Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Haziran '16

 
Kategori
Felsefe
 

Mevlevilik ve İslam farklıdır!

Mevlevilik ve İslam farklıdır!
 

Rumi ile Şems'in karşılaşması


Mevlana Celalettin Rumi bir Müslüman olarak doğdu (1207). İslami eğitim gördü. 37 yaşında iken Şemsi Tebriz’i ile karşılaştı ve bu görüşmeden sonra Rumi bambaşka bir yolun öncülüğünü yapmaya başladı: Mevlevilik olarak adlandırılacak olan bu yol İslam ve şeriat düşüncesinden tamamen ayrı bir inanç sistemidir.

Mevlevilik, yaratıcı bir tanrının varlığını kabul etmeyen “Varlık Birliği” öğretisini temel alır. Cennet, cehennem, cihat (Allah uğruna savaş) gibi inançlar dışlanır.  Varlık Birliğinde  "Yaratan"  inancı yoktur. Çünkü, "yaratan" ve "yaratılan" ikiliği yoktur. Yaratan ve yaratılan Tektir. Buna, “Mutlak Varlık” denir.

Güneş ışığı nasıl aydınlatır ve yakarsa, aydınlatmak ve yakmak nasıl ki ışığın kaçınılmaz özellikleriyse,  Mutlak Varlık’ın özellikleri de kendisini göstermek, görünmek, ortaya çıkmak, çıkartmaktır.  Güneş ışığı güneş olmadan var olamaz. Güneş ışınları güneş tarafından  yaratılmaz. Işınlar güneşin özünden, tözünden çıkan bir  ışınım, bir yansımadır. Aynı şekilde  acundaki her varlık da Mutlak Varlık'ın bir yansıması, ışınımı olup, onun tözünden taşarak ayrı bir varlık haline gelir.

Bu durumda, Mutlak Varlık’ın özünde bir “ortaya çıkma” (zuhur) ve  özünden “ortaya çıkartma” (sudur) eylemi söz konusudur. Tüm evren ve varlıklar belli sürede “yaratılmamış”, ancak, Mutlak Varlık’ın tözünden “meydana gelmiş, oluşmuş, doğmuş, ortaya çıkmıştır”.

Mevlana yaşamının ilk evresinde iyi bir Müslüman ve medrese öğretmeniydi, tıpkı İsa’nın ilk başta dindar bir Yahudi ve haham olması gibi. Ancak, nasıl ki İsa, Musa şeriatına göre yaşarken, Vaftizci Yahya ile tanıştıktan sonra, Yahudi şeriatından ayrılıp yepyeni bir inancın öncülüğünü üstlenmişse, Mevlana da Şemsi Tebrizi ile tanıştıktan sonra   İslam şeriatından ayrılarak bambaşka bir yolun öncülüğünü üstlenmiştir.

Mevlevilikte, şeriat ve dinin yerini tasavvuf ve hoşgörü, caminin yerini Mevlevihane, namazın yerini Sema, ezanın yerini ilahiler ve müzik, Kuran’ın yerini Mesnevi, Allah'ın yerini Mutlak Varlık alır. İncil’de Tevrat’a göndermeler olduğu gibi, Mesnevi’de de Kuran’a göndermeler vardır. Ancak, her iki durumda da bu göndermeler onay değil, eleştirel içeriklidir.

Bu durumda, Musa şeriatı ile Hristiyanlığı bağdaştırmak ne kadar olanaksız ve gerçekdışı ise, Muhammet şeriatını da  Mevlevilik ile bağdaştırmak o kadar olanaksızdır. 

Netice olarak burada meydan okuyucu bir sonuca ulaşmış bulunuyoruz: Mevlana bir Müslüman değildi, fakat bir Mevlevi idi.  Mevlevilik İslam dininin bir ürünü değildir. Tam tersi, dine karşı bir tepkidir. Daha doğrusu din ve şeriatın yadsınmasıdır.

O halde, Mevlana veya Mevleviliği, sanki İslam’ın bir parçasıymış gibi  vitrine yerleştirip bu dinin bir barış dini olduğunu iddia ederek şov yapmak, İslamofobiye karşı bir kalkan gibi kullanmak, şeriat ile Mevlevilik arasında bir bağ kurmaya çalışmak gibi girişimlerin hepsi boş ve geçersizdir. Bunlar dürüst olmayan yaklaşım tarzlarıdır.  Antik çağ Yunan felsefesi nasıl ki mitolojinin bir parçası ya da ürünü değilse Mevlevilik de İslam’ın bir parçası, mezhebi veya ürünü değildir.

 
Toplam blog
: 129
: 1871
Kayıt tarihi
: 27.07.06
 
 

1968 yılından bu yana dinler tarihi, mitoloji, sosyoloji, antropoloji, dinbilim, teozofi, metafiz..