Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Şubat '12

 
Kategori
Siyaset
 

Milli irade ve muhafazakar demokrat nesil yetiştirme üzerine!

Milli irade ve muhafazakar demokrat nesil yetiştirme üzerine!
 

Milli irade karşısında millet...


Türkiye siyasetinden ‘gerilim’i çıkaralım millet için elde kalan sıfır olur sayın okur. Ülke meselelerine azıcık duyarlı/ilgili yurdum insanı, siyasetin Alfred Hitchcock’un meşhur Kuşlar filmindeki gibi saldırıya uğramaktan kendini koruyamaz.

 

Yurdum insanı gerilim/kaygı duymadan tek gün geçirse/yaşasa kendini Davos’ta kayağa gitmiş züppeler gibi mesut bahtiyar hissedecek.

 

Siyaset esnafı her b.ku bilen medyadaki destekçisi adamların(!) oluşturduğu kamuoyu ile, yurdum insanını sıradan ahmaklar kalabalığı/sürüsü yerine koyuyor!

 

 

Kasılmaktan beyin hücreleriniz isyan ediyor; siyaset tarafından yapılan her icraatı meşrulaştırmak için kafamıza çakılan “milli irade”  lafından dumura uğrayarak yetişmiş yurdum insanının iflah olmaz ferdi olarak; aklımın ermediği zamanlarda aşganaya (mutfak) kurulan sofrada her gün karalahana çorbasına kaşık çalmayı özlüyorum, ne vardı büyümemeyi becerebilsek!

 

Milli iradeyi seçmeni istismar ederek arkasına alan siyaset/iktidar sermayenin çıkarını İstanbul’un surlarına bayrak dikmeye uğraşan Ulubatlı Hasan inadıyla savunuyor; demokrasi dediğin örgütlü toplum demek değil mi, iktidar yandaş olanları hormonlayıp büyütürken, gerçekten emekçinin hakkını savunan, demokrasi mücadelesi veren sendikaları işlevsizleştirmek için “ileri demokrasi” hamleleri yapmaktan bir an bile geri durmuyor, arkasında milli irade var.

 

Bir bakıyorsun milli irade iş adamlarının borçlarını sıfırlıyor, iş güvencesini yok ediyor, geçici, çağrıya dayalı,4-C,4B gibi çalışma statüleri oluşturarak 12 Eylül faşizminin bile yapmaya cesaret edemediği haksız/hukuksuz bir çalışma düzeni oluşturuyor.

 

Hani ileri demokrasi gelecekti geçen sene! Anımsayın canın 12 Eylül referandumu ile kamu çalışanına grev hakkı gelecekti. Yandaş gazete referandumda memur evet desin diye “grev hakkı” geliyor diye manşet döşüyordu sekiz sütuna. Liboş/yandaş kanal kanal gezip hödükçe “evet”i savunuyordu!

 

Memur ne kadar zam alacak, nasıl alacak!

 

Cumhuriyet tarihinde belki ilk kez kamu çalışanı alacağı zam oranından bi haber. Geçenlerde televizyonda alt yazı geçiyordu bu yazıda kullanmak için arayıp buldum:” Bütçe imkânları (artı) memur heyet başkanının onayı ya da itirazı (artı/ eksi) orta hakemin oyu (eşittir)= ZAM! “Toplu sözleşme masasında memuru temsilen üç ayrı memur konfederasyonunun toplam 7 temsilcisi oturacak. Ancak yeni yasa, üç konfederasyona değil, en fazla üyeye sahip konfederasyonun başkanına "imza" yetkisi veriyor. Dolayısıyla memur adına masada bulunan 7 sendikacıdan 6'sının hiçbir oy hakkı yok. İtiraz hakkı yok. Kararı hakem heyetine götürme hakkı yok. Bütün yetki ve sorumluluk bir kişiye, heyet başkanına yüklenmiş durumda. (Üye çoğunluğu şu anda Memur-Sen'de olduğu için Memur-Sen başkanı heyet başkanı olacak) Heyet başkanı üstün yetkilerle donatılmış gibi görünse de işi çok zor. Bütçe imkânlarını dikkate alıp enflasyona paralel ya da biraz üstündeki zamma onay verse, 2,5 milyon memuru karşısına alacak. Dahası "yandaş sendikacı" ifadesi başta olmak üzere her türlü iftira ve yakıştırmayla karşı karşıya kalacak. Toplu sözleşme gücünü sonuna kadar kullansa, memuru sokağa dökse bu sefer bütün siyasi baskılar tek başına ona yoğunlaşacak. Kolay değil, masada ilave 1 puan zam 1 milyar üzerinden sürdürülen pazarlık demek. Pazarlığın şiddet çarpanını siz düşünün!

 

Milli irade böyle istiyor!

 

Lan yeter diyesi geliyor insanın, bu milli irade ne menem bir şeydir yahu, soframızda ekmeğimiz küçülüyor  ses çıkarıyorsun TOMA destekli robocop görünümlü polis ordusu olarak karşına dikiliveriyor; hak arayamazsın, protesto edemezsin!

 

Memleket medyasına Mehmet Altan tahlili!

 

Liberal “yetmez ama evet” diyerek günahını gözden kaçırdı, kaçırdı da ne oldu! Azıcık leştirince kendini kapının önünde buluverdi; ah tutabilene aşk olsun şimdi T24’te yayınlanan röportajda;”Dostane eleştiri dahi kabul edilemez hale geldi. Ayrıca, yapılan olumlu icraatları alkışlamak da yetmiyor. “Ne yapılıyorsa ilk defa yapılıyor; bu yapılanlar yeni bir Türkiye yaratıyor; bu sayede dünya bize hayran kalıyor.” Bu zeminde konular ikiye ayrılıyor; ya CHP’yi ağır bir şekilde topa tutabilirsin ya da eskisi kadar olmamakla birlikte, askeriyeyi eleştirmeye devam edebilirsin.”diyor.

 

Yandaş medyada yazılması tabu olan konuları sıralıyor;” Örneğin, Şike Yasası. Vicdan sahibi, ilkeli bir insanın kabul edebileceği bir şey değildi. Van'da 70 bin kişi hâlâ bu soğukta çadırlarda yaşıyor.

 

“Yeni Türkiye” propagandasıyla uyuşmayan her tablonun gündemdeki yeri düşüyor. Milletvekillerinin emeklilik maaşlarının artırılmasından ziyade, düzenlemenin çok sinsi bir şekilde gece yasalaşması yine gündemden düşürüldü. Mesela Deniz Feneri bir tabudur... Hrant Dink cinayetinin 5 yıl süren dava seyri, bu konuda üstünde şüphe olan bütün bürokratların terfi ettirilmesi ya da iktidar partisinden siyasete atılması... Bunların üzerine gidilmesini istemeyen bir ileri demokrasi olabilir mi?

 

Uludure'de Türkiye tarihinin en trajik olaylarından birini medya görmezden gelebildi. Bu çok ürkütücü bir şey. Katliam 21:30'da olmasına rağmen basın ertesi gün saat 12'ye kadar sustu. Basın, kendiliğinden mi sustu, yoksa biri talimat mı verdi? Bu talimatı kim verdi? Belli ki birisi düğmeye bastı. Demek ki biri, Türkiye medyası için düğmeye basabiliyor. O zaman, bunun tek parti rejiminden ne farkı var?

 

Basının finansmanı nüfuz ticaretinden!

 

Yandaş basının finansmanına yönelik soruya,”Basın, parasını halktan veya habercilikten kazanmıyor. Gazeteler, satış fiyatlarının çok üstünde maliyete sahip. Para daha ziyade nüfuz ticaretinden ve ilandan kazanılıyor. Parayı gazetecilikten kazanamayınca oyunun kuralını parayı veren belirliyor. Bu da gazeteciliği öldürüyor ve talimat gazeteciliği devreye giriyor... Bu gazetecilik de, besleme basının varlığını pekiştiriyor. Çünkü talimat gazeteciliği, saygınlığı ve tutarlılığı yok ediyor. Gerçek gazetecilik olacaksa, medya ilkelerine göre hareket edeceksin, askere veya siyasete göre değil.”  diye yanıt veriyor.

 

Milli irade %92 ile Evren anayasasını onaylamıştı!

 

Bu bahsi milli iradeyi arkasına alan iktidarın medyadaki yansımalarını not düşerek kapatalım. Milli irade 12 Eylül anayasasına% 92 ile olur vermişti. Demem o ki bu milli irade bir gün gelip siyasetçiyi boşa düşürebiliyor.

 

12 Eylülü yargılama illüzyonu…

 

Şimdi gelelim şu 12 Eylülü, darbecileri yargılama illüzyonuna. Nihayet iddianamesi ortaya döküldü ama gerçekten darbenin mağduru olanları menun etmedi. Aaa o da ne, iddianame liberalizme övgü düzüyor.“12 Eylül’e gelen dönemde yaşananları bugüne kadar gelen klasik sağcı ezberin sınırlarında dolaşarak tekrarlamak. Bu doğrultuda sık sık eşitlemelere gidiliyor, halkın, çalışanların örgütlenme hakları doğrultusunda kurduğu dernekler kontrgerilla örgütleriyle bir tutuluyor ve darbeye zemin hazırlamakla suçlanıyor.. darbenin planlanması tamamıyla iç dinamiklere indirgenerek tanıklıklar ve açık beyanlarla kanıtlanan ABD-NATO rolünün üstü örtülüyor. İddianamede darbe fikrinin; “12 Eylül öncesi askeri müdahale fikri 1979 yılının Temmuz ayı içerisinde ordunun üst kademesinde açık açık konuşulmaya başlandı. Bu tarihlerde şüpheli Kenan EVREN kuvvet komutanlarıyla görüşmeler yaptı.” Şeklinde ortaya çıktığı söyleniyor.

 

Gözlenen o ki “Milli irade”  darbenin arkasındaki güçleri ortaya çıkarmaktan uzak,12 Eylül zihniyeti ile hesaplaşmak gibi bir derdi yok! Zaten 90’lı yaşlardaki Kenan Evren için, “Yavv bu yaştaki adamı hapse atılacak değil ya, sembolik olarak yargılanacak” diyen yandaş kalemler oynana oyunun farkında.

 

30 Yıldır süren Devrinci Yol Davası  bitti…

 

Bugün 30 Yıldır süren Devrimci Yol davası zaman aşımı nedeniyle 17 sanık yönünden düştü. Sanık Yaşar Kanbur hakkında da yerel mahkeme karar verecek. Oybirliği ile alınan kararda Yargıtay 9. Ceza Dairesi, sanıkların suç tarihini olay tarihinden itibaren kabul etti.

 

 Başbakan,”Biz muhafazakar, demokrat nesil peşindeyiz.”…

 

Ve Milli iradeyi arkasına alan Başbakan partisinin Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısında konuştu,”Beni din konusunda memleketi ikiye ayrımakla itham ediyor, ben dediklerimin arkasındayım. Ben 'dindar bir nesil yetiştirmek hedefimiz' dedim. Bu sözlerimin arkasındayım. Senin hedefin bu değilse bilemem. Sayın Kılıçdaroğlu, sen bizden ateist bir nesil yetiştirmemizi mi bekliyorsun? Biz muhafazakar demokrat nesil peşindeyiz.dedi.

 

Alfred Hitchcock’un Kuşlar filmi doğanın insandan öç almasını işleyen korku filmi olarak sinema tarihinde klasik bir başyapıt olarak yerini aldı.

 

Bu yazıdan çıkarılacak ders, demem o ki, emeği ile onurlu bir yaşam sürmeye çalışanların doğanın öcü karşısında mücadele eden insan kalmaktan başkaca seçenekleri yok,nokta.

 

 

 

 

 

 

 
Toplam blog
: 1114
: 827
Kayıt tarihi
: 28.09.06
 
 

Ankara'da yaşar, dünyalı,aynadaki görüntüsüne muhalif, vicdan hesapları yapmaktan yorgun, yaşanıl..