Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Eylül '07

 
Kategori
Gezi - Tatil
 

Lambuka'nın peşinden Atlantik'e

Lambuka'nın peşinden Atlantik'e
 

Yine enfes bir Palamutbükü akşamında, orada tanıştığımız, Mimar Çınar Bey ile sohbet ediyoruz. Kadehlerde buz gibi rakı, tabaklarda az biraz taze badem, ahtapot tava, çiğ balık ve börülce salatası. Gözümüz ve kulağımız, kömürlü bakır semaverde demlenen tavşan kanı çayda. Bir de en çok sevdiğim, ılık-serin esen Datça denizinin yanaklarımızı okşaması.


Çınar Bey, İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi Mimarlık Fakültesi’nde öğretim üyesi. Tam bir doğa aşığı. Liman Restoran-Pansiyon’un sahip ve işletmecileri, Erkol Bey ve Nebahat Hanım’larla da uzaktan akrabalık bağı bulunuyor. Yıllardan beridir, her bulduğu fırsatta İzmir’den Palamutbükü’ne kaçmaya çalışan bir su altı belgeselcisi aynı zamanda. Ve de lisanslı dalgıç.


Bunca zengin özellik ve meraklara sahip bir insanla pek tabi konuşacak o kadar çok konu bulabiliyorsunuz ki bu muhabbetlerin tadına doyum olmuyor. İşte bu sohbetlerden, <ı>kaleme duyarlı radarlarımıza takılanlar. Sadece birkaçı, gerisi sonra belki...


Çınar Bey’e göre, Palamutbükü ve çevresi, su altı canlı ve tarih çeşitliğinin zenginliği ile -dalgıçların mekanı olarak bilinen- Kaş’tan dahi çok daha mükemmel bir dalma bölgesi. Tabi bu durumu keşfeden sadece Çınar Bey değil. Son dönemde dalmak için bölgeye gelen yerli ve yabancı dalgıçların sayısında anormal artışlar olmuş. Sahil güvenlik ekipleri bu durumu yakından takip etmeye çalışıyorlarmış.


Marmaris-Selimiye’de iken bir balıkçı çocukla yaptığım sohbetimde, oraların balığının, “lambuka” isminde bir deniz sakini olduğunu öğrenmiştim. Adını ilk kez duyduğum bu balık hakkında bir şeyler sordum ama ilkokul çağlarındaki şirin balıkçı, pek tabi ki benim <ı>ÖSYM kıvamındaki sorularıma cevap veremedi. Saçlarını sevmiş ve rasgele deyip ayrılmıştım yanından. İşte bu sorularımın cevaplarını Palamutbükü’ndeki, Liman Restoran sohbetlerimizde, Çınar Bey’den aldım.


Lambuka, aslında bir okyanus balığı. Kendisini görmedim ama balık resim ve özelliklerinin bulunduğu büyük, duvar posterinden anladığım kadarıyla biraz haşin bir arkadaş kendisi.


Lambuka, Doğu Akdeniz’de doğuyor. Üreme alanı bizim buralar, biraz daha doğumuz yani. Büyüdükçe batıya doğru geliyor ve Cebelitarık Boğazı’nı geçip okyanusa açılıyor. Atlantik’te ikamet edenlerinin ağırlığı altmış kilolara kadar ulaşabiliyor ve okyanusların yenilebilecek tek balığı olma özelliğini taşıyorlar.


Çınar Bey’den çevre ile ilgili de bilgiler alıyoruz. Koylar, su altı mağaraları, anforalar, fauna ve flora özellikleri, gezip görülecek yerler hakkında uzun uzun anlatıyor. Palamutbükü’nden, Knidos antik kenti on beş kilometre, Mesudiye Köyü ve muhteşem koyları ise beş.


Mesudiye’nin Koyları’nı ayrıca yazacağım, kendimi ne kadar sıkarsam sıkayım lafı erken kesmek için, tek paragrafta halledemem ben bu işi. Ama Kindos için durum şunlardan ibaret.


Palamutbükü sahilinden, yukarı doğru, denizi ardımıza alarak çıktığımızda Knidos yoluna girmiş oluyoruz. Herkesin ve tabi ki Çınar Bey’in de tavsiyelerine uyarak, bu geziyi akşam saatlerine gelecek şekilde ayarlıyoruz. Çünkü anlatılanlara göre, orada mutlaka, bir kez olsun güneşin batışı seyredilmeliymiş.


Zaman zaman, sadece tek araçlık geçişlere müsaade edecek kadar daralabilen, müthiş zor ama bir o kadar da muhteşem güzellikteki yolu, dikkatle kat ediyoruz. Hemen yanımızdan kaçıveren kınalı keklikleri de görmeye çalışarak tabi.


Datça Yarımadası’nın pek çok cennet koyundan biri daha karşımıza çıkıyor, yolun gerçekten de bittiği yerde. Dingin denizine demir atmış onlarca lüks guletin ve gezi-tur teknelerinin çokluğu dikkatimizi çekiyor.


Bölge, bir açık hava müzesi ve giriş ücretli. Antik uygarlıktan bugüne kadar gelen; tiyatro, liman, gezi yolları, yiyecek depoları, harikulade görüntüsüyle deniz feneri, dinsel ibadet alanları ve daha pek çok tarih hazinesini görüyor ve güneşin tam batmaya yakın dakikalarında, onlarca insanla beraber, bu muhteşem doğa şovunu seyredeceğiniz yerlerinize geçip beklemeye başlıyorsunuz.


Ve bir kere, ve bir kere daha; bu cennet vatanın, bu mukaddes toprakların kiliminde, bir ilmek olduğunuza binlerce kez şükürler ederek.


Not: Bir sonra ki gezi-keşif yazımı “ Datça’nın Dördüncü “B”si ” başlığıyla yayınlayacağım.

 
Toplam blog
: 898
: 3759
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

İzmir'de yaşıyorum.    Çok uzun yıllar öncesinden başlayıp, hiç ara vermeden bugünlere kada..