- Kategori
- Şiir
Makasçı Hamza..
Rayları gibiyiz demiryolunun..birleşmez yolcularıyız aynı yolun..
Ne zaman yağmur yağsa ve ıslansa demiryolu
on iki yaşında bir kız seslenirdi derinden
her defasında sarsılırdı yaşlı bir köprü gibi
çığlık çığlığa bir tren geçerdi yüreğinden
Ne zaman yağmur yağsa ve ıslansa demiryolu
gece indirse perdelerini sarhoş olsa ne zaman
yalnız bırakmayın diye inlediği duyulurdu
demiryolu uzayıp giden bir ızdırap olurdu
Cesareti yetseydi şayet elbet bırakıp giderdi
topal bacağını sürüye sürüye uzaklara
asıp paslı kampanaya peşmürde ceketini
ve bir yalandan kurtulur gibi çekip giderdi
savurup atarak iğreti şapkasını dereye
Katırcılar Köprüsünden Boğazkesen’e doğru
kendinden emin karanlıkta ağır ağır kaybolurdu
Gerilerde bırakarak dışlanmış hayatını
vicdanlarının sesini hükümlerle bastıran insanları
gerilerde bırakarak boşalmış şişeleri,
leblebi tabağını, şu kahırlı somyayı, ve kirli parmaklığı
kör kuyuyu, çatık kaşlı tulumbayı ve sardunyayı
lojman sarısını, düdüğünü, ıslaklığını demiryolunun
ve bekleme salonundaki tahta peykenin çıldırtan sabrını
demirbaş sandalyeyi, mors alfabesinin hüznünü
eski bir azap gibi eski makinistlik resmini
uzun zamandır terk edilmiş bu yorgun istasyonu
Makasçı Hamza’nın mezarını bile
gücü yetse bırakıp giderdi.
Ah Hamza, kafası betondan kalın Hamza
o akşam öyle çok içmeseydik keşke
makası okul yoluna devirmeseydin
otuz üç yıl ömrümü yemeseydin Hamza
Ne zaman yağmur yağsa ve ıslansa demiryolu
on iki yaşında bir kız seslenirdi derinden
her defasında sarsılırdı yaşlı bir köprü gibi
çığlık çığlığa bir tren geçerdi beyninden
Son gece demiryolu ıslak ve kederliydi
İstasyon Bekçisi ateşler içinde, hasta ve nöbetteydi
bir tren çıkıp geldi karanlığın içinden
çeliği ışıl ışıl, kanatları gümüşten
kar beyaz buharlar atıyordu sevinçten
Makasçı Hamza,
küçük kız,
bir de istasyon bekçisi
nihayet üç güvercin
havalandı gece
rayların üzerinden.
12 Mayıs 2006
Hayrettin Turan
Kağıt Gemilerin Kaptanı