Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Haziran '09

 
Kategori
Babalar Günü
 

Mevla'm ne eylerse güzel eyler

Mevla'm ne eylerse güzel eyler
 

Hayatın ne zaman, nerede, nasıl bir şekilde bizlere gülümseyeceği bilinir mi?...

En acı yüzüyle de gülümsese, en tatlı hali ile bizi kucaklasa da, en son şunu söyleriz her halde, ''hayat devam ediyor''.

Eder etmesine hayat devamda, bazen öylesine doldurur sizi, bazen de doldurulması en imkansız boşluklar açar içinizde, yüreğinizde beyninizde..

Babam, bir ocak sabahı şöyle demişti bana ''Mevla'm ne eylerse güzel eyler''.

Bir ocak sabahıydı, bir kış günüydü ama utangaç bir güneş gökyüzünde, karar veremediğim bir mevsim günü ve ocak ayının aynı zamanları. Akciğer kanseri teşhisi konulmuştu babama. İzmir'e ameliyat için gelmiştik. Ameliyata girerken bana bu sözcükleri fısıldamıştı. Umut ile umutsuzluğun, var ile yokluğun arasında belki de o utangaç güneş içimi ısıtırken, bir ocak sabahında, bir hastane odasında, beynimde yankılanmıştı bu sözleri babamın.

Şimdi 2002 yılının o ilk günleri geliyor aklıma.

Bir film şeridi... Raylar üstünde uzayıp giden bir tren misali gözümün önünde akıp gidiyordu. Tüm yaşadıklarımın -bazen kötü düşler gibi inanmak da istemiyordum ama- gerçek oluşu, aynadaki kendim kadar gerçekti.

Umutlar besliyordum içimde, hayaller kuruyordum. Ama beslediğim umutlar yeşermedi...

Cezmi Ersöz'ün bir kitabına verdiği isimdeki gibi ''Hayallerini Yak Evi Isıt''. Bizde içimizde kurduğumuz düşleri, hayallerimizi dilimize alıp sözcüklere dökerek, birbirimizi teselli ederek, adeta yakarak onları ısınmaya çalışıyorduk.

Ta ki, tarih sayfaları 7 Nisan 2003'de çakılı kaldığında; her şeyin anlamını yitirip, 'yaşamanın artık ne anlamı var' diye soramaya başladığım… Susup hiç bir şey söyleyemediğim, bir daha 'her şeyimin' güldüğünü, konuştuğunu, sustuğunu, ağladığını, yaşlandığını göremeyeceğimi, ona artık sarılamayacağımı, anlamlı bir günde elini öpemeyeceğimi, küçük bir nedenden de olsa artık onun mutlu olduğunu göremeyeceğimi öğrendiğim, yüreğimin yangın yeri olduğu o kapkara akşamda. Hastanede yatmakta olan babamın ölüm haberinin evin duvarlarında yankılandığı o akşamda.

Dünyada en güçlü gördüğüm, yıkılmaz, sarsılmaz dediğim, sırtımı yasladığım o koskoca Dağ'ın artık olmayacağını öğrendiğim akşamda.

Kafesi kendisine dar gelen aslan misali, yüreğime de kafesi dar geliyordu. İçimde açılan koca boşluğa rağmen, yüreğimde koskoca bir boşluk açılmış hayat bana gülümsemişti. Babamın dediği gibi, Mevla'm ne eylediyse güzel eylemişti...

Öylemiydi...

Babam daha kırk dokuz yaşındaydı bense yirmi. O yolun yarısını biraz geçmişti ki, ben daha yeni yola çıkmıştım... Ve onsuz... 'Herşeyim'siz.. Babam-sız...

Babalar Gününüz kutlu olsun...

 
Toplam blog
: 24
: 1210
Kayıt tarihi
: 15.01.07
 
 

1983 Soma doğumluyum. Balıkesir ve Abant İzzet Baysal Üniversitelerinde Turizm İşletme Eğitimi al..