Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Hikmet Yıldırım KILINÇARSLAN

http://blog.milliyet.com.tr/hkmt72

05 Aralık '14

 
Kategori
Çalışma Yaşamı
 

Limited şirketlerde hissesini devreden ortakların hukuki durumları

Merhaba Türkiyem….Yazımın ana konusu olarak ortakların kendi şirketlerinde HİSSELERİNİ devrettikten sonra ki durumlarını ve şirkette  sembolik hissesi olan ve şirketi temsil imkânı olmayan ortak da sorumlu olacak mıdır sorularına  YARGITAY KARARLARI İle ele alacağım ,

Şirket ortaklıkları tek kişi veya birden fazla ortaklıkla kurulabileceği gibi şahıs firmalarında gerçek kişiler tarafından kurulabilmektedir. Kurulan bu ortaklıklarda, hissedarlar mali tablolardan birinci derecede sorumludurlar. . Vergi alacağı esas olarak, asıl vergi borçlusundan alınmaktadır. Vergi alacakları şahıs işletmelerinde bir faaliyet döneminde elde ettikleri gelirden gelir vergisi kanunun md/103 diliminde gösterilen vergi oranları üzerinden tüzel firmalar ise kurumlar vergisi i oranından vergi ödemektedirler. Asıl vergi borçlusu, vergi kanunlarına göre kendisine vergi borcu düşen gerçek veya tüzel kişidir. Fakat bazı durumlarda vergi alacağının güvence altına alınması amacıyla, asıl vergi borçlusu ile birlikte birden fazla kişi ya da kurumun muhatap tutulduğu durumlar da söz konusu olabilmektedir

1.ORTAKLARIN SORUMLULUĞU

Ortağın şirketteki sermaye hissesini devretmesi halinde, hisseyi devreden ve devralan şahıslar, devir öncesine ait ve vadesi devir tarihi itibarıyla geçmiş olan amme alacakların, ödenmesinden müteselsilsen sorumlu tutulur.

Amme alacağının doğduğu ve ödenmesi gerektiği zamanlarda pay sahiplerinin farklı şahıslar olmaları halinde bu şahıslar, amme alacağının ödenmesinden,  müteselsilsen sorumlu tutulur.(a.a.tuk 35)

Tüzel kişilerle küçüklerin ve kısıtlıların, vakıflar ve cemaatler gibi tüzel kişiliği olmayan teşekküllerin mal varlığından tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacakları, kanuni temsilcilerin ve tüzel kişiliği olmayan teşekkülü idare edenlerin şahsi mal varlıklarından bu Kanun hükümlerine göre tahsil edilir.

Bu madde hükmü, yabancı şahıs veya kurumların Türkiye’deki mümessilleri hakkında da uygulanır.

Tüzel kişilerin tasfiye haline girmiş veya tasfiye edilmiş olmaları, kanuni temsilcilerin tasfiyeye giriş tarihinden önceki zamanlara ait sorumluluklarını kaldırmaz.

Temsilciler, teşekkülü idare edenler veya mümessiller, bu madde gereğince ödedikleri tutarlar için asıl amme borçlusuna rücu edebilirler.

(Ek fıkra: 4/6/2008-5766/4 md.) Amme alacağının doğduğu ve ödenmesi gerektiği zamanlarda kanuni temsilci veya teşekkülü idare edenlerin farklı şahıslar olmaları halinde bu şahıslar, amme alacağının ödenmesinden müteselsilen sorumlu tutulur.

(Ek fıkra: 4/6/2008-5766/4 md.) Kanuni temsilcilerin sorumluluklarına dair 213 sayılı Vergi Usul Kanununda yer alan hükümler, bu maddede düzenlenen sorumluluğu ortadan kaldırmaz. (a.a.t.uk  mük md/35)

Bu hükme göre, limitet şirket ortakları şirketten tahsil imkânı bulunmayan amme alacaklarından sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumlu olacaklardır. Örneğin; 100 bin TL vergi borcu bulunan bir limitet şirketin ortağı, söz konusu şirkete %10 ortak ise vergi borcunun 10bin TL’lik kısmından sorumlu olacaktır

2.HİSSELERİ DEVRETMEDE BELGELENDİRME:

Limited şirket ortaklarının hisselerinin devri için bu işlemin ticaret sicilinde TESCİL ve İLANI esas olmakla birlikte, tescil ve ilanın yapılmaması halinde, hisse devrine ilişkin NOTER DEVİR sözleşmesinin ve bu hisse devrinin ortaklar kurulu kararıyla uygun bulunduğunun PAY defterine kaydedilmiş olması halinde de hisse devredilebilmektedir.

Hisse devirleri,

a)      ortaklar kurulu kararının ibrazı

b)      noter satış sözleşmesi ile

c)       ticaret sicili gazetesi ile

belgelendirilir.

KONUYLA İLGİLİ YARGITAY KARARLARI:

T.C.DANIŞTAY 4. DAİREE. 2004/1614 K. 2005/216T. 15.2.2005

ü  LİMİTED ŞİRKETTEKİ HİSSELERİNİ DEVREDEN ORTAK ( Dava Konusu Vergi Borçlarının Döneminde Şirketin Ortağı Ya da Müdürü Olmadığı - Sorumluluğunun Bulunmadığı )

ü  ŞİRKET ORTAĞININ SORUMLULUĞU ( Hisselerini Devrettiği Tarihten Sonraki Vergi Borçlarından Sorumluluğunun Bulunmadığı - Ödeme Emrinin İptali Gereği )

ü  VERGİ BORCUNDAN SORUMLULUK ( Limited Şirket Ortağı/Hisselerini Devrettiği Tarihten Sonraki Vergi Borçlarından Sorumluluğunun Bulunmadığı - Ödeme Emrinin İptali Gereği )

6183/m. 35

213/m. 10

ÖZET : Davacı hisse devir sözleşmesiyle borçlu şirketteki hisselerini bir başka şahsa devretmiştir. Dava konusu borçların dönemi olan 1995-1996 yıllarında anılan şirketin ortağı ya da müdürü olmadığı dolayısıyla dava konusu borçlardan dolayı bir sorumluluğunun bulunmadığı gerekçesiyle ödeme emirlerinin iptali doğrudur.

İstemin Özeti : ABC Gümrükleme İthalat, İhracat ve Ticaret Limited Şirketinin vergi borçlarının tahsili amacıyla davacı adına ödeme emirleri düzenlenip, tebliğ edilmiştir. İstanbul 1. Vergi Mahkemesi, 5.3.2004 günlü ve E:2003/2049,K:2004/544 sayılı kararıyla; davacının 19.3.1990 günlü hisse devir sözleşmesiyle borçlu şirketteki hisselerini bir başka şahsa devrettiği, dava konusu borçların dönemi olan 1995-1996 yıllarında anılan şirketin ortağı ya da müdürü olmadığı dolayısıyla dava konusu borçlardan dolayı bir sorumluluğunun bulunmadığı gerekçesiyle ödeme emirlerini iptal etmiştir. Davalı İdare, yapılan takibin uygun olduğunu ileri sürerek kararın bozulmasını istemektedir.

Savunmanın Özeti : Temyiz isteminin reddi gerektiği yolundadır.

Tetkik Hakimi Mustafa Bahtiyar'ın Düşüncesi : Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, temyize konu mahkeme kararının bozulmasını sağlayacak nitelikte bulunmadığından temyiz isteminin reddi gerektiği düşünülmektedir.

Danıştay Savcısı İbrahim Erdoğdu'nun Düşüncesi : İdare ve vergi mahkemelerince verilen kararların temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49 uncu maddesinin birinci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması gerekmektedir.

Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, söz konusu maddede yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından, isteminin reddi ile temyiz edilen Mahkeme kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Dördüncü Dairesince gereği görüşüldü:

KARAR : Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, bozulması istenilen kararın dayandığı gerekçeler karşısında, yerinde ve kararın bozulmasını sağlayacak durumda görülmemiştir.

KARAR : Bu nedenle, temyiz isteminin reddine 15.2.2005 gününde oyçokluğuyla karar verildi.

AZLIK OYU :

Davacı, 19.3.1990 tarihinde şirketteki hissesini Beyhan C. isimli şahsa devretmiş ve diğer ortağın 18.9.1990 tarihinden itibaren de tek imza ile şirketi temsile yetkili kılındığı yolunda karar alınmış olup, Türk Ticaret Kanunu uyarınca Ticaret Sicili Gazetesinde tescil ve ilan edilmeyen bu hususların üçüncü kişi durumundaki vergi dairesini bağlamayacağı, dolayısıyla davacının şirket ortağı ve kanuni temsilci kimliğinin ve bundan dolayı da şirket borçlarından sorumluluğunun devam ettiği açık olduğundan, üçüncü şahıslara karşı bir hüküm ifade etmeyen hisse devri işlemleri nedeniyle davacının şirket borçlarından sorumlu tutulamayacağından söz edilerek ödeme emirlerini iptal eden mahkeme kararının bozulması gerekeceği oyu ile karara karşıyız.

DANIŞTAY 7. DAİRE E. 2001/3306 K. 2005/396T. 16.3.2005

ü  LİMİTED ŞİRKETİN TAHSİL OLANAĞI KALMAYAN AMME BORÇLARI ( Ortaklar İçin Öngörülen Sorumluluğun Ortak Sıfatına ve Ortaklık Payına Bağlı Olduğu - Hisselerini Devreden Davacıdan İstenilmesinde Hukuka Uyarlık Bulunmadığı )

ü  LİMİTED ŞİRKETTEKİ HİSSELERİNİ DEVREDEN ORTAK ( Amme Boçlarının Hisselerini Devreden Davacıdan İstenilmesinde Hukuka Uyarlık Bulunmadığı - Ortaklar İçin Öngörülen Sorumluluğun Ortak Sıfatına ve Ortaklık Payına Bağlı Olduğu )

ü  AMME ALACAĞI ( Davacı Şirket Müdürü Olarak Beş Yıllığına Yetkili Kılınmışsa da Şirketteki Hissesini Devrettiği - Hisselerini Devreden Davacıdan İstenilmesinde Hukuka Uyarlık Bulunmadığı )

ü  TAHSİL OLANAĞI KALMAYAN AMME BORÇLARI ( Ortaklar İçin Öngörülen Sorumluluğun Ortak Sıfatına ve Ortaklık Payına Bağlı Olduğu - Hisselerini Devreden Davacıdan İstenilmesinde Hukuka Uyarlık Bulunmadığı/Limited Şirket )

6183/m. 35

6762/m. 532

ÖZET : Limited şirketin tahsil olanağı kalmayan amme borçlarından dolayı ortaklar için öngörülen sorumluluk, ortak sıfatına ve ortaklık payına bağlı olduğundan, olayda, asıl borçlu şirketin vergi borçlarının, şirketteki hisselerini devreden davacıdan istenilmesinde hukuka uyarlık bulunmamaktadır.

 

İstemin Özeti : ... Limited Şirketinin ödenmeyen vergi borçlarının tahsili amacıyla şirket ortağı sıfatıyla davacı adına düzenlenen ödeme emrini; davacı 1.9.1997 tarihinde şirket müdürü olarak beş yıllığına yetkili kılınmışsa da, şirketteki hissesini 16.2.1999 tarihinde devrettiğinden, kanuni temsilci sıfatı bu tarihte sona eren davacı adına ödeme emri düzenlenmesinde isabet görülmediği gerekçesiyle iptal eden Adana İkinci Vergi Mahkemesinin 29.3.2001 gün ve E:2000/1176; K:2001/343 sayılı kararının; şirket tüzel kişiliğinden tahsil edilemeyen amme alacağının tahsili amacıyla şirket ortağı adına düzenlenen ödeme emrinin yerinde olduğu ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.

Savunmanın Özeti: Savunma verilmemiştir.

Tetkik Hakimi Kurtuluş Beyribey'in Düşüncesi: Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, 2577 sayılı Kanunun 49'uncu maddesinin 1'inci fıkrasında sayılan bozma nedenlerine uymadığından, temyiz istemi reddedilerek kararın onanması gerektiği düşünülmektedir.

Danıştay Savcısı Bilgin Arısan'ın Düşüncesi: Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 49'uncu maddesinin 1'inci fıkrasında belirtilen nedenlerden hiçbirisine uymayıp, vergi mahkemesince verilen kararın dayandığı hukuki ve yasal nedenler karşısında, anılan kararın bozulmasını gerektirir nitelikte görülmemektedir.

Açıklanan nedenle, temyiz isteminin reddi ile vergi mahkemesi kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Yedinci Dairesince işin gereği görüşüldü:

KARAR : Temyiz başvurusu; İnterteks Kimyevi Gübre Limited Şirketinin ödenmeyen vergi borçlarının tahsili amacıyla, şirket ortağı sıfatıyla davacı adına düzenlenen ödeme emrini iptal eden mahkeme kararının bozulması istemine ilişkindir.

213 sayılı Vergi Usul Kanununun 10'uncu maddesinde, tüzel kişilerle küçüklerin ve kısıtlıların, vakıfların ve cemaatler gibi tüzel kişiliği olmayan teşekküllerin mükellef veya vergi sorumlusu olmaları halinde bunlara düşen ödevlerin kanuni temsilcileri tarafından yerine getirileceği, yukarıda yazılı olanların bu ödevleri yerine getirmemeleri yüzünden mükelleflerin veya vergi sorumlularının varlığından tamamen veya kısmen alınamayan vergi ve buna bağlı alacakların kanuni ödevlerini yerine getirmeyenlerin varlıklarından alınacağı; 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 35'inci maddesinde de, limited ortaklıkların ödenmeyen ve tahsil imkanı bulunmayan amme borçlarından dolayı ortakların vaz ettikleri veya vaz'ını taahhüt ettikleri sermaye miktarında doğrudan doğruya mesul ve bu Kanun hükümleri gereğince takibata tabi tutulacakları; 6762 sayılı Türk Ticaret Kanununun "Ortakların Mesuliyeti" başlıklı 532'nci maddesinde ise, limited şirket ortaklarının sermaye borçlarını yerine getirdikleri nispette mesuliyetten kurtulacakları hükme bağlanmıştır.

Dosyanın incelenmesinden; asıl borçlu şirketin ödenmeyen vergi borçlarının tahsili amacıyla "ortak" sıfatıyla davacı adına düzenlenen ödeme emrinin iptali istemiyle açılan davada, Mahkemece, "kanuni temsilci"lerin sorumluluğuna ilişkin düzenlemelere dayanılmak suretiyle ödeme emrinin iptaline karar verilmişse de; yukarıda anılan yasa hükümlerine göre; limited şirketin tahsil olanağı kalmayan amme borçlarından dolayı ortaklar için öngörülen sorumluluk, ortak sıfatına ve ortaklık payına bağlı olduğundan, olayda, asıl borçlu şirketin vergi borçlarının, şirketteki hisselerini devreden davacıdan istenilmesinde hukuka uyarlık bulunmadığından, mahkeme kararı sonucu itibarıyla yerinde görülmüştür.

SONUÇ : Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin reddine, 16.3.2005 gününde oybirliği ile karar verildi.

T.C. DANIŞTAY 4. DAİRE E. 1999/2991 K. 2000/3877 T. 28.9.2000

ü  ORTAKLIKTAN AYRILAN LİMİTED ŞİRKET ORTAĞI ( Şirketin Vergi Borçlarından Sorumluluğu - Haczin Kaldırılması Talebinde Bulunmamış Olması - Ödediği Vergi Borçlarını Borçlar Kanunu Hükümlerine Göre Rücu Edebileceği )

ü  VERGİ BORÇLARINDAN SORUMLULUK ( Limited Şirket Ortaklığından Ayrılan Ortağın Sorumluluğu - Hissesini Devreden Ortaktan Takip Yapılamaması - Yapılan Takibe İtiraz )

ü  LİMİTED ŞİRKETİ ORTAKLIĞINDAN AYRILAN ORTAK ( Vergi Borçlarından Esasen Yeni Ortakların Sorumlu Olduğu - Taşınmazına Konulan Hacze İtiraz Etmemiş Olması - Şirket Adına Ödenen Vergi Borçlarını Ancak Borçlar Kanunu Hükümlerine Göre Rücu Edebileceği )

6183/m.35

2577/m.49

ÖZET : Paydaşı olduğu limited şirketin vergi borçları nedeniyle taşınmazı haczedilen ortağın, borçların ödendiği ve haczin kaldırılması için ödediği meblağın iadesi talebiyle açtığı davanın Borçlar Kanunu hükümlerine göre çözümlenmesi gerekir.

İstemin Özeti : Ortağı olduğu limited şirketin 1997 yılına ilişkin vergi borçlarının vadesinde ödenmediği belirtilerek davacının gayrımenkulleri üzerine uygulanan haczin kaldırılması için ihtirazî kayıtla yatırılan paraların iadesi istemiyle dava açılmıştır. ( ... )Vergi Mahkemesi, 8.4.1999 günlü ve E:1998/800, K:1999/274 sayılı kararıyla; limited şirketin 1997 yılına ilişkin ödenmeyen amme borçlarından dolayı borcun 1/2 sinin ortak sıfatıyla davacıdan tahsil edildiği, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun'un olay tarihinde yürürlükte bulunan 35.maddesinde, limited şirket ortaklarının ödenmeyen ve tahsil imkânı bulunmayan amme borçlarından dolayı ortakların vaz ettikleri veya vaz'ını taahhüt eyledikleri sermaye miktarında doğrudan doğruya mesul ve bu kanun hükümleri gereğince takibata tâbi tutulacaklarının belirtildiği, bu maddeye göre ortağın takibi için vergi borcunun şirketten tahsil imkânı bulunmadığının tesbiti anında ortak sıfatının taşınması gerektiği, olayda 13.8.1997 tarihinde şirketteki payını devredip, bu hususu ticaret siciline 5.12.1997 tarihinde tescil ettiren davacının, 1998 yılının 11 inci ayında şirketten tahsil imkânı bulunmadığı anlaşılan borç nedeniyle takibinin mümkün olmadığı gerekçesiyle ödenen paraların davacıya red ve iadesine karar vermiştir. Davalı İdare, yapılan işlemin yasal olduğunu ileri sürerek kararın bozulmasını istemektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA Hüküm veren Danıştay Dördüncü Dairesince gereği görüşüldü:

Uyuşmazlık, ortağı olduğu limited şirketin 1997 yılına ilişkin vergi borçlarının vadesinde ödenmemesi üzerine davacının gayrımenkulüne uygulanan haczin kaldırılması için ödenen paraların iadesi istemiyle açılan davayı kabul ederek bu meblağın ret ve iadesine ait vergi mahkemesi kararının bozulmasına ilişkindir.

Olayda, vergi borçlusu şirketin ortaklığından 1997 yılında ayrılan davacının gayrımenkulüne şirket borçlarının tahsili amacıyla haciz uygulandığı, haczin kaldırılması için şirketçe ödenmeyen borçların davacı tarafından ihtirazî kayıtla ödendiği ve ödenen bu paraların iadesi istemiyle dava açıldığı, ancak bu davada haczin iptali yolunda bir istemde bulunulmadığı anlaşılmaktadır. Davacının, hakkında uygulanan haczin iptalini istemeden, haczin kaldırılması için rızası ile ödediği meblağın kendisine iadesi gerektiği yolundaki isteminin ancak şirketle kendisi arasında Borçlar Kanunu hükümlerine göre açılacak bir rücu davasına konu edilmesi mümkün olabilir. Kesinleşen kamu alacağının tahsili amacıyla ve konulan bir haczin kaldırılması için yapılan ödeme nedeniyle şart konması söz konusu olamayacağından, ödenen paraların iadesi istemi ile İdarî yargıda açılan davanın reddi gerekirken bu meblağın ret ve iadesine karar veren Mahkeme kararında isabet görülmemiştir.

Açıklanan nedenlerle, ( ... )Vergi Mahkemesinin 8.4.1999 günlü ve E:1998/800, K:1999/274 sayılı kararının 2577 sayılı İdarî Yargılama Usulü Kanunu'nun 49/1-b maddesi uyarınca bozulmasına, 28.9.2000 gününde oy birliğiyle karar verildi.

Ortaklıktan ayrılan ortağın kendi ortaklık dönemindeki kamu borçlarına karşı bütün mal varlığı ile ve

ortaklık sermaye miktarı ile sınırlı olmaksızın ancak borcun, ortaklık payı oranındaki miktarı kadar

sorumluluğu o kamu alacağının zamanaşımı süresince devam eder; kendi dönemindeki borçlar için ortaklıktan ayrılmakla sorumluluğu sona ermez. Ortaklıktan ayrıldığı tarihten itibaren oluşacak yeni kamu alacaklarından sorumlu tutulmaz. Ortaklıktan ayrılma işlemi tescil ve ilan edilmedikçe ortağın sorumluluğu devam eder. Noterlikten yapılan hisse devirleri (sadece hisse alan ve satan tarafları bağlar; üçüncü kişilere karşı ve tabii ki Vergi Dairesine karşı hüküm ifade etmez ) ortağın sorumluluğunu ortadan kaldırmaz.

DANIŞTAY 3. DAİRE E. 2002/662 K. 2004/411 T. 20.2.2004

ü  LİMİTED ŞİRKETİN VERGİ BORCU ( Hissesinin Tamamını İhtiyati Hacizden Çok Önce Noterde Onaylı Sözleşme İle Devreden Ortak/Karar Defterine de Kaydedildiği - Ticaret Sicil Gazetesinde İlan Edilmedikçe Hukuki Sonuç Doğurmayacağı )

ü  ORTAĞIN VERGİ BORCUNDAN SORUMLULUĞU ( Hissesinin Tamamını Noterde Onaylı Sözleşme İle Devreden Ortak/Ticaret Sicil Gazetesinde İlan Edilmedikçe Hukuki Sonuç Doğurmayacağı - Ltd. Şti.'in Vergi Borcu )

ü  İHTİYATİ HACİZ ( Hissesinin Tamamını İhtiyati Hacizden Çok Önce Noterde Onaylı Sözleşme İle Devreden Ltd. Şti. Ortağı - Ev Eşyaları Üzerine Şirketteki Payı Gözönüne Alınarak Uygulanmasının Hukuka Uygunluğu )

ü  HİSSE DEVRİ ( Tamamını İhtiyati Hacizden Çok Önce Noterde Onaylı Sözleşme İle Devreden Ltd. Şti. Ortağı - Ticaret Sicil Gazetesinde İlan Edilmedikçe Hukuki Sonuç Doğurmayacağı )

ü  TİCARET SİCİL GAZETESİNDE İLAN EDİLMEYEN HİSSE DEVRİ ( Noterde Onaylı Sözleşme İle Devreden Ltd. Şti. Ortağı/Karar Defterine de Kaydedildiği - Hukuki Sonuç Doğurmayacağı/Amme Alacağından Sorumlu Tutulacağı )

ü  AMME ALACAĞI ( Hissesinin Tamamını İhtiyati Hacizden Çok Önce Noterde Onaylı Sözleşme İle Devreden Ltd. Şti. Ortağı/Hukuki Sonuç Doğurmayacağı - Ev Eşyaları Üzerine Şirketteki Payı Gözönüne Alınarak İhtiyati Haciz Uygulanmasının Hukuka Uygunluğu )

6183/m.13, 35

6762/m. 33, 38, 39, 511, 520

ÖZET : 6183 sayılı Kanunun 35'inci maddesine göre limited şirket ortaklarının sorumlu tutulabileceği koşullar bulunduğunda kişisel varlıklarının ihtiyaten haczedilebileceği açıktır. Dosyadaki belgelerden, hakkında alınan ihtiyati haciz ve ihtiyati tahakkuk kararları üzerine yapılan araştırma sonucu malvarlığı olmadığı sonucuna ulaşılan ve adına düzenlenen vergi ve ceza ihbarnamelerinin şirket müdürüne elden tebliğ edildiği anlaşılan Limited Şirketin % 10 paylı ortağı olan davacının ev eşyaları üzerine şirketteki payı gözönüne alınarak uygulanan ihtiyati haczi, pay devir sözleşmesiyle yapılan devrin karar defterine kaydını yeterli görerek ve kamu alacağının şirket malvarlığından tahsili yollarının tüketilmediği gerekçesiyle iptal eden kararda hukuka uygunluk görülmemiştir.

Vergi dairesi müdürlüğüne bildirilmemiş hisse devrinin, tescil edilip Ticaret Sicil Gazetesinde ilan edilmedikçe üçüncü kişiler yönünden hukuki sonuç doğurması mümkün olmadığından şirketin alacaklısı konumunda bulunan vergi dairesi başkanlığı tarafından davacının şirketin ortağı kabul edilmesinde ve 2000 takvim yılına ilişkin beyanname ve eklerinde ortak olarak gösterilmesi nedeniyle şirketin vergi borçlarından bu sıfatla sorumlu tutulmasında bu yönden hukuka aykırılık görülmemiştir.

İstemin Özeti : Paylarını 21.5.1996 tarihli ve 12089 sayılı hisse devir sözleşmesiyle devrederek, ortaklığından ayrıldığı limited şirketin 1996, 1997 ve 1998 yıllarına ait vergi borçlarının şirketin varlığından tahsil imkanı kalmadığının anlaşılması üzerine, amme alacağının güvence altına alınması amacıyla valilik oluruna istinaden davacının 1.030.000.000.- lira tutarındaki ev eşyasına uygulanan ihtiyati haczi; 6183 sayılı Kanunun 13'üncü ve 35'inci maddeleri uyarınca, amme alacağının sermaye hisseleri oranında ortakların mal varlığından tahsili yoluna gidilebilmesi için öncelikle şirket mal varlığından ve kanuni temsilcilerden aranması gerektiği, her ne kadar hisse devri Ticaret Sicil Gazetesinde tescil ve ilan edilmemişse de, Türk Ticaret Kanununun 520'inci maddesine uygun olarak limited şirketteki hissesinin tamamını ihtiyati hacizden çok önce noterde onaylı hisse devir sözleşmesi ile ...'e devrettiği ve bu devrin karar defterine kaydedildiği anlaşılan davacının, ortak sıfatını kaybettiği için şirketle hiçbir hukuki bağı kalmadığından ve hisse devrinden sonraki dönemlere ait vergi borçlarından sorumlu tutulması mümkün olmadığından malları üzerine konulan ihtiyati hacizde yasaya uygunluk görülmediği, amme alacağının bir kısmı davacının şirket ortağı olduğu 1996 takvim yılına ilişkin bulunmakta ise de davacının hisse devrinde muvazaa bulunduğu ve sadece vergi borçlarından kurtulmak amacıyla yapıldığı veya devir mukavelesinde, devirden önceki şirket borçlarından davacının sorumlu olacağı yönünde bir kayıt bulunduğu iddia ve ispat edilmediğinden, davacının malları üzerine ihtiyati haciz konulmasında bu yönden de hukuka uygunluk bulunmadığı gerekçesiyle iptal eden ... Vergi Mahkemesinin 15.11.2001 gün ve E: 2001/ 807, K: 2001/1238 sayılı kararının; Türk Ticaret Kanununun 511'inci maddesi uyarınca ortaklardaki değişikliğin şirket mukavelesi değişikliğini de gerektirdiği, aynı Kanunun 515'inci maddesinde de limited şirketlerin mukavele değişikliklerinin tescil ve ilan edilmesinin zorunlu kılındığı ve mukavelenin değiştirilmesi

hakkındaki kararların üçüncü şahıslar hakkında ancak tescil tarihinden itibaren hüküm ifade edeceği kurala bağlandığından, tescil ve ilan edilmeyen ortak değişikliği kararının idareyi bağlamayacağı, kaldı ki 2000 yılı Kurumlar Vergisi Beyannamesinde davacının halen ortak olduğunun bildirildiği ileri sürülerek bozulması istenmiştir.

Savunmanın Özeti: Temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmuştur.

Tetkik Hakimi: ...

Düşüncesi: Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar Vergi Mahkemesi kararının bozulmasını sağlayacak durumda bulunmadığından, temyiz isteminin reddi gerektiği düşünülmektedir.

Savcı: ...

Düşüncesi: Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 49. maddesinin 1. fıkrasında belirtilen nedenlerden hiçbirisine uymayıp Vergi Mahkemesince verilen kararın dayandığı hukuki ve yasal nedenler karşısında, anılan kararın bozulmasını gerektirir nitelikte görülmemektedir.

Açıklanan nedenle temyiz isteminin reddi ile vergi mahkemesi kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

2575 sayılı Danıştay Kanununa 3619 sayılı Kanunla eklenen Ek 1'inci madde uyarınca hüküm veren Danıştay Üçüncü ve Dokuzuncu Dairelerince oluşturulan müşterek kurulca işin gereği görüşülüp düşünüldü:

KARAR : 6183 sayılı Kanunun 35'inci maddesi uyarınca limited ortaklıkların ödenmeyen ve şirketten tahsil imkanı bulunmayan amme borçlarından dolayı koydukları veya koymayı taahhüt ettikleri sermaye miktarında sorumlu tutulan limited şirket ortaklarının, bu maddede 4369 sayılı Kanunun 21'inci maddesiyle yapılan değişiklik sonucu 29.7.1998 tarihinden itibaren, sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumlu olacakları ve bu Kanun hükümleri gereğince cebren takip edilecekleri kurala bağlanmıştır.

Türk Ticaret Kanununun 511'inci maddesinde, ortaklar ve müdürlerin ad, soyad, ikametgah ve tabiiyetleri ile ortakların koymayı taahhüt ettikleri sermaye miktarları tescil ve ilan olunacak hususlar arasında sayılmıştır. Aynı Kanunun ticaret sicili ve tescili düzenleyen ikinci faslında yer alan 33'üncü maddede, tescil edilmiş hususlarda vuku bulacak her türlü değişikliğin de tescil olunacağı, 38 ve 39'uncu maddelerinde ise ticaret sicili kayıtlarının üçüncü kişiler hakkında ancak kaydın ilana mahsus gazetede ilan edilmesinden sonra hüküm ifade edeceği, tescili lazım geldiği halde tescil edilmemiş veya tescil edilip de ilanı gerekirken ilan edilmemiş olan bir hususun, ancak bunu bildikleri ispat edilmek şartıyla üçüncü şahıslara karşı ileri sürülebileceği hüküm altına alınmıştır. Aynı Yasanın 520'nci maddesinin son ve ilk fıkralarında ise belirtilen genel düzenlemeden ayrı olarak; limited şirkete ait bir payın devri veya devir vaadi hakkındaki sözleşme yazılı şekilde yapılmak ve imzası notere onaylatılmış olmadıkça ilgililer arasında dahi hüküm ifade etmeyeceği; pay devrinin şirket hakkında ancak şirkete bildirilmek ve pay defterine kaydedilmek koşuluyla hüküm ifade edeceği; ikinci fıkrasında da devrin pay defterine kaydedilebilmesi için esas sermayenin en az dörtte üçünü

temsil eden paya da sahip olmaları koşuluyla ortakların dörtte üçünün pay devrine muvafakat etmesi aranmıştır.

Davacının, şirketteki hissesini 21.5.1996 tarihinde noterde düzenlenen pay devri sözleşmesiyle devrettiği ve bu durumun karar defterine aynı tarihte kaydedildiği, dolayısıyla şirketin vergi borçlarından davacının sorumlu tutulamayacağı ileri sürülerek dava açılmışsa da dosyada bulunan 30.10.2001 tarih ve ... sayılı ... Ticaret Sicili Memurluğu yazısında, davacının şirketin kurucu ortağı olduğu ve kuruluş tarihinden bu yana yapılmış herhangi bir devir işleminin tescil edilmediğinin bildirildiği, 2000 takvim yılına ait kurumlar vergisi beyannamesinde de davacının şirket ortağı olarak bildirildiği anlaşılmaktadır.

Değinilen yasa hükümleri uyarınca vergi dairesi müdürlüğüne bildirilmemiş hisse devrinin, tescil edilip Ticaret Sicil Gazetesinde ilan edilmedikçe üçüncü kişiler yönünden hukuki sonuç doğurması mümkün olmadığından şirketin alacaklısı konumunda bulunan vergi dairesi başkanlığı tarafından davacının şirketin ortağı kabul edilmesinde ve 2000 takvim yılına ilişkin beyanname ve eklerinde ortak olarak gösterilmesi nedeniyle şirketin vergi borçlarından bu sıfatla sorumlu tutulmasında bu yönden hukuka aykırılık görülmemiştir.

Kamu alacağının güvenceye bağlanması amacıyla 6183 sayılı Kanunun 13'üncü ve izleyen maddelerinde öngörülen ihtiyati haciz için Vergi Usul Kanununun 344'üncü maddesinde sayılan nedenlerle bir kamu alacağının salınması yolunda gereken işlemlere başlanması yeterli görülmüş ve hakların da ihtiyati haciz uygulananların ancak, bu haczin nedenine ve miktarına itiraz edebilecekleri kurala bağlanmıştır. 6183 sayılı Kanunun 35'inci maddesine göre limited şirket ortaklarının sorumlu tutulabileceği koşullar bulunduğunda kişisel varlıklarının ihtiyaten haczedilebileceği açıktır. Dosyadaki belgelerden, hakkında alınan ihtiyati haciz ve ihtiyati tahakkuk kararları üzerine yapılan araştırma sonucu malvarlığı olmadığı sonucuna ulaşılan ve adına düzenlenen vergi ve ceza ihbarnamelerinin şirket müdürüne elden tebliğ edildiği anlaşılan ... Limited Şirketinin % 10 paylı ortağı olan davacının ev eşyaları üzerine şirketteki payı gözönüne alınarak uygulanan ihtiyati haczi, pay devir sözleşmesiyle yapılan devrin karar defterine kaydını yeterli görerek ve kamu alacağının şirket malvarlığından tahsili yollarının tüketilmediği gerekçesiyle iptal eden kararda hukuka uygunluk görülmemiştir.

ÜÇÜNCÜ DAİRE YIL:1992 K.NO:3382 E:1992 E.N:721 12/11/1992

KARAR METNİ

Davacının ortağı bulunduğu Bil-Tek Eğitim Ticaret ve Sanayi Limited Şirketinin 1989 takvim yılına ait vergi borçlarının vadesinde ödenmemesi nedeniyle uygulanan gecikme faizinin tahsili amacıyla 6183 sayılı Yasanın 35.maddesi uyarınca adına düzenlenen ödeme emrine karşı açılan

davayı; 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 35.maddesinde, Limited ortaklıkların ödenmeyen ve tahsil imkanı bulunmayan amme borçlarından dolayı ortakların vazettikleri veya vaz'ını taahhüt eyledikleri sermaye miktarında doğrudan doğruya mes'ul ve bu Kanun hükümleri gereğince takibata tabi tutulacaklarının hükme bağlandığı, bu hükme göre Limited Şirketin borçlarından dolayı ortak adına,koyduğu veya koymayı taahhüt ettiği sermaye miktarından fazlası için ödeme emri ile takibat yapılmasının mümkün olmadığı, öte yandan 6762 sayılı Türk Ticaret Kanununun 520.maddesinde, bir payın devrinin şirket hakkında ancak ŞİRKETE BİLDİRMEK vePAY DEFTERİNE  kaydedilmek şartıyla hüküm ifade edeceği, devir hususunun pay defterine kaydedilebilmesi için ortaklardan en az dörtte üçünün devre muvafakat etmesi ve bunların esas sermayesinin en az dörtte üçüne sahip olması gerektiğinin kurala bağlandığı, buna göre bir hisseyi devralan ortağın devraldığı hissenin borçlu mu, alacaklı mı olduğunu ve şirketin mali durumunu bildiğinin kabulü gerektiği, başka bir deyişle, Limited şirkette diğer bir paydaşın hissesini devralan ortağın, o hissedarın devir anına kadar mevcut şirket borçlarından yükümlü bulunduğunu bilmesinin en az ticari muamelelerde bir tüccarın göstermesi gereken basiret ve müdebbir davranışlardan sayılması gerektiği, böyle bir basireti göstermemiş olan ortağın bu davranışının sonuçlarına katlanmak zorunda olduğu, bu bakımdan Limited Şirketteki payını devreden ortağın devirden önceki dönemle ilgili şirket borçlarından dolayı sorumlu tutulabilmesi için, pay devrinin Kanuna karşı bir hile olarak, sadece vergi borcundan kurtulmak amacıyla yapıldığı ve devir mukavelesinde devreden ortağın, devirden önceki şirket borçlarından mesul olacağı hususunda bir kayıt bulunduğunun ispat edilmesi gerektiği, olayda Bil-Tek Eğitim ticaret ve Sanayi Limited Şirketinin ortağı olması nedeniyle ödeme emriyle istenen amme alacağının, Davacının adı geçen şirkete koyduğu sermaye miktarından çok fazla olduğu gibi, ödeme emrinin düzenlendiği 24.7.1991 tarihinden önce 24.8.1989 tarihinde Davacının şirketteki payını Hasan Ünsal ve Ayşe Ünsal'a devrettiği tartışmasız olduğu halde,davalı Vergi Dairesince bu devir işleminin Kanuna karşı bir hile olarak sadece vergi borcundan kurtulmak amacıyla yapıldığı veya devir mukavelesinde devirden önceki şirket borçlarından davacının sorumlu olacağı hakkında bir kayıt bulunduğu iddia ve ispat edilmediğinden,Limited Şirketin vergi borçlarından dolayı hissesini devreden Davacı hakkında takibat yapılamayacağı gerekçesiyle kabul ederek ödeme emrini iptal eden Vergi Mahkemesi kararının bozulması istemidir.

Dayandığı hukuki ve kanuni nedenlerle gerekçesi yukarıda açıklanan Balıkesir Vergi Mahkemesinin 20.11.1991 gün ve 1991/669 sayılı kararı,

aynı gerekçe ve nedenlerle Dairemizce de uygun görülmüş olup temyiz istemine ilişkin dilekçede ileri sürülen iddialar sözü geçen kararın

bozulmasını sağlayacak durumda bulunmadığından temyiz isteminin reddi-ne ve kararın onanmasına karar verildi.

TERS BİR KARAR DAHA……

Danıştay Yedinci Daire Tarih: 05.11.2001 Esas No: 2000/6064 Karar No: 2001/3393

Limited şirketin kamu borçlarından ortaklık payını devralan ortak sorumludur.

6183 sayılı Kanun'un 35. maddesinde, limited şirketin tahsil olanağı kalmayan kamu borçlarından dolayı ortaklar için öngörülen sorumluluk, ortak sıfatına ve ortaklık payına bağlı bir sorumluluk olup, hisse devri halinde hisseyi devralan ortağın, şirketin mali durumunu, bir başka deyişle, hissenin borçlu veya alacaklı olup olmadığını bildiği kabul edildiğinden, devir tarihinden önceki ve sonraki dönemlere ilişkin vergi borçlarının ortaklık payını devralan ortaktan aranılması gerekmektedir.

İstemin Özeti: Asıl borçlu (...) Ticaret Limited Şirketinden tahsil edilemeyen katma değer vergisi ve cezaların gecikme faizi ile birlikte ortak sıfatıyla davacıdan tahsili amacıyla düzenlenip tepliğ edilen ödeme emrini; davacının şirketdeki hissesini 09.11.1992 tarihinde devrettiğinin ve devir bedelinin nakden ve peşinen alındığının anlaşıldığı; bu durumda, davacının bu tarihten itibaren şirkette hiçbir hak ve hissesinin bulunmadığı sonucuna varıldığından, ortaklıkdan ayrıldığı tarihten sonraki dönemlere ait şirket borçlarından dolayı takip edilemeyeceği gerekçesiyle iptal eden (...) Vergi Mahkemesi Kararının; şirket tüzel kişiliğinden tahsil olanağı kalmayan kamu alacağının, şirketin ortağı durumundaki davacıdan istenilmesin hukuka aykırılık bulunmadığı ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.

Karar:6183 sayılı Kanun'un 35. maddesinin olay tarihinde yürürlükte bulunan şeklinde, limited ortakların ödenmeyen ve tahsil imkanı bulunmayan amme borçlarından dolayı ortakların vazettikleri veya vaz'ını taahhüt ettikleri sermaye miktarında doğrudan doğruya mesul ve bu kanun hükümleri gereğince takibata tabi tutulacakları hükme bağlanmış olup; bu madde hülmüne göre, limited şirket ortağının açıklanan miktarla sınırlı olarak şirketin amme borcunun ödenmesinden sorumlu olacağı tabidir. Dosyanın incelenmesinden; 1991 takvim yılına ilişkin katma değer vergisi beyannamelerin verilmediğinden bahisle takdir komisyonunca belirlenen matrah üzerinden hesaplanan katma değer vergisi ve kesilen cezalarının asıl borçlu şirketten tahsil edilemediğinden bahisle, vergi borcunun, şirket ortağı olan davacıdan şirketteki hissesine isabet eden kısmının tahsili amacıyla, 6183 sayılı Kanun'un 35. maddesine göre ödeme emri düzenlendiği; ödeme emrinin tanzim ve tebliğ olunduğu tarihten önce de davacının ortaklık payını devrederek, ortaklıktan ayrıldığı anlaşılmaktadır.

6183 sayılı Kanun'un 35. maddesinde, limited şirketin tahsil olanağı kalmayan kamu borçlarından dolayı ortaklar için öngörülen sorumluluk, ortak sıfatına ve ortaklık payına bağlı bir sorumluluk olup, hisse devri halinde hisseyi devralan ortağın, şirketin mali durumunu, bir başka deyişle, hissenin borçlu veya alacaklı olup olmadığını bildiği kabul edildiğinden, devir tarihinden önceki ve sonraki dönemlere ilişkin vergi borçlarının ortaklık payını devralan ortaktan aranılması gerekmektedir.

Bu itibarla, (...) tarih ve (...) sayılı noter satış senediyle hissesini devreden ve şirketle artık bir ilgisi kalmayan davacı adına düzenlenen ödeme emrinin iptali yolundaki mahkeme kararında isabetsizlik görülmemiştir.

Açıklanan nedenle, temyiz isteminin reddine, mahkeme kararının onanmasına oybirliği ile karar verildi.

ŞİRKETTE SEMBOLİK HİSSESİ OLAN VE ŞİRKETİ TEMSİL İMKANI OLMAYAN ORTAKDA SORUMLU OLACAKMIDIR  HAKKINDA İLGİLİ DANIŞTAY KARARI

T.C.YARGITAY 11Hukuk Dairesi E: 2000/3471 K: 2000/5609 T: 22.05.2000

Taraflar arasındaki davanın İzmir 9.Asliye Hukuk Mahkemesince görülerek verilen 9.11.1999 tarih ve 1999/74-1999/820 sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davacılar vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dava dosyası için Tetkik Hakimi Hüseyin Ulus

tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

Davacılar vekili, müvekkillerinin davalı şirketteki ortaklık paylarını 4.3.1997 tarihinde devretmelerine ve şirkete herhangi bir BORÇLARININ olmamasına rağmen, SSK. Tarafından icra yoluyla davalıdan tahsil edilen meblağın müvekkillerinden tahsili için icra takibi başlatıldığını ileri sürerek, müvekkillerinin davalıya borçlu olmadığının tespitini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili,  SSK. Prim borcunun davacıların ortak olduğu zamandan kaldığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, toplanan delillere göre, davalı şirketin şahıs şirketi olması nedeniyle davacıların önceki borçlardan sorumlu oldukları gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacılar vekili temyiz etmiştir. 

SSK. 011046191.35 sicil sayılı, sigortalısı M. Tasarım M. Aks Dekorasyon Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti. hakkında 1995/11 ile 1998/8 dönemi prim borcu ve 1997/8 ile 1998/8 dönemi için prim borcu gecikme cezası olan toplam 691.062.286 lira için yukarıda ismi anılan sigortalı işyeri hakkında takip yapmış ve davalı şirket bu borcu SSK.na ödemiş ve ödediği bu bedellerin davacı şirket ortaklarından tahsili için İzmir 7.İcra Müdürlüğünün 1998/9075 sayılı dosyası ile takip yapmıştır. 
Davacılar açtıkları bu dava ile, şirket tarafından SSK. Ödenen prim borçlarından sorumlu
olmadıklarını, bu borcun yükümlüsünün davalı şirket bulunduğu ileri sürüp işbu menfi tesbit davasını açmışlardır.

SSK. tarafından istenen prim borcu ve gecikme cezası, davalı şirket tarafından çalıştırılan işletmede istihdam edilen işçilerin ilke olarak %33,5 oranındaki prim borcu olup, bu borcun mükellefinin işyerini çalıştıran davalı şirket olduğu açıktır. Limited şirket ortakları işçi statüsünde bulunmadıkları için bunların prim borcunun mükellefleri olduğu ileri sürülemez.
Bilindiği gibi, limited şirket, iki veya daha fazla gerçek ve tüzel kişi tarafından bir ticaret unvanı altında kurulup, iktisadi konularda faaliyet gösteren, ortaklık borçlarından sadece ortaklığın malvarlığı ile sınırlı olarak sorumlu bulunduğu, esas sermayesi muayyen ve bu sermaye ortakların sermaye paylarının toplamına eşit olan ortaklıktır. Ortakların sorumluluğu sadece ortaklığa karşıdır ve esas sermaye payı ile sınırlıdır. Mahkemenin kabulünün aksine şahıs ortaklığı değil sermaye ortaklığıdır. Ticaret Kanunu limited Şirket ortaklarının sorumluluğunu sınırlı sorumluluk olarak benimsemiştir.
İlke olarak kanun, ortaklarla limited şirket alacaklıları arasında bir ilişki kurmamış, alacaklılara gereğinde ortaklara başvurma imkanını tanımamıştır. Bu ilkenin üç istisnası vardır. Birincisi, TTK. 532/f.3 deki açığı kapama yükümü, ikincisi selef sıfatıyla sorumluluk (TTK.529, 530 ve 531 maddeleri) ve üçüncüsü ise Kamu borçlarından ortakların sorumluluğudur.
6183 sayılı yasanın 35 maddesine göre, ortak, limited şirketin ödenmiyen veya tahsil imkanı
bulunmayan kamu borçlarından dolayı, limited şirkete koyduğu veya koymayı üstlendiği sermayeden ayrı olarak, ayni miktar üzerinden alacaklı Kamu İdaresine karşı sorumludur. Ortağın sermaye borcunu ödemiş olması onu bu sorumluluktan kurtarmaz.

Somut olayda, SSK. Prim borcu ve gecikme zammından işyeri sahibi davalı şirket sorumlu olup, bu borcun davacıların kusuru ile ödenmediği ileri sürülmediğine ve yukarıda anılan özel durumların da mevcut olmamasına, bu kamu alacağının mükellefi davalı şirket olup, şirket tarafından SSK. Ödenen borcun davacı ortaklardan talep edilmesi kanunen mümkün olmamasına göre davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, reddine karar verilmesi doğru olmamıştır.

SONUÇ: Yukarıda yazılı gerekçelere göre davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davacılar yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 22.5.2000 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

"şirkette sembolik hissesi olan ve şirketi temsil imkânı olmayan ortak da sorumlu olacak mıdır "
KAMU ALACAKLARI BAKIMINDAN :
Şirket ortağının sembolik de olsa 6183 sayılı AATUHK 35 Maddesi hükmüne göre şirketin kamu borcuna karşı sorumluluğu vardır.
Şirket ortaklarının sorumluluğu  :
4369  sayılı kanunla 6183 saylı kanunun 35 maddesindeki değişiklik öncesi ( 22.7.1998 ) kamu alacaklarına karşı sorumlulukları şirketteki sermayeleri miktarı, 22.7.1998 tarihinden sonra doğan kamu alacakları için ise şirkette mevcut sermaye hisselerin oranında sorumlulukları vardır, ancak şirket ortaklarına gidilebilmesi için öncelikle
1- şirket mal varlığının kamu alacağını kısmen ya da tamamen karşılayamadığı, şirketin faaliyetinin adreslerinin tespit edilemediği, ya da kamu alacağının şirketten tahsil olanağının kalmamış ve aciz durumunun kanıtlanmış olması
2- kanuni temsilcileri hakkında yapılan takiplerin karşılıksız, mal varlıklarının kamu alacağını kısmen ya da tamamen karışlamadığı ve aciz durumda olduklarının kanıtlanması Hallerinde kamu alacağının tahakkuk ettiği dönemde şirket ortaklarının şirketteki mevcut durumları, sermaye oranları göz önünde tutularak usulüne uygun tebligat yapılması şartıyla takip edilebilmektedirler.

SONUÇ:
Şirket kanuni  temsilcilerinin görev süreleri dolmuş ve yerine yeniden kanuni temsilci seçilmemiş ise şayet, TTK 623 maddesi hükmü uyarınca bütün ortaklar birlikte şirketi temsil ve ilzam edeceklerinin kabulü gerekliliğinden hareketle kamu idaresi bütün ortakları kanuni temsilci sıfatıyla VUK 10 Maddesi hükümlerine göre sorumlu addedip kamu alacağının tamamından sorumlu tutabilmektedir. Ortaklık hissesi devredilmemiş ise şayet sorumluluk bu iki noktada önem arz etmektedir, hisse devri yapılıp şirket ortaklığından ayrılan eski ortağın kamu alacağına karşı sorumlu tutulamayacağına ilişkin Danıştay kararları sıklıkla verilmektedir.

                                                 -KISSADAN HİSSE-

Mademki kendinde bir dert veya pişmanlık hissediyorsun; bu, Allah’ın sana olan yardımının ve sevgisinin bir delilidir.
Hz Mevlana...

KILINÇARSLAN Hikmet Yıldırım

hikmetyildirim.kilincarslan@ismmmo.org.tr

www.facebook.com/pages/Hikmet-Yıldırım-Kılınçarslan/391640170968892

                               

 
Toplam blog
: 18
: 11776
Kayıt tarihi
: 12.11.12
 
 

15 seneden beri muhasebe alanında çalışmaktayım, uzmanlık alanlarım vergi ve sosyal güvenlik konu..