Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Ocak '12

 
Kategori
Dünya
 

Macaristan nereye gidiyor?

Macaristan nereye gidiyor?
 

Başkent Budapeşte'de binlerce kişi yıl başından bir gün sonra sokaklarda iktidarı suçlamış bulunuyor. (Alıntı yeri: Euronews)


Aralık ortasından beri Macaristan'daki demokrasi ve anayasa mücadelesine takılıyorum. Anlaşılan o ki çok güvenilen Avrupa Birliği yüzünden Macar ekonomisi de giderek çökmeye başlamış. Yılbaşından bir gün sonra Budapeşte'de toplanan kitleler o soğukta Başbakan Viktor Orban'a 'defol git' demişler.

Bu topluluk hangi toplum ya da düşünce için meydanlara geldi bilemem. Ne ki ‘ateş olmayan yerden duman’ çıkmayacağına göre, kitleleri rahatsız eden bazı gelişmelerin yaşandığı belli Macaristan’da: Anayasa, işsizlik, yavaş yavaş çökmekte olan ekonomi gibi unsurlar sayılabilir genel olarak. Oysa açıkça bildirilmediğine göre başka nice sorunlar da yaşıyor olabilir Macaristan toplumu. Altı gün önce meydanlarda toplanan kitle içerisinde 'battaniye istiyoruz!' diye bir yazı da okumuştum bir gencin elinde. Umarım başka bir anlamı yoktur. Öğrendiğime göre Macarca Latince'den sonra en işlek, en güçlü bir dil çünkü. Bazı  kelimeler Türkçe ve Arapça'da da olduğu gibi değişik anlamlara sahip olabilir.

Bence Macaristan'a beliren bu gelişmeler en za Orta Doğu'da yaşananlar kadar önemli. Çağdaşlaşmak ya da son teknoloji ürünlerini kullanabilmek ve kimi yasalar yönünden kitleler neden bu kadar zora sokuluyor? Ayrıca toplumları daha bir patlamaya hazır hâle getiren para ile hangi kesim oynuyor? Toplumları sallayan, krize sürükleyen bazı gelişmeler çok korkunç sonuçlar doğurabilir. AB de bu gelişmelerden kaygılı olabilir. Ne ki Batı’nın nice virüslerinin girdiği bir toplum, eğer gerektiği gibi yönetilemez ise yıllar içerisinde kendisini nasıl toplayabilir?

Bu durum çok değişik yönleri ile SSCB’den ayrılan Türk Devletlerinde görülüyor bugün. Nasıl ki bir zamanlar Moskova ‘bir güneş’ gibi onları kendilerine çekti ise bugün de pek bir şey değişmemiştir diyebiliriz. KGB’den ve Politbüro’dan koparak kendi kendini yönetmek ne kadar mümkün olabildi o devletlerde? Bugün ise Brüksel'e bağlı olarak nasıl bir düzen tutturabilecek Macaristan bu da ortaya çıkmaya başlamış bulunuyor. Bence Macaristan AB bağlantılarına rağmen kendini arıyor.

Kimi kafalar ya da kimilerinin taşıdıkları veya dayatmaya teşebbüs etmeye başladıkları bazı düşünceler ile kimi anlaşmalar onları yine de Moskova’dan kurtaramamıştır bence. Moskova’ya bağlı ‘demokratik’ ya da ‘sosyalist’ bir devlet düzeninden daha ‘ılımlı’ sayılabilecek ‘demokrasi’ neden Macar toplumunu bunalıma sürüklemektedir, bunu bilemiyoruz açıkçası.

Macaristan'da durum atalarımızın deyişi ile: Eski tas eski hamam da olabilir. Bence 'değişim' hiç bir biçimde 'Lenin devrimleri' gibi kan dökücü olmamalı. Peki çok güçlü silah sanayii yanında çok güçlü propaganda silahları da olan bu Batı ile nasıl başa çıkacağız?

Euronews‘ten öğrendiğime göre: Başbakan Viktor Orban iktidarı son yıllarda giderek bir ‘demir yumruk’ olmaya başlamış. Kendisine muhalif sesleri kısmaktan da çekinmiyormuş. Örneğin ülkenin tek muhalif radyosu yayın frekanslarını kulanamıyor. Haber ajansları, televizyonlar ve radyoları kontrol eden bir devlet kurumunun da bulunduğu Macaristan’da ‘tek sesli bir devlet rejimi’ egemen kılınmak isteniyor anlaşılan.

Yine Euronews tarafından bildirildiğine göre: Avrupa’nın ortasındaki bir ülke Macaristan diktatörlük rejimine doğru hızla ilerliyormuş. Kimi kesimlerin tepkileri de bu yüzden başlamış bulunuyor. 2010’da seçimleri kazanarak göreve gelen Başbakan Viktor Orban’ın milliyetçi politikalarının önüne geçilemiyor. Yılbaşından itibaren yürürlüğe giren anayasa hükümetin tüm ülkede ipleri eline aldığının açık bir kanıtı, saylıyormuş. İşin içinde ne gibi bir hinlik ya da kurnazlık olduğunu bilemiyoruz.

Euronews tarafından yedi gün önce yapılan bir değerlendirmeye göre:

‘Yaşananların en kritik yanı ise uygulamaya sokulan yasaların değiştirilmesinde bulunuyor. Çünkü değişikliklerin yapılabilmesi için parlamentoda üçte iki çoğunluğun sağlanması gerekli. Bu çoğunluğu elde etmesi neredeyse imkansız olan muhalefet ise devre dışı bırakılmış oluyor. Başbakan Viktor Orban tüm eleştirilere kulak tıkarken, Macaristan’ı kendi istediği gibi şekillendirmeye devam ediyor. Fakat bu durum bir yandan ülkedeki demokrasiyi tehlikeye sokarken, diğer yandan da Avrupa Birliği treninin kaçmasına’ neden olabilirmiş.’

Bilindiği gibi üç  gün önce (05 Ocak 2012) Firtch Macaristan’ın kredi notu kırarak ülkeyi yatırım yapılamaz seviyeye çekmiş. Uluslararası Para Fonu’yla (IMF) yapılan görüşmelerden sorumlu bakan Tamas Fellegi’nin: ‘Avrupa Birliği ve IMF ile bir an evvel anlaşmaya varmak istiyoruz. Hiç bir ön koşul koymadan masaya oturmak istediğimizi belirttik. Ama bu herşeyi her zaman kabul edeceğimiz anlamına da gelmez’ açıklaması ise durumun hiç de umut verici olmadığını ortaya koyuyor.

Kendileri ile yazıştığım bazı arkadaşlarıma yönelttiğim kimi sorularıma karşılık ise ‘dişe dokunur bir cevap’ alamadım. Çoğunluk ‘mücadeleye devam!’ diyor. Kaldı ki  Macar para birimi Forint,AB ülkeleri para birimi Euro karşısında tüm zamanların en düşük seviyesine gerilemiş bulunuyor.

Öte yandan dört gün önce Bruegel Enstitüsü’nden Araştırmacı Zsolt Darvas, bu gelişmeler karşısında Viktor Orban hükümetinin pek fazla seçeneğinin kalmadığını düşünüyor:“Macaristan üzerinde Avrupa Komisyonu ve IMF ile anlaşma konusunda giderek artan büyük bir baskı var. Bu baskı da Macar hükümetini Avrupa kurumlarının taleplerine yerine getirme konusunda zorlayacaktır.'

Bütün olumsuzluklara rağmen bence yılmamak gerekiyor. Daha sağlık bir ekonomi ve her kesimin uzlaşabileceği ve baskıcı olmayan bir anayasa için ‘mücadele etmek’ gerektiği ortaya çıkıyor. Sanırım Macaristan yenice bir demokrasi sınavı veriyor. Başlarında bulunan Viktor Orban belliki çizmeyi aşmış! Hayat mücadele etmek demek olduğuna göre bundan kaçış yok.

Özellikle demokrasi ile de mücadele etmek gerekiyor! En az Moskova sistemi kadar bağımlılık yaratır şu alçak demokrasi de! Çünkü güvensizlik, emek sömürüsü, zenginden yana ve nice keyfi yasalar üzerine kurulmuştur. Eğer bazı temel esaslar yerli yerine oturtulmaz ise ülke muhalefete rağmen ‘totaliter’ bir düzene doğru yol alabilir ki özellikle Batı tarihinde bu gibi örnekler çok.

'Demokrasi, demokrasi' diyerek Macarların omuzlarına basarak tepelere çıkan asalaklar  anlaşılıyor ki iktidar sarhoşu da olarak yukarıdan emir yağdırmaya başlamışlar kafalarına göre. Onları engelleyebilmek için 'demokrasinin içinde var olan' özgür muhalefet ve özgür basın yolu ile gerekli mücadele verilmelidir. Böylece hükümet dışı (NGO) basın yayın araçları da kullanılarak (eğer oto sansür yanında diğer gizli araçlar ile kimi sert yaptırımlar da kullanılmıyor ise) külkeyi kaosa sürüklemeye çalışan hem milletine hem de AB müktesebatına rağmen bu iki yüzlü asalakların karşısına çıkıp 'ülkeyi nereye götürüyorsunuz?' diyerek rezil edeceksin.

Umarım 1956’da Moskova kökenli  tüfekli ve tanklı baskıcı Kızıl Ordu rejimine karşı koymuş olan Macarlar  kendi içlerinden çıkan bu ezici tavır karşısında da başarıya ulaşacaklardır.

Bakalım gelecek günler Macaristan için neler gösterecek.

 
Toplam blog
: 570
: 1034
Kayıt tarihi
: 14.09.08
 
 

1974'te H.Ü. Sosyoloji ve İdare Bölümü'nü yüksek lisans tezi ile bitirdim. 1976 yılında yapımcı y..