Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Nisan '15

 
Kategori
Tarih
 

Medyada ilk kez Çanakkale Savaşı’nın bilinmeyenleri. Şeytan ayrıntıda gizlidir! (1)

Medyada ilk kez Çanakkale Savaşı’nın bilinmeyenleri. Şeytan ayrıntıda gizlidir! (1)
 

İş bölümü anlayışı yerleşmemiş toplumların, bunu gelenek haline getiren rekabetçileri karşısında başarılı olmaları zordur.


Kendi yaşadıkları hatalardan ders alanlar görünür; başkalarının yaşadıklarından ders alanlar gerçek akıllı’dır. İngilizler, Çanakkale’de önceki tecrübelerinden hareket ettikleri için ikinci gruba girmişlerse de; çok uzağı göremediklerinden olmalı, I.Dünya Savaşı’ndaki kazanımlarını, 2. Dünya Savaşı ile ABD-Rusya’ya kaptırmışlardır.

Bu konunun üç bölümde yayınlanması düşünülmektedir.

-Çanakkale Savaşları’nın tarafları, Bu savaşa hangi hesaplarla girmişler ve hangi sonuçlara ulaşmışlardır?

-Çanakkale Savaşları’nda taraflarının ödedikleri bedel, Zaferleri-Kayıpları ile doğru orantılı mıdır?

-Çanakkale Savaşları’nın Kahramanları, 276 kğ. (Başka bir iddia da 215 Kğ.) ağırlığındaki top mermisini taşıyan Seyit Onbaşı ile Yarbay Mustafa Kemal’midir? Başka kahramanlar varsa neden fazla bilinmez, göz önüne çıkarılmaz?

...

Mustafa Kemal anlatıyor (1)

-“Boğazları ve Çanakkaleyi tıkamakla Rusları Karadenizin içine kapamış oldum ve eninde, sonunda çökmeğe mahkûm ettim. Müttefikleriyle irtibatlarını kesmiş oldum çünkü. Ama biz de çökmeğe mahkûmuz, hem de aynı sebepten. Gerçi Akdenizin,  Kızıldenizin ve Hint Okyanusunun eteklerindeyiz ama herhangi bir denize açılacak kudretimiz yok. Deniz kuvvetinden yoksun bir kara kuvveti olarak yarımadamızı, kara kuvvetlerini çekinmeden getirebilecek olan bir deniz kuvvetine karşı asla savunamayız.”

Mustafa Kemal ne demektedir? Çanakkaleyi, “..Kara kuvvetlerini çekinmeden getirebilecek olan bir deniz kuvvetine karşı asla savunamayız.”

Bu ifadeyi-iddiayı onaylayan ikinci bir kaynakta İngiliz Belgeleri’dir. (2)

 “…Dünya Savaşı’nda İngiltere’nin amacı, Hint yolundaki Mısır’ı almak, petrol yatakları üzerindeki Irak’la Mısır arasında bulunan Arabistan’ı almak, Anadolu’da da, Osmanlı’dan ayrılmış yeni bir Türk Devleti kurmaktı. Bu sahalardaki askeri hazırlıkları tamamlayabilmek için, Osmanlı ordusunu güney bölgelerinden uzakta oyalamak istiyordu. Bu hareketle, aynı zamanda, Rusların doğudaki yükü hafifleyecek, Rusya, bütün gücünü batı cephesine sevk edecekti. Bu yer Çanakkale idi.   İngilizlerin endişesi, Ruslarınkinden büyüktü.

Bütün düşünceleri Mısır Üzerine Türklerin yürüyüşlerine mâni olmaktı. (3)

Bunun için buldukları çare, Boğazlar’a saldırmak ve Osmanlı’yı meşgul etmekti. (4) Binaenaleyh, Çanakkale’yi zorlama projesi menşe itibari ile İngiliz projesidir.(5)

İngilizlerin Çanakkale’yi zorlama fikrini ilk düşünen ve mevki-i tatbike koyan, Bahriye Nâzırı Churchill olmuştur. Churchill’e göre, daha Türkiye’nin harbe girdiği andan itibaren Mısır tehdit edilmiş oluyordu.’ (6)

Çanakkale savaşı, düşman ordusunu cephenin uzağında bir yerde oyalama savaşı idi.Bu nedenle Çanakkale savaşı İngiltere’de görüş ayrılığına yol açtı.

Çanakkale’ye hücum fikri İngiliz kabinesinde müzakere edilince bahriyeliler aleyhte rey verdiler. Bu işi donanmanın tek başına yapamayacağını, (Kara) Askerlerin de görev alması gerektiğini dile getirdiler. (7)

Fakat Harbiye Nâzırı Lord Kitchener,

-“Çanakkale için ayıracak askerim yoktur. Hepsi Garp cephesinde dövüşecekler Buraya asker yetiştiremiyorum. Binaenaleyh bu işi ya donanma ile yapmalıdır veya büsbütün vazgeçmelidir,” cevabını verdi. (8)

Churchill bu işin üzerine o kadar düştü ki, nihayet Çanakkale Savaşı’nın yalnız donanma ile yapılmasına karar verildi. 1915’te büyük bir İngiliz filosu Fransız filosunun da iltihakı ile Çanakkale’ye geldi.

...

Ruslar Almanlara karşı harp ile meşgul iken Kafkasya’da Türklerin tehdidine maruz kalmışlardı. Bu tehdide göğüs germeleri için Alman cephesindeki kuvvetlerden mühim bir kısmını Kafkasya’ya nakletmeleri lazımdı. Buna mahal kalmaması için Rus hükümeti, İngiltere ve Fransa’nın müştereken Türklere karşı bir harekette bulunmasını rica etti. Churchill de derhal bu hareketin Çanakkale üzerine olmasını teklif etti.

Fikrini kabul ettirmek için Çanakkale seferinden elde edilebilecek faydaları şu şekilde tebarüz ettirdi:

1-Türkler, kuvvetlerini Çanakkale’ye yığarak, Mısır üzerine yürümekten vazgeçeceklerdir.

2-Kafkasya’da Ruslara karşı büyük bir hareket yapamayacaklar ve dolayıyla Ruslar bütün kuvvetleri ile Alman cephesinde harp etmeye imkân bulabileceklerdir.(9)

İngiliz bahriyesinde kök salan bir kanaate göre, gemilerin karalara taarruzundan çok şey beklenemez. Bu kanaat, asırların tecrübesinin mahsulü idi.

Meşhur amiral Lord Nelson bu kanaati şu cümle ile formülleştirmişti: “istihkâma taarruz eden gemici delidir.”

İngiltere imparatorluğu Millî Müdafaa Meclisi, 1908’de Boğazlar’ın yalnız bahrî kuvvetlerle zorlanamayacağını teyit etmişti.’ (10)

1807’deki deney (**) (Aşağıda deneyle ilgili ilginç bilgilerin okunmasını öneririz)bunu doğrulamıştı, İngiliz donanması, Duckworth kumandası altında Boğaz’ı geçmeye muvaffak olduğu ve hatta İstanbul’a kadar geldiği halde, kara kuvvetine dayanamadığı için geri dönmek mecburiyetinde kalmıştı.(11)

İngiltere, göz bebeği gibi sakındığı donanmasını, neticesi bilinmeyen bir teşebbüse feda etmek istemiyordu. (12)

Churchill, 3 Kânunusani 1915’te şöyle çözüm buluyor: Çanakkale’yi modern zırhlılarla değil, 1908’den evvel inşa edilmiş eski tip zırhlılar ile zorlamak mümkündür. (13)

Churchill bu işin üzerine o kadar düştü ki, nihayet Çanakkale Savaşı’nın yalnız donanma ile yapılmasına karar verildi...”(14)

Çanakkale Savaşı’nın İngiltere Tarafından Yorumu

Petrograd’daki İngiltere Elçisi’nin, Rus Hariciye Nâzırı Sazonov’a muhtırası:

-”Kraliyet hükümeti, yalnızca ortaklaşa bir işin yararı uğruna Çanakkale Savaşı’na girmiştir. İngiltere, bu harekâttan kendisi için doğrudan doğruya bir çıkar sağlamak kaygısında değildir, orada yerleşmek niyeti de yoktur.”

..İngiltere Elçisi de, “Saldırı kuvvetlerini zayıflatmak” için Çanakkale’de savaşı göze aldık demektedir...”(15)

Çanakkale savaşına yalnız donanmanın katılması, bu savaşın bir oyalama savaşı olduğunun açık delilidir. Kara askeri olmadan, Osmanlı başkentine kadar olan güzergâhın, karadan ve denizden işgal edilmesi olanaksızdı. (***)

...

Yazılanlar özetle;

Çanakkale Savaşları başlamadan İngiliz askeri yetkilileri ne demektedir?

-“Kara askeri olmadan, Osmanlı başkentine kadar olan güzergâhın, karadan ve denizden işgal edilmesi olanaksız…”

-Çanakkale savaşları bittiğinde Mustafa Kemal ne demektedir?

“…kara kuvvetlerini çekinmeden getirebilecek olan bir deniz kuvvetine karşı asla savunamayız.”

İngiliz ve Fransızlar, 1914-1918 döneminde girmedikleri (veya giremedikleri!) Boğazlar ve İstanbul’u 1918’de işgal etmiş, Osmanlı İmparatorluğu’nu hedeflenen şekilde parçalamış, 24 Temmuz 1923’de Lozan’da tarihin tozlu raflarına göndermişlerdir.

Sırası gelmişken Batının gelişmesi veya bizlerin yeteri kadar gelişememesinin arkasındaki etkenlerinde açıklanması gerekmektedir.

Bizler gelişmeyi ve refahı hep farklı yerlerde aramışız. Batı’nın kalkınmasının temelindeki felsefenin; “Okuma, Anlama ve Yorumlama” anlayışı üzerine kurulduğunu fark edememiş veya etmezden gelmişiz. 

“Şu kahrolası Batılılar kadar zengin olamadığımız, güçlü olamadığımız için kahrolurken de, Batı’nın asıl başarısının “açık düşünce/ açık toplum” dengesini kurmak olduğunu görmemiştik. Sorunun temelinin bir zihniyet sorunu olduğunu, bir “eleştirel düşünce” sorunu olduğunu, gücü de son kertede onun yarattığını anlayamamıştık…” (16)

www.canmehmet.com

Devam edecek...

Resim; http://entellektuel.s4.bizhat.com/entellektuel-post-5451.html

Açıklamalar;

(*)Seyit Onbaşı; “Mecidiye tabyasında tek top ayakta kalmış, onun da mermi kaldıran vinci bozulmuştu. Seyit Onbaşı büyük bir güçle 276 kg’Iık mermiyi kaldırıp namlunun ucuna sürmüş ve Ocean gemisinde büyük bir yara açmıştı.”18 Mart 1915’te saat 17.30 civarındayken hedefleri İstanbul olan İngiliz ve Fransız gemileri Çanakkale’yi geçmek için bir kez daha harekete geçmişlerdi. Mecidiye tabyasında bulunan Türk askerlerinden 16’sı şehit olmuş, 24’ü yaralanmıştı. Sadece üç kişi ayakta kalmıştı: Yüzbaşı Hilmi, Havranlı Seyit ve Niğdeli Ali. Yüzbaşı Hilmi Bey, telaş içinde yardım istemeye gitmişti. Bu gemileri durdurmak için ellerinde vinç sistemi arızalanmış bir top İle her biri üç kişinin ancak taşıyabileceği üç de top mermisi vardı. 276 kg ağırlığındaki top mermisini –annesinden öğrendiği duayı okuyarak- kaldıran ve topa yerleştiren Havranlı Seyit Onbaşı, Ocean zırhlısını bacasından –İngilizlere göre zırhsız olan dümen kabininden- vurarak, savaşın tarihini değiştirmişti. Ocean zırhlısından yayılan alevler Çanakkale’nin geçilmezliğinin yanı sıra İstanbul’a da kurtuluşu müjdeliyordu..”(kaynak; 100. YILINDA ÇANAKKALE THY Yayınları 2015 Mart, “Çanakkale Savaşı Komutanları”

(**) İngiliz donanmasının İstanbul’u işgal teşebbüsü (Şubat 1807)

Selim III. Boğazların günün birinde saldırıya uğrayacağını önceden düşünmüş olduğundan,Osmanlı ordusunda hizmet gören büyük rütbeli bir Fransız subayını Boğaz savunmasını incelemeye memur etmişti. Bu subay, raporunda, Çanakkale’de kuvvetli kale ve istihkâmlar bulunmaması sebebiyle uygun rüzgârdan faydalanan bir düşman filosunun Boğazı kolaylıkla geçebileceğini ileri sürmüştü. Böyle bir geçişi önlemek için tavsiye ettiği tedbirler de çok sayıda modern top tabiye etmek ve Nâra gerisinde 12 gemiden kurulan bir filoyu Boğazın savunmasına memur etmekti.

Padişah bu tedbirleri divanının tasvibinden geçirdikten sonra Kaptan paşa ile Feyzullah adında birini tedbirleri yürütmeğe memur etti. Bu adamlar, istenileni yapacak yerde işi salladılar. “İngilizlerin Boğaza taarruz için ne arzu ve ne de cesaretleri var…“  Bu böyle olduktan sonra tahkimat yapmak padişah efendimizin parasını boş yere harcamak olur” dediler.

Donanma rotasını İstanbul istikametine çevirince korkunç gerçek anlaşıldı.

Fakat artık iş işten geçmiş bulunuyordu. Bayram olduğu için asker dağılmış bir halde idi. Toplar başında işe yarar er ve subay yoktu. Gelişigüzel tanzim edilen bir ateş İngilizlere hiçbir zarar vermedi. Nâra gerisinde evvelce bulundurulması tavsiye edilmiş olan 12 harp gemisi yerinde ancak birkaç gemi bulunuyordu. Bunlardan biri vaktinde kaçıp İstanbul’a İngilizlerin Boğazı geçtikleri kara haberini getirdi. Bu haber başkentte misilsiz bir heyecan ve korku uyandırdı…

Başkent halkı da İstanbul önlerine gelecek bir düşman donanmasının dehşetini nispetsiz derecede büyütüyordu…

Böyle bir psikoloji ile toplanan divan üyeleri, durumu inceledikten sonra, İstanbul’u ve kendilerini kurtarmak için İngilizlerin evvelce ileri sürmüş oldukları şartları kabul etmeğe karar verdiler. Bu karar, Fransız elçisi Sebastiyani’ye de bildirildi. Elçinin İstanbul’dan çıkıp gitmesi lâzım geliyordu. Çünkü Fransa ile münasebetlerin kesilmesi, İngilizlerin tekliflerinden biri idi.

Sebastiyani, ilk anlarda büyük şaşkınlık geçirdi. Fakat neticede asker psikolojisi ile kendisine hâkim oldu. Osmanlı devlet adamlarına korkularının yersiz olduğunu göstermeğe çalıştı.

-“Bir kara ordusu ile desteklenmiyen bir düşman filosunun İstanbul’a bir şey yapamayacağını” anlatmağa başladı.

Bu sıralarda İngiliz donanması da İstanbul önlerine gelmiş Ve İngilizlerle görüşmelere başlanmıştı. Halkın ilk günlerdeki korku ve heyecanı yerine, azimle karşı koyma duygusu uyanmıştı. Asker ocakları da halkın bu duygusunu pay ediyordu.

Halk ve ocaklar, hükümetten emir beklemeden, silahlanmağa ve tahkimat yapmağa koyuldular. Öyle bir an geldi ki, askerlerden başka şehirde her cins ve mezhepten halk, çoluk, çocuk, kadın, erkek savunma tertipleri için olağanüstü gayret sarfetmeye başladılar.

Halkın bu yüce ayaklanması ile Babıâli’nin korku ve karasızlığı büyük bir tezat teşkil etmekteydi. Hükümetin İngiliz isteklerine boyun eğmesi halk ve askerin hiddetini hükümet ve saraya karşı çevirebilir ve bir isyana sebep olabilirdi. Bu düşüncenin şevkiyle divan İngiliz isteklerini kabule karar vermişken, bu karardan vazgeçerek başkentin savunması yolunda halka ve askerin çalışmalarına katıldı.

Bundan sonra savunma hazırlıkları görülmemiş bir hızla gelişti. İngilizler, Babıâli’nin görüşmeleri sürüncemede bırakmasından ve şehrin savunma haline konulmasından endişeye düşerek isteklerinin kabulü için yeni bir ültimatom verdiler.

Babıâlî –hükümet- müphem bir cevap verdi. İngiliz amirali için İstanbul’a saldırmak ile geriye dönmek hususunda süratli bir karar vermek zamanı gelmişti.

Çünkü şehir savunacak bir duruma konmuştu. Kaldı ki, Çanakkale Boğazı da tahkim edilmekte idi. İngilizler için selâmet, son süratle geldikleri yoldan dönmekte idi.

2 Martta İngiliz filosu Çanakkale Boğazını bazı kayıplar pahasına geçerek Akdeniz’e açıldı. (Kaynak; Ord. Prof. Enver Ziya Karal, Osmanlı Tarihî V. cilt. (1789-1856) Sahife, 54 (Daha fazlası için bakınız; http://www.canmehmet.com/yalan-yazan-tarih-neden-utanmalidir-neden-mi-rahmiye-hatunu-duymus-muydunuz.html

(***) Osmanlının Tasfiyesi, Cengiz Yazoğlu.

Kaynaklar;

-“Osmanlının Tasfiyesi”, Cengiz Yazoğlu. (3-15 sayılı dip not yazara aittir)

(1)Lord Kindross, ATATÜRK, “BİR MÎLLETİN YENİDEN DOĞUŞU”, Sahife:159)

(2)” Osmanlının Tasfiyesi”, Cengiz Yazoğlu;

(3) Karal, Tarih Notları, s. 109.

(4) Age, s. 109.

(5) Age, S.109.

(6) Age, s.109.

(7) Esmer, age, s.323. (Esmer, Ahmet Şükrü, Siyasal Tarih, 1953)

(8) Age, s.323.

(9) Karal, Tarih Notları, age, S. 110.

(10)Age, s.111.

(11) Age, s.lll.

(12) Age, s.lll

(13) Age, s.lll.

(14) Esmer, age, s.323.

(15) Anadolu’nun Taksimi, Sahife;l91.

(16)Yazının tamamı için bakınız. (Murat Belge-Taraf) http://www.taraf.com.tr/murat-belge/makale-avrupa-menzili.htm

 
Toplam blog
: 1117
: 1768
Kayıt tarihi
: 29.08.06
 
 

Ticari ilimler akademisindeki öğrenciliğim sırasında, bir kamu iktisâdi kuruluşunda başladığım ça..