Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Ocak '10

 
Kategori
Güncel
 

Medya Okur yazarlığı "İletişim"e

Medya Okur yazarlığı "İletişim"e
 

RTÜK'ten alınan bilgilere göre;

Medya Okuryazarlığı; yazılı ve yazılı olmayan, büyük çeşitlilik gösteren formatlardaki (televizyon, video, sinema, reklâmlar, internet v.s.) mesajlara ulaşma, bunları çözümleme, değerlendirme ve iletme yeteneği kazanabilmek olarak tanımlanmaktadır.

Medya Okuryazarlığı;

İzleyicinin medyayı bilinçli okumasına katkı yapmakta, kendini rahat ifade edebilmesi, toplumsal hayata daha aktif ve yapıcı iştiraki sağlanmaktadır.
Medya iletilerini doğru algılayabilecek donanıma sahip olma ve zamanla iletiler üretebilme yeteneğini kazanmaktır.
Çocukların televizyon karşısında etkiye en açık, en hassas grubu oluşturduğu bir gerçektir. Çocuklar için, televizyon mesajlarına bu kadar açık olmanın diğer büyük bir tehlikesi de gerçeklik ile kurguyu ayırt edecek bir yaşta ve donanımda olmadıklarından dolayı, gördükleri her şeyi gerçeklik olarak algılayıp olabilirliğine inanmalarıdır. Bilimsel araştırmaların düzenli olarak 2–2, 5 yaşında televizyon izlemeye başladıklarını ifade ettikleri çocuklar için, bunun ne kadar vahim bir durum olduğu da ortadadır. Yapılan bazı araştırmalar ülkemizde çocukların televizyon izleme konusunda oldukça özgür olduklarını ortaya koymaktadır. 6–17 yaşları arasındaki çocuk ve gençler günde ortalama 3–4 saat televizyon izlemektedirler. Yine aynı yaş grubundaki çocuk ve gençlerin okul dışındaki birinci etkinliği televizyon izlemektir.

Çocukların, yılın yaklaşık olarak 900 saatini okulda, 1500 saatini ise ekran karşısında geçirdiği düşünüldüğünde durumun ciddiyeti daha da anlaşılacaktır. Ülkemizdeki çocukların %82’si televizyon izleme, istediği programı seçme ve istediği kadar ekran başında kalma kararlarını kendilerinin verdiğini söylemektedirler. Başka bir ifade ile söylersek televizyonun yoğun etkisinin en hassas alıcısı durumundaki çocukların maalesef %82’lik gibi büyük bir kısmı bu etkinliği, zamanını ve süresini kendileri tayin etmektedirler.

Türkiye İstatistik Kurumu’nun 2000 yılı verilerinden faydalanarak elde ettiğim bazı sonuçlar incelendiğinde çocuklarımızın televizyon karşısında neden bu kadar başıboş bırakıldığı daha iyi anlaşılacaktır. Ben, ilköğretim çağındaki bir çocuğun ebeveyninin en az 35 yaşında olacağını varsayarak, ülkemizdeki 35 yaş üstü kadın ve erkeklerin eğitim durumlarını ve bunların toplam nüfuslarına oranlarını hesapladım.

TÜİK’in verilerine göre 2000 yılı genel sayımında ülkemizin nüfusu 67.800.000, 35 yaş üstü toplam nüfus ise 17.600.000’dir. Bu nüfusun %70’i (12.300.000) ilkokul, % 9’u (1.555.000) ortaokul, % 11’i (2.050.000) lise ve % 10’u (1.720.000) yüksek okul mezunudur. Bu tablodan da anlaşılacağı üzere eğitim seviyesi bu kadar düşük ebeveynlerin, çocuklarını medyanın manipüle edici etkisinden korumaları mümkün değildir.

Bütün bu araştırmalar ve bunlar üzerinde yapılan değerlendirmeler; görsel, işitsel ve yazılı medya karşısında savunmasız bir alıcı durumunda bulunan çocukların, ilköğretimden başlayarak medya karşısında bilinçlendirilmelerinin gerekliliğini ortaya koymaktadır. Böylelikle öğrenci; medya karşısında pasif bir alıcı olmak yerine, medyayı okuyabilecek, medyanın dilini çözebilecek bilinç düzeyine ulaşarak iletişim olgusunda aktif bir birey olarak yer alabilecektir. Batı’da son 30 yıldır ilkokullar için Medya Okuryazarlığı dersinin zorunlu olup olmaması gerektiği tartışılmış ve tartışılmaktadır. Bu ülkelerin bazılarında tıpkı Matematik, Fen Bilgisi ya da Dil Bilgisi gibi Medya Okuryazarlığı dersi de diğer dersler arasında yerini almıştır. Ancak Kanada’da olduğu gibi bazı ülkelerde ise medya okuryazarlığına ilişkin konular başka derslerin (Sanat, Edebiyat, Vatandaşlık Bilgisi vb.) içerisinde verilmektedir.

Televizyon karşısında en hassas ve etkiye en açık grubu oluşturan çocukların ekranda izlediklerini, “gerçeklik” ve “kurgu” bakımından ayırt etme becerisini de kazanacakları Medya Okuryazarlığı dersinde, medyanın olayları ve olguları nasıl ve neden belli yönleriyle yansıttığı çocuklara anlatılacak ve insanımız ilköğretim çağından başlayarak medyaya eleştirel bakabilen, bilinçli alıcılar olarak yetiştirilecektir.

Medya okur yazarlığı dersini okul bünyesindeki Sosyal Bilgiler öğretmenlerinin yerine, İleşim Fakülteleri mezunları bilhassa Gazetecilik bölümü mezunları vermelidir. İletişim Fakültesinde okuyan öğrenciler Sosyoloji, Siyaset, Haber ve Söylem, Psikoloji, İletişim Bilimi, Basın-Yayın, Görsel Medya gibi donanımlı dersleri almaktadırlar.Daha donanımlı olan bu öğrencilerin kendi branşını ve alanını oluşturan "Medya okur yazarlığı" dersi onların müfredatına girmekte ve profesyonelliğini oluşturmaktadır.

Dolayısıyla bu dersin çeşitli mevzuatlarla yürürlüğe girmesinden itibaren, yine aynı uygulamalarla "İletişim" mezunlarına teslim edilmesini ve bu dersin onlar tarafından verilerek "İletişim" mezunlarının önünün açılmasını istiyorum.

Bu çok değerli ve önemli dersin, savsaklanarak farklı branş öğretmenlerine teslim edilmesi değil; işinin ehli olan "İletişim" mezunlarına verilmesi hem uygulama olarak, hem de yönetmelik olarak başarıyla sonuçlanacaktır.

Saygılarımla...

 
Toplam blog
: 2
: 807
Kayıt tarihi
: 10.01.10
 
 

İzmirliyim. Ege Üniversitesi Gazetecilik bölümü öğrencisiyim. Yaşama anlam ve süreklilik katan herşe..