Medyayı suçlama obsesyonu!

Haber Türk’te Fatih Altaylı yine esti, gürledi. Ama bu kez fazlasıyla haklı olarak! ‘Teke Tek’ programının konusu, bir yıl önce yaşanan ve medya aracılığıyla kamuoyunun gündemine gelen, tecavüz ve cinayet olayıydı. Başbakan ve bakanların ardından yöre halkının da katılımıyla hedef tahtasına dönen medya, stüdyodaki konukların da günah keçisi oldu! Siirt olayıyla ilgili tutuklu bulunmazken aksini iddia edenler, suçluların peşine düşüp bu tür olayların tekrarını önlemeye çalışmak yerine, her zamanki gibi kolaycılığa kaçıp, habercilere yüklendiler. Konuklarının da bu yolu seçtiğini gören Altaylı, ‘Sizden iyi Başbakan olur. Her olayda medyayı suçluyorsunuz’ sözleriyle öfkesini belli etmeye başladı. İnsan hakları savunucusu Avukat Hülya Gülbahar’a konuşma fırsatı vermeyip ‘Hadi kaldıralım medyayı ortadan. Bakalım ne oluyor’ diyen Altaylı, böylece kimsenin bir şey duymayacağını ve memnun-mesut yaşanacağını belirtti. ‘Niye kadın programlarını kınamıyorsunuz. 600 TL maaşı var diye pinpon bir adamın peşinde 20 kadın, evlenmeye çalışıyor. Onlar da medya ve kadın onurunu ayaklar altına alıyor’ sözleriyle ateş püsküren Altaylı, habercileri savundu. Avukat Gülbahar, haberin duyulmasında ve tartışılmasında medyanın katkısından bahsederken araya giren Altaylı, haberi yapanın da her an tehlikeyle karşı karşıya olduğunu vurguladı. Israrla medyanın suçlanmasına da ‘İyi o zaman, kapatıp gidelim medyayı’ karşılığını veren Altaylı, tepkisini ‘kendisini asmak için ip isteyerek’ gösterdi!

‘Obsesyon’ yani ‘takıntı’, çok korkulan konularda ortaya çıkan ve bastırıldıkça yoğunlaşan, psikolojik bir sorun. ‘Muhabbet Kralı’nda ayrıntılarıyla konuşulmuştu. İnsanlık ayıbı suçlarda, medyaya yüklenmenin sebebi de ‘takıntı’ olsa gerek! ‘Bana dokunmayan yılan...' boş vermişliğiyle yaşanılan ülkemizde, ‘Kan kusup kızılcık şerbeti içtim deme’ öğretisinin pısırıklığıyla susuluyor. ‘Medya obsesyonu’yla suçlama yapanlar da, toplumdaki yaralara tuz basmaktan başka bir işe yaramıyor!

ANİBAL GÜLEROĞLU