Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Haziran '09

 
Kategori
Felsefe
 

Matematik - sayılar

Denir ki; “Doğduğumuzda anne babamız bize bir isim, evren ise bir sayı verir”

Bu nereden çıktı şimdi!

Bu konuyu inceleyenler olmuş tabii ki. İçlerinden ikisi Willi Hartner ve Karl Menninger, farkı yazdıkları kendi kitaplarında aynı görüşü yine farklı şekilde dillendirmişler.Ben de özetlemeye çalıştım.

- Farklı ritimlerden oluşturulmuş sayı sistemlerinin, matematiksel ruhu, bu ruhunda insanların “ an” ya da geçmişteki yaşamlarına ait maddi izlerin bulunduğu her yerde kendini bir şekilde ortaya koyan başlangıçsal insani bir unsur olduğunu- söylüyorlar.

Taş devrinden günümüze kadar gelen bir soyut ve geometrik formlardan oluşan bir sistemi gösteriyormuş.

Bu mantıktan hareketle Sayıların girmediği düşünce, din, dil, ırk yok. Çünkü evrenin kendini ifade ediş şekli matematik deniyor. Bu anlayış bizlere “doğum sayısı” denilen bir başka kavramı gösteriyor. Doğum sayısı, saf matematiksel biçimde, her bireyin hayat yolunu dolduran belirli enerji karışımlarını ortaya koyuyormuş. Ana hayat amacımızı, hani kendimize “ben niye dünyaya geldim” sorusunu sorarız ya, bekli de sorunun cevabı bu karışımda (sayıda) saklıdır.

Aslında sayılar, basit bir anlatımla elin parmaklarından türetilmiş.

Her uygarlık sayıları kendi içinde biçimlendirmiş.

-İnkalar; renkli düğümlerle, farklı tür kesiklerin kullanıldığı oyuklarla çentiklerle,

-Mısırda; resimlerle, (hayvan ve eşya, nesne)

-İbrani ve Arapçanın ilk dönemlerinde; harflerle (her harf bir sayıya karşılık)

-Tapınma yolu ile de olsa eski hint kültüründe; sayılar ”selâm olsun Bir’e, İki’ye, …..Yüz’e “ şeklinde ifade bulmuş.

Günümüzde sayılar Pisagorcuların hazırladığı temellerle inceleniyormuş. Yahudi, Hıristiyan ve İslamî kültürde sayılar ve özellikleri , onlara gösterilen ilgi işte bu temel üzerine kurulmuş.

Bu noktada her bir isminde matematiksel bir değeri ve bu değer üzerinden de spiritik (ruhsal) bir amacı var. Sadece bir dişil ile bir erkilin kimyasal tepkimesi olmuyoruz yani. Her ne kadar XX ve XY gibi görünüyorsak ta, sonuç olarak hala bir bilmeceyiz! Bize düşende müspet bir yoldan hareketle bu yap-bozun en azından bize ait bölümünde gelişme kaydedebilmek.

Evrende ki anlayamadığımız bu düzenin bir parçasını, Pisagor, Müziksel, Matematiksel ve nihayet etnik-toplumsal kavramlarındaki düzende aramış ve bulmuş. Biz neden kendi hayatımızınkini aramayalım?

Bir sonraki sohbetimizde doğum sayılarımız ve bunlara bağlı amaçlarımızı karşılıklı konuşuruz.

Sevgiyle kalın.

 
Toplam blog
: 97
: 395
Kayıt tarihi
: 15.04.09
 
 

Felsefe, edebiyat, bu alem, öteki alem, uzay, evrensellik; kısacası genelin, "aman canım işin mi ..