Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Eylül '10

 
Kategori
Mavi Yolculuk
 

Mavi rota

Mavi rota
 

Objektifimden yansıyan, Marmaris Kalesinden, Marmaris manzarası....


Uzun süredir beklediğim yaz tatilini nihayet 14-25 Ağustos tarihleri arasında gerçekleştirdim.

Bu tatilimi "Mavi Rota" diye adlandırmak istedim. Çünkü gerçekten maviliklere yelken açtık. 12 günlük tatilimizin büyük bölümünü teknede geçirdik.

13 Ağustos gecesi Ankara'dan hareketle, sabah Marmaris te olduk.

Sabah Marmaris'e indiğimizde hava o kadar sıcaktı ki, inanamadık. Arkadaşımın deyimiyle, üzerimize mercek tutuluyormuş gibi hissettik. Hemen otele yerleşip kendimizi otelin plajından denize bıraktık, bir nebze rahatlamış olmayı diledik, ancak deniz de çok sıcaktı ve yeterince bir rahatlama olmadı.

Akşam üstü biraz uzanıp dinlenip yemek yedikten sonra, Marmaris te kalacağımız diğer üç gün için hemen program yaptık.

2. Gün Marmaris içindeki koyları gezen bir tekne turuna, 3. Gün Selimiye tekne turuna, Marmaris te kalacağımız son gün ise Gökova tekne turuna kayıt yaptırdık. Böylece kalacağımız diğer üç günü de programlamış olduk.

Marmaris içindeki tekne turu ile bütün gün Marmaris yakınlarındaki koyları gezdik. Daha önce defalarca kez görmüş olmama rağmen, özellikle yeşil deniz ve Kumlubük koyları beni tekrar kendine hayran bırakmayı başardı.

Turunç'un tekne turu programlarından çıkartılmasına sevindim. Çünkü Turunç'un denizi özellikle son yıllarda tekneler yüzünden oldukça kirlenmiş ve eski cazibesini yitirmişti. Umarım teknelerin artık Turunç'a gitmemeleri, Turunç'a eski cazibesini kazandırır.

Akşam üstü tekne turu bitip Marmaris'e döndüğümüzde saate baktık ve Marmaris Kalesi'nin henüz kapanmamış olacağını tahmin ederek, hemen kaleye gittik. Bir saate yakın muhteşem manzarası ile minik Marmaris kalesini gezdik, güzel fotoğraflar çektik.

Otele geldiğimizde yorgun olduğumuzu hissettik. Otelde yemeğimizi yedikten sonra, hemen Marmaris gecelerine karıştık ve günün yorgunluğunu attık.

Sonraki gün programladığımız gibi Selimiye tekne turuna katıldık. Selimiye Marmaris'in en güzel köylerinden biri. Özellikle doğası, yemyeşil koyları ve turkuaz denizi insanı inanılmaz dinlendiriyor. Bizde bu güzel tekne turunda, Selimiye'nin eşsiz koylarını hafızamıza kazıyıp, berrak sularına kendimizi atarak, bütün bir yılın yorgunluğunu üzerimizden atmaya çalıştık.

Son gün sevgili tatil arkadaşımın merakla beklediği Gökova turundaydık. (Ben bütün turlara önceden katılmıştım ve kendisine en güzel tekne turunun son gün gerçekleşeceğini söylemiştim. Merakla bekleyişi bu yüzdendi.)

Muhteşem Gökova'nın eşsiz koylarında bütün gün yüzdük, dinlendik, eğlendik. Kelimlerle anlatılmaz bir güzellikti. Sadun Boro'nun Okluk Koyunda yaptırmış olduğu Deniz Kızı heykeli tam olarak ne demek istediğimi özetliyor aslında. Heykelin kaidesinde, "Bu denizkızı düşlerini süsleyen cennete erişebilmek nice engin denizler, ufuklar aştı. Kıtalar, adalar, koylar dolaştı ta ki gökova’ya ulaşana kadar..."

Marmaris ve Gökova ile vedalaşmamız zor oldu, ancak bizi Marmaris kadar güzel bir mekan, Datça bekliyordu.

Ertesi gün öğlene doğru Datça'ya geçtik. Otele yerleşir yerleşmez kendimizi Datça'nın en güzel koylarından biri olan Hayıtbükü'ne attık. Hayıtbükü, şirin, mini minnacık bir koy ve çok sevimli. Burada bir süre kalıp dinlenip, denizin ve doğanın tadını çıkarttıktan sonra, ilginç bir araba gördük. Turkuaz rengi ve üzeri açıktı. Oldukça da eski bir modeldi. Uzaktan arkadaşımla arabanın resimlerini çekmeye başladık. O sırada arabanın sahibi yanımıza gelerek, arabanın içinde de resmimizi çekebileceğini söyleyince oldukça sevindik. Resimlerimiz çekildikten sonra, sahibinden arabanın 1966 yılı Rus yapımı olduğu ve Türkiye de bu arabadan iki tane olduğunu öğrendik.

Datça'ya döndük, akşam yemeğinde leziz ve taze balıklar yedikten ve biraz gezintiden sonra, bir sonraki gün için tekne turumuzu ayarlamayı ihmal etmedik. Knidos tekne turunda karar kıldık ve bir sonraki günü de programlamış olduk.

Ertesi gün sabahtan tekne ile Knidos'a doğru yol aldık. Knidos'a seneler önce tekne turu ile gitmiştim ve aklımda kalan muhteşem koylarının yanı sıra, tarihi Knidos şehriydi ve aralıksız 3 saat süren tekne yolculuğunda dalgalarla mücadele edişimizdi.

Bu seferki tekne yolculuğumuz dalgalı olmadı, diğer gezime nispeten, sakin bir deniz yolculuğundan sonra, öğlene doğru 2600 yıllık bu antik şehre geldik. İnanılmaz sıcak bu antik şehri gezmemi engelledi. Çünkü şapkamı otelde unutmuştum. Arkadaşım, teknede tanıştığımız bir bayanla birlikte bu antik şehri gezmeye gitti. Bende kıyıdaki cafede biraz dinlenip, kendimi Datça'nın en uç noktasındaki sulara kendimi bıraktım.

Dönüş yolunda Datça'nın eşsiz koylarında durarak serin sularda ferahlama imkanımız fazla oldu. Oldukça keyifli bu tekne turu bittiğinde akşam 6'yı geçmişti saat.

Bir sonraki gün için bir plan yapmadık. Çünkü artık çok yorulduğumuzu hissetmiştik. Planımızda Palamutbükü vardı. Bu koyu arkadaşımın görmesini çok istemiştim ama Knidos tekne turundaki duraklarımızdan biri Palamutbükü olunca, tekrar gitmemize gerek kalmadı.

Kalan son günümüzü tamamen Datça'nın içinde dinlenerek ve Datça'nın güzel kafelerinden Cafe inn'in plajında geçirdik. Berrak deniz ve Cafe inn'in olağan üstü Türk Kahvesi ve soğuk sandviçleri keyfimizi iyice arttırdı.

Datça ile vedalaşıp, sabah erkenden feribotla Bodrum'a geçtik. Feribot yolculuğumuzun ardından Bodrum'a ulaştık. Otele yerleşip kendimizi hemen Torba koyuna attık. Ne yazık ki Torba'nın denizinin tekneler yüzünden oldukça kirlenmiş olduğunu gördük. Seneler önce Torba'ya ilk gittiğimde turkuaz renkli billur denizini hatırladım ve içim acıdı. İnsan elinin değdiği her yerin hızla yok olmaya mahkum olduğunu düşündüm.

Akşam, ertesi gün için tekne turu ayarladık. Bodrum yakınlarındaki Orak Adası'na giden teknelerden birindeydik sabah. Keyifli geçen yolculuğumuzun ardından muhteşem Orak Adası'na ulaştık. Maldivleri andıran turkuaz denizi ve kumu bizi kendimizden geçirdi. Kumlarla vücudumuza ve yüzümüze peeling yaptık. Denizin dibinden kumları çıkartmaya çalışırken dalma becerimizi epey ilerlettik.

Bir sonraki gün Bodrum'un olmazsa olmaz mekanlarından Yalıçitfliğe gittik. Esintili güzel havası ve berrak denizi hoşça vakit geçirmemizi sağladı.

Sonraki gün ise bütün günü Bodrum'da geçirerek, Bodrum Kalesi ve Bodrum Su Altı Arkeoloji Müzesini gezdik. Zeki Müren'in evini ziyaret etmeyi de ihmal etmedik tabii.

Ertesi gün sabahtan Ankara'ya dönmek üzere yola çıktığımızda kendimizi çok yorgun hissettik. Ben bir hafta daha sürecek iznim ile dinleneceğim için memnunken, sevgili arkadaşım ertesi gün hemen işe başlayacağı için sıkıntılıydı ve çok da haklıydı.

Evet tatilimiz yorucuydu, ancak unutulmaz ve harika anılarla dolu dolu geçti ve biz çok memnun döndük.

Yol ve tatil arkadaşıma burdan sevgi ve selamlarımı iletiyorum, herşey için kendisine huzurlarınızda bir kez daha teşekkür ediyorum.

 
Toplam blog
: 563
: 8587
Kayıt tarihi
: 30.03.10
 
 

Kişisel gelişim uzmanıyım. Yaşam Koçu, İlişki Koçu, NLP Uzmanı ve Eğitmeni, Kuantum Yaşam Koç..