Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Şubat '08

 
Kategori
Anılar
 

Mehmetçik tribüne

12 Eylül öncesi güneşin batışı bizlere derin endişeler verirdi, biliyorduk ki çok geçmeden silah sesleri , bağrışmalar hiç biri yoksa az sonra olabilecek olayın pusudaki sessizliği içimizi kemirir, bir korku alırdı bedenimizi.

Oysa güneşin batışına uçurtmalar eşlik ediyordu artık. Çocuklar çocukluğunu yeniden keşfediyor, oyunların sınırlarını zorluyorlardı.

Ben yeni bir şey keşfetmiştim; 19 Mayıs stadyumu. Bu stad ne Tandoğan ne de Cebeci İnönü’ ye benziyordu.

Buradaki maçlar çok güzel oluyordu, diğer stadlarda seyirci çok az olduğundan buradakilerin tezahuratları harikaydı. Buradaki tek sorun stada girmekti Cebeci stadı gibi kafamızı sokunca rahatlıkla içeri girebileceğimiz demir parmaklıklar yoktu. Buradaki yöntem Ankara Gücü’lü olmaktan geçiyordu; önce grubumuz teker kişilere ayrılıyor sonra büyük birkaç kişilik amcaların grubuna gidiliyor “ abi sizinle girebilirmiyiz?” deniyor, nihayetinde de içeride buluşuyorduk. Bu numaranın ömrü ergenliğin kapımızı çalması ve biletsiz almamalarına dek sürdü birkaç kez iki kişiye bir bilet denediysek te uzun süreli bir çözüm olmadı.

Yine böyle günlerden birinde seyircilerin tezahuratları güvenlik kuvvetlerini rahatsız etmiş olacak polisler tribüne daldılar. Biz arkadaşlarımızla polislerin kötü söz söyleyenleri küfür edenleri yakalayacağını izlemeye hazırdık , onlarla gurur duyuyorduk çünkü bize biri bir şey yapmaya kalkışsa gideceğimiz adres onlardı.

O an inanılmaz bir şey oldu polis amcalar joplarını çıkardılar herkese vurmaya başladılar, bizim ileride polis olma hayallerini orada bırakmamızı sağlayan amcalar hiç kimseyi ayırt etmediler sakince maç izleyen ağabeyleri amcaları dahi dövdüler biz çevikliğimiz ve korkumuz sayesinde en uzak köşeye kaçmayı başarmıştık.

Biz olayın dehşetinden çıkamamıştık, öyle garip garip etrafa bakıyor, polisin bizce masum olanları niye dövdüğünü anlamaya çalışıyorduk ki bir uğultu koptu. Önce saatli denen tribün ardından bütün stad aynı tezahuratla inliyordu:

-MEHMETÇİK TRİBÜNE !

- MEHMETÇİK TRİBÜNE!

Ben burada yapılan tezhuratın nedenini hemen çözmüştüm. Seyirciler kendilerine haksızlık yapıldığını düşündükleri için saha kenarında dizili duran askerlerin polislerin yerine tribünleri kontrol etmelerini talep ediyorlardı. Haksızda değildiler hani…Asker adildi. Anarşistleri nasıl yakaladılarsa, tribündeki gerçek suçluları da yakalayıp, normal seyirciyi değil dövmek korurlardı bile…

Bu tezahurat uzun bir süre sürdü, araya

-BURASI İSRAİL DEĞİL! sloganı ile karışarak tribünleri epey oyaladı. Ben ise askere duyulan bu güvenin normal olduğunu biliyordum. Başımız ne zaman sıkışsa askerler bizi korurdu. İyiki Kenan Evren imiz vardı…

 
Toplam blog
: 20
: 470
Kayıt tarihi
: 18.01.08
 
 

1970 Ankara doğumluyum. Sırasıyla İltekin İlkokulu, Cebeci Orta Okulu, Ulus Teknik Lise' sini bitird..