Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Ağustos '08

 
Kategori
Felsefe
 

Merkez Teorisi

Merkez Teorisi
 

http://galeri.milliyet.com.tr/


"Merkez" kelimesinin TDK tarafından 8 adet tanımı yapıldığını okudum. Bu kelimeyi bir çok yerde ve değişik anlamlarda kullanıyoruz. Merkez kelimesinin kavramsal açıdan bir çok yönünü düşündüğüm zaman bir çok soruların cevaplarını verdiğini gördüm.

Dünyanın merkezi bildiğimiz gibi maddelerin çok miktardaki sıcaklıktan erimiş olarak sıvı halde bulunur. Güneş sistemimimizin merkezinde güneş bulunur. Cansızların evrende enerji toplama ve dağıtması her zamanki fizik kanunlarıyla açıklıyoruz. Maddelerin bir araya gelme ve birleşme sonucunda yıldızlar ve gezegenler oluşmakta ve belli süre sonra bu birleşimler dağılmaktadır. Yeni merkezlerde birleşerek yenilerini oluşturmaktadırlar. Örnekleri uzatmak mümkündür.

Canlılara baktığımızda onlarında bir birleşme içinde olduğunu söyleyebiliriz. Bitkilerin güneş, su ve kimyasal besinlerini aldığı toprak olmak üzere her iklime uyum sağlamaya çalışarak yeryüzünde çoğalması otçulların artmasına neden olmuş bitkilerin sınırlandırılmasını doğa mı tetiklemiş oluyor yoksa çokluğun olması herşeyi yiyebilecek canlı türlerinin tercihini bitkiden yana sınırlandırıp beslenmesini arttırarak üreyip çoğalmalarını mı getirmektedir. Otçul hayvanların artarak leşlerinin etrafta çoğalması sonucunda onlarla beslenen küçük canlıların besinin bol olması nedeniyle çoğlalıp büyüyerek ve birbiriyle rekabetleri sonucunda kendi savunma mekanizmalarını geliştirmesiyle de en ileri etçilleri mi oluşturdular. Yukarıdaki oluşumlara bakarak bitkilerin çoğalması bitkiler gezegeni oluşması merkezini getirmiş, otçulların artarak bitkiler üzerinde bir sınırlama oluşması otçulların merkeze taşınmasına sağlamış son olarak bitki otçul dengesini sağlayan ve onlardan az olan etçiller bu dengeyi sürekli hale getirmişler. İnsan hem otçul hem etçil olarak yeryüzünün merkezinde bulunmaktadır. Yaşamasının devam etmesi hem bitkilerin hem de otçulların varlığının devam etmesine bağlı gibi gözüküyor.

İnsanlık tarihi boyunca dünya merkezleri oluşmuştur. Sümerler, Mısır, İran, Hindistan, Çin, Yunan, Roma, Osmanlı, Avrupa. Geçtiğimiz yüzyılın ikinci yarısından itibaren dünya merkezleri G8 ülkelerin büyük şehirleri olmuştur. Londra, Paris, Newyork, Moskova, Tokyo, Pekin, İstanbul vb. büyükşehirler birçok konuda cazibe merkezi olmaya devam ediyorlar. ABD geçen yüzyılda savaşlarda doğru yerini alarak bilimadamlarını, yaşadığı toplumlardaki en üst konumdaki ve bilgideki tüm insanları kendine çekmiş bir anda dünyanın cazibe merkezi haline gelmişti. Her konunun merkezi olmuştu. Dünyanın merkezi olmak hem iyiyi hem de kötüyü cezbetmek demektir. Avrupa rönesansla başlayan tüm dünyayı keşfederek insanları medeniyetleştirme ve inanç sahibi yapmanın karşılığında topladığı varlıklarının çoğunu (nitelikli insan ve ekonomi) kara kıtasından iki dünya savaşı ile birlikte Amerika'ya aktardı.

İnsan sosyal ve merkezileşen bir canlıdır. Birlikte yaşamayı doğuştan benimsemiş bunu genlerine aktarmış haldedir. Çünkü doğumundan onsekiz yıl sonra büyümesini tamamlayan başka bir canlı biliyor musunuz. Yalnız yaşamaya zorlanması sonucunda en az beş yıl gerekebilir (şansı az olmakla birlikte).

Günümüzdeki küreselleşme mevcut dünya merkezlerinin devamı mı yoksa yeni merkezlerin oluşmasını mı getirecek. Küreselleşme merkezlerini arıyor. Mevcut merkezler konumlarının korumaya çalışırken yenileri hızlı bir çaba içinde olacak.

Bizler bireysel olarak hayatımızın merkezlerini yaratmaya çalışırız. Eş, çocuk, işimiz, bir etkinlik, bağımlılıklarımız merkeziyetimizi güçlendirir.

Tarihte insanlar dünyayı evrenin merkezi olarak düşünmüşlerdi. Evrenin büyüklüğünü tam olarak hesapladığımızda merkezin neresi olacağını anlayabileceğiz. Birkaç merkez de olabilir. Kümelerin birleştiği veya kesiştiği merkezleri gibi. Merkezleşme süreci tamamlandığında dağılma süreci başlar. Bu enerjinin hareket zorunluluğunun doğasından olabilir. Burada süre fark yaratır. Güneşin dağılma ve sönme süreci ile gezegenlerin farklı olabilir.

Küreselleşmenin bize gösterdiği yeni bir oluşum görünüyor. Varlık ve değerlerin belli bir merkezlere aktarılma ve toplanması süreci tarihtekinin tersine bulunduğu yerlerde merkezleşmesini tamamlayacak gibi görünüyor.

Bilgi internetle birlikte merkezini oluşturmaya başladı. İnternet hem bilginin toplanması ve dağıtılması yönünde ilerliyor.

Dünyamızda bir çok konuda bir çok merkez bulunmaktadır. Medya, bilim, ticaret, vb.

Merkez Teorisi bir oluşumu, durumu açıklamaktadır. İyi ve kötü anlamı taşımaz. Bir doğa ve fiziksel süreç gibi görmek gerekir.


Küresel ısınmayı artıran faktörlerden doğa tarafından belli bir sürede zararsız hale getirilemeyen fosil maddelerinin çeşitli kullanılmalarıyla hem atmosfere hemde çevremize verdiğimiz kirliğin etkileridir. Bizler fosil maddelerini enerji ve araç olarak kullanmaya başladığımız andan itibaren onların yeryüzünde merkezileşmesini de başlatmış olduk. Bir işyerin her türlü malzemesinin plastikten olduğunu düşünelim orası tam bir plastik merkezileşmesi olmuş demektir.

Merkez, merkezleşme teorisi çevremizde bir çok şeyi açıklamaktadır.

Siz merkezleşmenin neresindesiniz ; merkezinde mi ? oraya yönelmiş mi ? kendi merkezinin adayı mı ? Yoksa göktaşı misali merkezlerden habersiz kendi başına olan ve sonunda farketmeden bir merkezileşmenin yıldız kayması mısınız?

 
Toplam blog
: 110
: 1205
Kayıt tarihi
: 30.05.07
 
 

"Yazıyorum o halde düşünüyorum" diyen, güncel gelişim ve değişimleri takip ederken anlam ve kavramla..