Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Ekim '13

 
Kategori
Müzik
 

Lou Reed

Lou Reed
 

LOU REED


Sevgili Lou Reed,

Biz seni ölümsüz sanıyorduk. Bizi gene şaşırttın. Onca alkol ve uyuşturucu sonrası hayatta kalabilen bir adamın ölebileceğine inanmıyorduk. Seni zaten hiçbir zaman tam anlayamadık. İstediğinde tek akorlu parçalar çaldın, kafana esti elektronik gürültü yaptın, punk dünyada yokken punk çaldın, en güzel pop besteler senden çıktı hatta mini rock opera bile yaptın. Hepsinde değişmeyen tek şey konuşur gibi söylediğin şarkılarının sözlerindeki acı ve çırpınma, mutluluk ve mutsuzluk oldu. Nasıl olmasın sokaktaki insandı senin ilham perin. Senin mutluluk vaatlerin hiç uzun vadeli olmadı tek günlük, tek seferlikti, karanlığa bakmayı seviyordun. Başkalarının kör olduğu ışıksızlıkta sen daha iyi görüyordun. Doğuştan provakatif, nihilist bir karakterdin ve sonuna kadar öyle kaldın. Uyuşturucu, fahişeler, transseksüeller kimsenin altmışlı yıllarda şarkı sözü olarak yazabileceği şeyler değildi, ama sen korkmadan yazdın. Helal olsun sana..

Daha ilk başta yanılttın beni, senin İngiliz filan olduğunu düşünüyordum, sen Brooklyn’li çıktın. Müziğine ve şarkı sözlerine hakim İngiliz karanlığı yanıltıcıydı. Sen karanlık bir New Yorkluydun. Kankan David Bowie’nin yapımcı olduğu ilk solo albümün “Transformer” müthişti . Albümün kapağı bile şaşırtıcıydı gitar çalarken çekilmiş bir fotoğrafın negatifi gibi duruyordun. Karanlığa kaçmış gözlerin dünyaya ürkek, sorgular bakıyordu. O albümle tarihe geçtin. Neler vardı hatırlatayım sana :  “Walk on The Wild Site”,” Satellite Of Love”,  “Andy’s Chest” “Perfect Day” , “Vicious” … Bir tane boş parça yoktu.  Senin John Cale ile kurduğun Velvet Underground yılların Amerika dışında çok bilinmedi. Altmışlı yılların ortalarında kurduğunuz grup, tek akorlu, çiğ ve protest müziğiyle hemen Andy Warhol’ün dikkatini çekmiş onun sanat çevresi içine girmiştiniz. Onun Exploding Plastic Inevitable adlı mültimedya şovlarında sahneye çıkıyordunuz, Warhol grubun menajeri olmuştu. Yeni bir grup için bulunmaz bir destekti. 1967’de çıkan ilk Velvet Underground albümünün sadece 30.000 satması senin için herhalde büyük bir hayal kırıklığı olmuştur. 1982’de Brian Eno “bu albümü satın alan 30.000 kişiden her biri grup kurdu” der. 2003’de Rolling Stone dergisi rock müziğin önünü açan önemli albüm olarak tanımlar ve tüm zamanların en iyi 13.’sü olarak seçer.

Yetmişli yılların başına kadar toplamda dört albüm yaptığınız ve dağıldınız. Malum sanatçı kavgalarından bıkmıştın, başını alıp İngiltere’ye gittin. Sonrasını biliyoruz “Transformer” sonrası artık büyük bir rock yıldızı olmuştun. David Bowie’yi de yanına alarak rock müziğin en pırıltılı dönemine geçtin,  glam rockun öncülerinden oldun. Yüksek topuklu platform ayakkabılar, parlak giysiler ve ekzantrik makyajlarla rock müziğin karanlık yüzünü renkli bir Moulin Rouge sahnesine dönüştürdün. “Berlin” ve “Rock’n Roll Animal” albümlerin senin sarı, kısa saçlı, sahnede yerinde duramadığın dönemdi. İyice dağıtmıştın, uyuşturucu, alkol, hızlı hayat derken yorulmaya başladın. 75’de müzik tarihinin tek gürültü albümünü yaptın. Hiçbir melodi olmadan, sadece elektronik sesli Metal Machine Music albümünü çıkardın. Sana da bu yakışırdı. Kimisi dahiyane, kimisi” iyice kırdı”  dedi. Bir ara evlendin, 82’de “Transformer” sonrası en iyi albümün olan “The Blue Mask” geldi. Seksenlerin ortalarında punk sevdasına tutuldun. Senin için yeni değildi, punk ritmlerini hep sevmiştin. Sürekli ürettin iki üç yılda bir yeni bir albüm çıkarmadan duramadın. 2008’de ikinci evliliğini senin gibi müzisyen ve performans sanatçısı Laurie Anderson ile yaptın. Karaciğerin de iyice bozulmaya başlamıştı. 2010’da Metallica ile Hall Of Fame’de “Sweet Jane” söylerken karnının şişliği belirginleşmişti. Yine durmadın, James Hatsfield’e birlikte albüm yapalım dedin. Metallica’nın seninle albüm yapacağı aklımın köşesinden geçmezdi. Sana saygı duyuyorlardı. 2011’de seninle “Lulu” albümünü yaptılar. Sen besteledin, sen çaldın, söyledin ;  onlar da eşlik ettiler, hem de büyük bir saygı içinde. Ne de olsa onların da idolüydün. Son yılların en iyi rock albümlerinden birisi oldu. Ben dinlemekten bıkmadım.

Evet, sen katıksız bir rockçı oldun. Dibine kadar yaşadın, ürettin. Artık biraz huzur zamanı. Eminim sen gittiğin yerde yine rahat durmazsın. Belki daha şimdiden sevdiğin adamları yanına toplayıp çalmaya başlamışsındır bile. Birçoğu oradalar. Mesela Andy Warhol yeniden menajerin olabilir, yeni bir başlangıç yaparsınız.

Biz burada senin eski şarkılarınla idare ederiz. Merak etme. Huzur içinde ol.

Sevgiler

 

 
Toplam blog
: 223
: 1093
Kayıt tarihi
: 12.01.11
 
 

İzmir’de doğdu. Viyana Tıp fakültesini bitirip doktor ünvanını aldıktan sonra Genel Cerrahi ihtis..