Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Haziran '11

 
Kategori
Eğitim
 

Mağaranın efendileri, görevlerini başarıyla yerine getirmiş!

Dünyanın neresine giderseniz gidin, hangi kültürden, hangi gelir durumuna mensup ülkeden, ve hangi cinsiyetten olursanız olun “tek tip insan” yapma görevini mağaranın efendileri yerine getirmiş. 

 

Daha yeni üniformasını çıkaran Çin’in, zihinsel bir üniforma giydiğini görmek şaşırtıcıdır; 

Otantik kıyafetlerini dünyanın neresine giderlerse gitsinler çıkarmayan Hintli kardeşlerimizin kendi dillerini ve bu dillerle yazılmış öğreti kitaplarını bilmemeleri şaşırtıcıdır; 

Orta Amerika’nın Maya bölgesinde Maya’nın sadece turistik el sanatlarında olması şaşırtıcıdır; 

Antik bilgeliğin merkezlerinden Mısır’ın cehalet içinde olması şaşırtıcıdır; 

Hepsinin kendi otantik yemekleri yerine Mc Donald’s ı tercih etmeleri şaşırtıcıdır; 

Hepsinin kendi otantik evlerini terk edip, “modern” evlerde yaşama düşleri şaşırtıcıdır; 

Hepsinin kendi kardeşlerine karşı rekabet adına “öldürücü darbeler” vurması şaşırtıcıdır; 

Hepsinin kendi özgün filmlerini “Hollywood” tarzına dönüştürmeleri ve “action” filmlerini tercih etmeleri şaşırtıcıdır. 

 

Sanki hepimiz, görünmez bir mağaranın efendisinin komutlarını uygular gibi, aynı şeyleri seviyor, aynı şeylerin kaygısını güdüyoruz. Sürü gibi hareket etmemize sebebiyet veren ne? Kendi şahsi otantizmimize ne oldu? Nasıl oluyor da bu kadar insan aynı tercihlerde bulunur hale geldi? 

 

Siz hiç tek tip ağaç olan bir ormanda dolaştınız mı? 

Siz hiç tek tip müzik enstrümanı olan bir orkestra dinlediniz mi? 

Siz hiç tek tip gezegeni olan galaksi gördünüz mü? 

Siz hiç tek harfli bir alfabe ile okumaya çalıştınız mı? 

Siz hiç tip kedi cinsi* gördünüz mü? 

Siz hiç tek tip fikirden yeni ve daha yaratıcı bir fikir çıktığını duydunuz mu? 

Siz hiç tek tip insan türünden* yeni bir insanın doğduğunu gördünüz mü? 

 

Biz dualite dünyasında yaşıyoruz, her şey zıddı ile ifade bulur ve döllenerek kendini yeniler. Örneğin fikirler, tartışılarak, bilgi alışverişinde bulunularak, farklı bakış açıları irdelenerek daha olgunlaşır. 

 

Peki bugün durum nedir? Yukarıda saydığımız “kurşun asker” tipi. Bu küresel bir sorundur ve mağaranın efendileri için yönetimsel bir kolaylık sağlar. Sürüyü bir kırbaç darbesiyle aynı yöne öteleyebilirsin. Arada sırada sürüden çıkanları herkesin gözü önünde, alemi ibret olsun, korku dolsun herkesin içi diye Taksim Meydanı’nda asıverirsin. Sonra, herkes yine usul usul düzen bu diye kalabalığın sıcak yatağında, nereye doğru gittiğini bilmeden yürüyüşüne devam eder. Aynen Safai’nin Martı Jonathan’dan Yünatan Martı’ya adlı kitabında alegorik olarak anlattığı gibi. (Tavsiye ediyorum, okuyun) 

 

Peki, eğer bu senaryodan hoşlanmıyorsak ne yapacağız? 

Sevgili okurum, adını hepimizin bildiği “stand up”cı dostumuz söylüyor. “Eğitim şart” diye. Ama nasıl eğitim. Bugünlerde tekrardan epeyce üzerinde konuştuğumuz “Köy Enstitüleri” gibi, bütüncül eğitim veren kurumlara ihtiyacımız var. Bugün tüccar yetiştirmek üzere kendilerini kilitleyen okullarımız (ki onu da dünya klasmanında maalesef yerine getiremiyor), gerçek görevi olan “insan” yetiştirmeyi unuttu. Tüccarlık kötü olduğu için değil ama önce INSAN’a ihtiyacımız olduğu için. Birilerinin öğretmenlerin kulağına fısıldaması gerekiyor, “insan yetiştirmek” gerekliliğini. 

 

Bugün her daim genç olanlara ihtiyacımız var, yaşla değil, küresel düşünen, değerli ile değersizi ayırt edebilen, eyleme her zaman hazır, insanlığı seven IDEALİST GENÇ’lere ve onları yetiştiren IDEALIST öğretmenlere ihtiyacımız var. 

 

Bu yazı, Trompet adlı Mersin'de yayınlanan aylık dergideki 2007 yılına ait Sade Vadandaş adlı köşem için hazırlanmıştır. 

 
Toplam blog
: 68
: 2603
Kayıt tarihi
: 27.05.11
 
 

Çoklu paydaş ortamında çalışma yeteneği, özellikle inovasyon ve kümelenmeyi teşvik etmek için kamu k..