Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Temmuz '10

 
Kategori
Sinema
 

Le Herisson; "Yaşamaya değer", izlemeye değer bir film.

Le Herisson; "Yaşamaya değer", izlemeye değer bir film.
 

Le Herrison, Kirpi veya Türkçe'deki ismiyle "Yaşamaya Değer" son zamanlarda izlediğim en iyi filmlerden biri. Aslında yine birkaç yıl önce gösterime giren Je M’Apelle Elisabeth'le Fransız sineması zeki ama kendisi ve çevresiyle başı hoş olmayan küçük çocuk temasından iyi işler çıkarabildiğine beni iyice ikna etmişti. Açıkçası bu filmin bana böyle bir sürpriz yapmasını bekliyordum.

Senaryo Muriel Barbery isimli genç bir felsefe profesörünün yazdığı romana dayanıyor. Filmin odak noktasında 11 yaşındaki Paloma var. Paloma, burjuva değerlerine iyice saplı, bol antideprasanlı, bol psikolog tavsiyeli yaşantısı içine hapsolmuş, nefessiz kalmış küçük bir kız. Kurtuluş ümidi olmadığını anlayınca da intihar etmeye karar veriyor. Fakat intiharına kadar kendisi için edindiği bir amaç var; kamerasıyla etrafındaki olaylardan bir film yaratıp terk edip gideceği hayatın ne kadar anlamsız olduğunu ispatlamak.

Filmin Paloma’dan sonraki en önemli karakteri bu sıkıcı burjuva apartmanının kapıcısı; Renee. Hayatını boşa yaşar gibi gözüken, apartmanda kimsenin önemsemediği, şişman, asık suratlı, çirkinliğini kabullenmiş gibi görünen kapıcı kadın Renee, başlangıçta Paloma’nın aklındaki hayatın anlamsızlığı fikrine kendi yaşayışıyla somut bir örnek oluşturuyor gibi. Aslında kendisine kabullendirilen sosyal pozisyona göre çok donanımlı olan, kedilerine Paloma’nın ailesi gibi “Anayasa” ve “Meclis” gibi isimler vermeyip yazar isimleri bahşeden, evi kitaplarla dolu Renee’nin karşısına onu anlayabilecek ve ondaki ışığı açığa çıkarabilecek bir Japon beyefendinin apartmana taşınmasıyla birlikte filmin akışı tamamen farklılaşmış, küçük Paloma ve mutsuz Renee’nin de hayata bakış açıları, (Paloma’nın çizdiği ve filme sahici manalar katan karakalem resimlerin ve bir balığın da kaderiyle) sonsuza dek değişmiş oluyor.

Bu güzel filmden alınacak keyfi baltalayacak yeni cümlelere girişmeyi istememekle birlikte yazının sonuna “Kirpi” filminden alabileceğimiz, ya da onun sayesinde hatırlayabileceğimiz filmden de önemli dersleri eklemek istiyorum.

* Hayat ne kadar sıkıcı olursa olsun, modern burjuva dünyasının değerleri benliğimizi ne kadar yıpratırsa yıpratsın edebiyat ve sinemanın bambaşka bir boyut ve sıcaklıktaki dünyalarına yakın olmak bize bir koruma sağlayacaktır.

*Hangi sosyal konumdan, hangi cinsiyetten, hangi ülkeden olursak olalım, baskıcı ekonomik model ve ilişkilere dayanan modern dünyanın getirdiği kimi yıkımlara maruz kalmak da, o yıkımların üstesinden gelebilecek değerler üretmek de her insanın mücadelesine atıldığı olasılıklardır.

Not: Filmin senaryosunu kopuklukla ve gereksiz bazı detaylara boğulmakla eleştirenlere “gidin o zaman Hollywood filmi izleyin” saçmalığında yaklaşmak istemiyorum. Çünkü senaryo anlatımının sahiden mükemmel olduğu, akışın akılcı, tıkır tıkır işlediği, bu tür filmlerden çok önde Hollywood filmleri de var. Ama bu film de, her şeye karşın güzel.

 
Toplam blog
: 108
: 2011
Kayıt tarihi
: 22.06.07
 
 

İsmim Burak Çapraz. Buraya başladığımda 21'dim, öğrenciydim. Bir okul bitti ama hala öğrenciyim. İl..