Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Şubat '08

 
Kategori
Turizm
 

Memleket

Memleket
 

karadeniz


Karadeniz...
Cennet Karadeniz, her rengi bir başka güzel, her türküsü bir başka gazel...
Karadeniz...
Eli kalem tutan herkesi şair, feyz almayı bilen herkesi cennetlik yapan Karadeniz.
Ve tadına doyulmaz yaylalarım...
Onulmaz hastaların dermanı, sonsuz aşkların fermanı.
‘Benim ilacım yayla’ların isyan kokan seslerinin kaynağı...
Gecesi-gündüzü, yağmuru-güneşi her hali bir başka Karadeniz...
YAYLA SABAHINI BİLİR MİSİNİZ?
Güneş girer, ahşap evin tahtalarının arasından. Sadece bu bile yayla sabahına aşık olmak için yeterli sebeptir ya; daha onlarca güzellik vardır. Mesela çıngıraklarının sesinin insana nasıl huzur verdiğini bilir misiniz?
Hangi sanatçı bestelemiş daha güzelini. Hangi müzik aletinde bulursunuz bu melodiyi.
Öyle dinç kalkarsınız ki yataktan, 3 saat uyusanız bile bu 30 saate bedeldir. Kalktığınızda ilk işiniz balkona çıkıp, yayla havasını almak olmalıdır. Evin önünde üstü-başı çamur içinde, elinde ekmek, yaylanın tadını çıkarmaya çalışan yayla uşakları. Gözlerde bir pırıltı ki sormayın!
Kıpkırmızı yanaklar, masmavi gözler insanı büyülüyor. Ve inanılmaz bir yaşam sevinci.
YOLCULUK VAKTİDİR ŞİMDİ,
Daha kahvaltıyı yapmadan doğayla beslenmek gerekir. Kaçmak lazımdır ormanın içlerine, ırmakların sesini dinlemek de gerekir. Kuşlarla sohbet etmek, şehirden kopmak zamanıdır.
Ama bir kara lastik gerekir her şeyin tam olması için.
Üzülmeyin ninenizin mutlaka size verecek bir kara lastiği vardır.
Kimin kapısını çalsanız, hazırdır size istediğiniz gereçleri vermeye.
Sakın, utangaç davranmayın ha; yayla insanları sizin bildiğiniz insanlara benzemez.
Rol yapmaz bu insanlar, her hareketleri içten ve samimidir.
Bazen kabalık olarak bile görebilirsiniz bu içtenliği ve Budala romanı bile gelebilir aklınıza. Ama dalkavukluktan değil içtenlikten gelir samimiyeti bu insanların.
Kapıyı çaldınız ya gurbetten gelen oğlusunuzdur artık; çay içmeden kaymak yemeden ayrılırsanız en büyük kabalık olur bu.


YELKEN AÇIN,
Küçücük akarsuların içindeki kurbağalar ve yengeçler sizi beklemektedir ya da uzanmalısınız çimlerin üzerine ladinlerin kozalakları arasında sevişen kuşları izlemelisiniz.
O dakika yeni bir yaşama yelken açacaksınız. Bulutlar da gözünüze çarparsa anlayın ki sizin üzerinde uzandığınız bulutlardır bunlar.
Aman ha, aklınıza mukayyet olun, bu güzellikler insanı delirtecek kadar, sarhoş eder.
Orhan Veli’nin İstanbul’u, Halikarnas Balıkçısı’nın Bodrum’u, hiç kalır bu güzellikler yanında Bedri Rahmi’yi dinlemek gerek.
Ormanların içinde kaybolmamışsanız, her çiçekten bal almaya çalışırken, bir başka memlekete göçmemişseniz eğer, şimdi gitmek zamanıdır ninenizin kaymağından, balından, minzisinden yemek için.
Taş üstünde veya saç üstünde yapılmış mısır ekmeği yoksa bile mutlaka sobada pişmiş ekmek bulunur. Bandırın kaymağa...


HAYAL ETMEYE BAŞLAYIN,
Hayalleriniz doğanın gerçekleriyle yarışamayacak ve güdük kalacaktır emin olun.
Atın kendinizi doğanın emrine. Kuşlar , böcekler, çiçekler nereye derse oraya gidin.
Kuşkusuz doğadan daha iyi kılavuz bulamazsınız doğal güzellikler için.
‘Hani kuşlar ağaçlar, binbir renkli çiçekler’ şarkısını haykırın kuşlarla yarışırcasına.
Güneşi göremeyeceğiniz ormanların içine dalın.
Yosunların üzerinde oturup bir nefes alın, çiçek yapraklarında biriken yağmur damlalarını içmekten imtina etmeyin.
Eğer şanslıysanız, geyikler, gelincikler de eşlik eder size bu ‘hayata’ yaptığınız gezide.
Selam verin, hepsiyle konuşun ihmal etmeyin onları.


SELAM VERİN,
Yol kenarında ineklerini otlatan asil çobana selam verin. Görebileceğiniz en asil insanlardan biridir emin olun.
Hiçbir çıkar kavgasına dahil olmamıştır, hiçbir ayak oyununu bilmez, kimsenin ayağını kaydırmak için uğraşmamıştır 70 yıllık ömrü boyunca. Aç kalmış açıkta kalmıştır belki ama, paranın, paralıların esiri olmamıştır. Bu yüzden gözlerinde nur eksik olmamıştır. Bu yüzden bu yayla insanları hep ayakta ölmektedir.
100 yaşına da gelse ayaktadır bu insanlar. Hep bu yüzdendir. Asaletten gelir.
Çünkü bu insanlar, nokta kadar menfaat için virgül gibi eğilmezler ve, diz üstü yaşamaktansa ayakta ölmeyi tercih ederler.
Selam verin bu asil insanlara...


YAPAY GÜZELLİKLER
Burası, yayladır ya; burası Kayabaşı’dır ya,
Yalnızca doğal güzellikler yoktur.
Yapay olanlar da güzeldir.
Zira onları yapanlar da doğal insanlardır.
Hasan Tahsin Beyin temiz duygularının eseridir bu yapay göl. Muzaffer ustanın emeği, alınteri vardır.
Kaş yaparken göz çıkarmak yoktur bu insanların, dünyasında. İşte bu sebeple gölün içinde çam ağaçlarının olduğunu görürsünüz.
Kıyamamıştır bu temiz insanlar, doğa harikası çam ağaçlarına ve bırakmışlardır onları.
Göl uzadıkça kucaklaşmıştır çam ağaçlarıyla ve doğanın kurallarına aykırı belki ama¸ koca gölün içinde çam ağaçları dimdik durmaktadır hala.


KOŞUN KOŞUN,
Kayabaşını görmek zamanıdır artık. Şenlik vardır, bayram vardır bu saatlerde Kayabaşı’nda.
Lukutun Hasan’ın çayını içmeli, köy insanlarıyla sohbet etmelisiniz.
Sait Uçar’ın kemençesi eşliğinde horon tepmeli, bir plastik top bulup peşinden koşmalısınız.
Vaktiniz de kalmadı ha. Çabuk akşam olur buralarda. Şehrin çetrefilli ve boğucu hayatı da sizi beklemektedir. Siyah-beyaz bir tablo gibi gönülleri yakan bu yaşama veda etme vaktiniz de geliyor.
Horon tepmeden şehre dönerseniz bir hafta daha dayanamazsız şehir gürültüsüne.


VEDALAŞIN ARTIK,
Gitmek istemezsiniz biliyorum. Kopamazsınız buralardan. İnsanın ölesi gelir böyle güzellikler arasında.
Ama hayat da bir sorumluluk yüklemiştir size, Belki anne, belki babasınızdır. Ya da öğrenci. Ve dönmek zorundasınızdır size dayatılan hayata.
Ama üzülmeyin. Daha buralara 50 yıl daha gelmeyecek ‘teknoloji denen canavar’.
Ve siz 50 yıl daha her istediği-nizde gerçek yaşamla tanışabileceksiniz.
Arada bir de olsa hayatın tadını çıkabileceksiniz.
Ama çocuklarınız belki o kadar şanslı olmayacak.
Küresel ısınma, ozon tabakası, ya da adı her ne ise o ‘teknoloji denen canavar’ın çocuklarınıza göstermeyecek bu güzellikleri.

 
Toplam blog
: 6
: 508
Kayıt tarihi
: 02.02.08
 
 

21. yüzyıl çok hızlı, yetişmek için çabalıyoruz. İletişim/iletişimsizlik araçlarına yabancıyım ve bu..