Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Hakan Karaduman (Akdenizli)

http://blog.milliyet.com.tr/akdenizli

18 Ağustos '07

 
Kategori
Felsefe
 

Merak

Merak
 

Felsefe imbikten süzülmeden önce bekletilen kabın içindeyken onu gören ve imbikten sonra kabın içinde kalan kırıntılarının tadına baktığı anlaşılan bir arkadaşımız "herşeyin cesaretle başladığını" söylemiş. Güzel yazan zeki bir insan. Aslında pek okumam yazılarını ama gözüme çalınınca cesaretle ilgili sözü, bir-iki lakırtı edeyim dedim bu konuda.

Cesaretle başlamaz herşey veya cesaretle atılmaz ilk adım.

Herşey merakla başlar.

Fizik, biyoloji nasıl bir bilim olup matematik bir araçsa-bence-, cesarette merak duygumuzun bir aracıdır.

Felsefe bana çoğu kez şunu çağrıştırmıştır; ölüm döşeğindeki bir adamın bir düşmanını görünce yeniden eski defterleri açmasına benzeterim. Batan geminin direğini boyamak gibi; hangi renk olması gerektiği konusunda kaptan ve mürettebatın ateşli tartışma yapmaları gibi. O an gibi yani.

Halbuki felsefe ne bir yaşam biçimi ne de kategorizmalara sokacağımız fikirler yığını. Halbuki -ama- değil.

Birçok insan için, o fikirler yığınının içinde dolaşmak, onları anlamayı yaşam biçimi haline getirmek, hatta anlaşılmaz tinsel ve matriksel girdi çıktılarda yeni buluşlar yapmak, iki kişiden başka kimsenin ilgilenmeyeceği yeni buluşlar yapmaktan öte, çıkmazı ve yarınına kısaca çözümleyici tahliller olmuş olsaydı, bugün felsefe daha işlevli, daha katılımcı ve daha yaratıcı olurdu.

Felsefe Tanrı'nın gülüdür sonuçta. Dikenleriyle sevilir. Asıl sorun, felsefeden insanları uzaklaştırıp ona sahip çıkanlar. Asıl sorunumuz bu işte.

Türkler'de felsefe kısa ve acısızdır. Çabuk ve işlevli bir çözümün adıdır. Sürekli hareket halindeki bir toplumun oturup uzun uzadıya toplumdaki sınıfları tartışmaya ne zamanı vardır ne de ihtiyacı. Gereksinim olan etkinliğidir.

Batı ve doğu felsefelerinin yüzde büyük kısmı işlevsiz sözler yığınıdır (Hint-Avrupa). İnsan öyle karmaşık ve çözümsüz düşünülerek ele alınır ki, insanın yaptığı her davranışın inanılmaz anlamları ve figürleri vardır. Ulaşılmaz ve tanrısal insana hitap ederken de sanki Tanrı'ya methiye düzer edasında uzun ve ulaklı cümleler kurmaları bile onları rahatlatmaz. Hint felsefesinde derin bir uyuşmanın ve sakinliğin sanki öze dönülmüş gibi anlaşılması istenir(ineklere birlikte yaşamak). Batıda ise "hımm," diyerek çene ovuşturmakta bir çeşit düşünce uyuşmasından başka birşey değildir(batı savaş üretiminde iyidir).

Benim çözüm sorum şudur:

Şimdi, bu yüzyılda, bu tarihte, bugün, bu saatte sen yeni ne düşünüyorsun?

Bu soruya verebileceğimiz yenilikçi yanıtlar bizleri şimdiki dünyanın dayanılmaz ve yaşanılmaz çıkmazlarından çıkarsın. Geçmişin tozlu raflarından, tozlanmış bir fikrin arkasına saklanarak ahkam kesen felsefeci, şimdi ne düşünüyorsun? sana ait olan düşünce nedir? onu söyle.

not: Gaia'dan söz eden Hint felsefesinin, bir ikilem gibi görünen durumu, bu konuda bilgili arkadaşlarımın anlatacağını umuyorum.
***

Kimse kendi özüne kimseyi sokmaz!

"Bir bakışta kavradım özünü" süzü tarihi bir yanılsama, bir yalandır.

İnsanı evrende tek var eden nedeni, meraklı oluşudur.

Dünyanın çivisini söker içine bakar insan.

Hapishaneler cesaretlilerle doludur.

Hira dağına merak götürmüştür.

Tanrı merak edeni sever.

Tanrı'nın müziği savaş arabalarının çıkardığı sesler değil, yıldızların ışınımlarının sesleridir.

Savaşlar, merak çeşmesinin kanla doldurduğu havuzlarda yapılır.

Merak bencildir.

"Merak" en çok şunları kullanır: Cesur bir insan, güçlü sorular, bilinmeyenler, bilinen sırlar, yeni doğmuş bebekler, gelecekler ve enerji(hareket).

İçrek olan şüphecidir.

Şüpheci yanılıyorsa paranoyaktır.

Sorularına yanıt bulamayanlar yalnızdır.

Tatmin edici yanıtlar insanı çoğaltır.

Her çoğalan tatmin olmaz.

Tatmin olmayan, kabullenendir.

Kabullenenin yarını olmaz.

Yarını olmayanın düşünceleri kendine ait değildir.

Kendine ait olmayan düşüncelerle yaşayanlar sanılandan daha huzurludur.

En huzurlu olanlar sorgulamayanlardır.

Sorgular meraktandır.

Merak, çoğu zaman acıyı da beraberinde -at izi- getirir.

Acı olgunlaştırır.

Olgun, yavaşlar.

Fazla olgunlaşanlar çürür.

Fazla duranlar kokar.

Duranlar kendini tekrar edenlerdir.

Kendini tekrar edenler dünyanın kendi çevresinde döndüğüne de inananlardır.

Dünyanın kendi çevresinde döndüğüne inananlar Tanrı'nın kendi için var olduğunu düşünürler.

Çoğu düşünür bencildir.

Düşünürler meraklıdır.

'Merak ise bir mum gibidir, çevresini aydınlatırken dibi hep karanlıktır.

*

mutlu hafta sonları, sağlıcakla...

not: seçkim; matilla, "toplumsallaşma ve ortak akıl".
not: sayın ruksan ildan hanımefendiye başsağlığı ve sabır diliyorum. kupkuru bir ölümdür trafikte gelen.

 
Toplam blog
: 470
: 551
Kayıt tarihi
: 28.08.06
 
 

Ateşten denizleri mumdan gemilerle geçmeye" benzer hayatımız. Mutlaka mavi gökyüzü görünecektir. Gid..