne ki beden bilinci, bu akıl almaz işlere girmez, uğraşmaz, olduğu yerde kalır.

Biyolojik yapıyı irrite eden şeytan, insana; “Bir birim gibi yaşa ki, seni her istediğim zaman kırabileyim.”

Duygularınla baş başa kal, önünü görme!

Sakın bu halinle tümelliğe adımını atma, “Perdelerin arkasında olmayı yeğle de ne amaçla geldiğini unut bir hele” diye alay eder…

Şimdi Dostum, ya kendini topla, gerçeklere dayalı şekilde yaşamını sürdür.

Buna göre“Öfkeyle” yüzünü gösterenlere mütebessim bir çehre ile nazar et ki seni anlama yoluna gitsinler. Varlığını çekemeyen, bir kaşık suda boğmak isteyenlere elinden ne gerekiyorsa yap, yardım et.

Resimlere, şekillere, menfaatine uygun sözcüklere aldırış etme.

Ya da yaşamını zehirleyen şeytana uymaya devam et.

 Bir düşün!

İnançlarından bahsediyorsun…

Sıra dışı kimselere bir bak nasıl ezildiler.                                                        

Kimileri zulme uğradılar!

Zindanlara atıldılar!

Süründürüldüler, öldürüldüler!

Belki canlarını kurtarabilirlerdi, ne ki iradelerini ezdirmediler!

 

Gayeye ulaşma arzusu ile yananlar benzeri hakaretlere maruz kaldılar.

Ama bu tehditkâr, küçümseyici bakışlar altında, başlarını dik tutmak yerine, suçlu gibi öne eğdiler.

Bir birim olarak kalmamanın bedeli bu şekillerle ödendi, düşünebiliyor musun?

Un ufak oldular! Toz yığını haline geldiler.

Ama onlar korkarak dolaşmadılar.

İnançları hiç kaybolmadı.

Düşüncelerinde,  “…maruz kaldım” diye bir şey geçmedi. Hareketleri de böyle idi.

Çünkü onlar bir bedenden fazla olacağına kendilerini inandırmışlardı.

Makamlar gelip geçiciydi, bunun bilincindeydiler.

İşte onlar;

Onlar, bazıları gibi dünyevî fırsatları kullanmamış, kaçınmışlardır. Pek tabi ki genel suskunluklarının altında yatan şey sahip oldukları SIR dır.

Kendini biyolojik bir yapı olarak bulan ve bunu sürdürenler bunalacak, cevap da veremeyecek.

Bahşedilen bu imkânı, bir yana iteklemek, bir birim olarak kalmak, “topraktan geldik toprağa döneceğiz” demek istemiyor, özgür olmak istiyorsanız, önce İsa Nebi’nin (a.s) yazı başındaki sözüne kulak verelim derim.

 

Ahmed F. Yüksel

 

 
Toplam blog
: 636
: 9957
Kayıt tarihi
: 14.12.11
 
 

Araştırmacı Yazar.. ..