Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Kasım '07

 
Kategori
Sivil Toplum
 

Milli takımımız

Sayın okurlar itiraf edelim çoğumuzun içinde şovenleşmesekde bir milliyetçi duygusallık tarafımız vardır. En azından ben de var. Bu nedenle aşağıda her ne yazarsam yazayım ulusal takımın Avrupa kupası finallerine gitmesine çok sevindim. Ama benim için oraya gitmek bir hedef değil, geçilmesi gereken bir aşama. Ayrıca ben özellikle sporda "tarih yazmaları" sevmiyorum. Çünkü bu tekil bir başarıyı ifade eder genelde. Ve yine aslında tekil olan bir sonuca da ne kadar başarı denir o da ayrı konu. Bu nedenle tarih yazmalar tekillikten çıkıp ne kadar sıradanlaşmaya başlarlarsa işte o kadar büyük başarı olurlar. Bir başarının sıradanlaşabilmesi (yineliyorum sıradanlaşmayı burada olumsuz anlamda kullanmıyorum. Tam tersine olumlu anlamda kullanıyorum.) içinse her konuda olduğu gibi o etkinliğe analitik yaklaşarak olumlu, olumsuz tarafları çok açık ve net bir biçimde duygusallıktan uzak masaya yatırmamız gerekir. Bu noktayı bir kenara koyalım.

Sporcuların fiili meslek hayatı -kendilerine ne kadar iyi baksalarda- icra edilen branşa göre diğer herhangi bir mesleğin icra süresi kadar olmaz. 34 Yaşında bir futbolcu tecrübeli ama yaşlı bir futbolcudur ve emeklilik yaşına gelmiştir genelde. Futbolu bıraktıktan sonra kaç tanesinin mesleği ile ilgili bir branşta aranan insan olacağı ve bunu da ne kadar sürdürebileceği de tartışmaya açıktır. 34 Yaşında bir banka genel müdürü ise tam tersine gençtir ve neredeyse kariyerinin başındadır. Önünde daha emekliliği için bile onlarca yıl vardır. Bu noktayı da bir kenara koyalım.

Şimdi gelelim ulusal futbol takımımızın Avrupa şampiyonası finallerine bu gruptan bu şekilde gitmesi bir başarımıdır ve bu başarının ederi medyada telaffuz edilen primler, maaşlarmıdır. Bundan daha şanslı bir grup bulunamazdı. Biz bu grupta Yunanistan' ı kalecilerinin olmayacak golleri yemesi ile yendik, sonra zaten istanbul' da yenildik. Norveç ile olmayacak golleri (sanırım bir tanesi artık son dakikadaydı) yine kendi kalecilerinin yemesi ile berabere kaldık. Macaristan galibiyetimizdeki hakem gölgesini unutmayın. Teorik olarak bizim kalecimizin oyundan atılıp aleyhimize penaltı verilmesi beklenirken tersi oldu. Ve biz bu koşullarda bile işi zora soktuk. Son maçı iddiası kalmamış Bosna Hersek ile oynadık ve ancak 1-0 kazandık. Ben bir futbol uzmanı değilim. Biliyorsunuz sevdiğim spor basketbol, tuttuğum kulüp takımı Efes Pilsen' dir. (Bu konuda da bir yazı gelecek.) Ama ulusal maçlar sonrası okuduğum tüm eleştirilerde bir tek olumlu değerlendirme yoktu kenar yönetim için. Elinizde şu anda bu kadar gurbetçi futbolcumuz varken, zaten sizde, bende en az Sn. Terim kadar takım kurar ve çıkın bildiğiniz gibi oynayın desek sanırım ancak bu kadar kötü olup, tesadüfen finallere giderdik. Kenar yönetim ile bizim farkımızın adeta olmadığı koşullarda elde edilmiş bir başarının! bedeli medyada yer alan -ve az bulunup zam yapılması düşünülen- rakamlarmıdır. Yineliyorum ben yukarıda açıkladığım gerekçelerle spor insanlarının daha basitmiş ve de aslında oldukça da eğlenceli işler için çok yüksekmiş gibi gözüken bedelleri almalarını yadırgamıyorum, hatta doğal buluyorum. Ama doğal bulmadığım ortada aslında gerçek bir başarı yokkende bu rakamların telaffuz edilmesi. Bende örneğin Sn. Terim için uygun görülen maaş 110 bin YTL ise yine aynısını verirdim. Ama bir tek koşulla, bu maaş bu takımın Avrupa şampiyonu olması içindir der, ara aşamalar koyardım. Her ne sonuç alırsa alsın her ay x bedeli ör: 30000 YTL öder 80000 YTL' sı alacağıdır derdim. Gruptan çıkılınca geçen ay başına 20000 YTL' da öder, biriken alacaklarından düşerdim. Kupa finallerinde ilk tur geçilince o güne kadar ki her ay başına 10000 YTL daha öder yine alacağından düşerdim. Ve her ara aşamayı bu şekilde değerlendirirdim. Sonuçta ya 110 bin YTL zaten ödenir, ya da eğer nihai hedef gerçekleşmemiş ise gerçekleşen kadar ödenmiş olurdu.

Sponsorlardan sağlanıp dağıtılacak prim konusu ise daha farklı bir olgu. Çünkü bir başarı eğer sürekli olsun isteniyor ise geleceğe yönelik sporcu okulu veya sporcu sağlığı, sporcu hakları/sigortası gibi konularda da yatırımlar yapılmalı. Bu nedenle o bedellerin bir bölümünü de farklı yatırımlara ayırırdım. Futbolun içinde değilim yineliyorum. Üstelik sevmemde. Ama eğer ülkemi doğru tanıdıysam eğer, göz önünde olan kulüp oyuncuları dışında 2. 3. liglerde Anadolu' da oynanan maçlarda kimbilir nice yetenekler öne çıkamadan bir tekmede spor hayatlarını bitirmek zorunda kalıp, kurumsal bir destek alamadan yaşamak zorunda kalıyorlardır. Üstelik genelde Türk insanının, özelde Türk sporcusu ve daha özelde Türk futbolcusunun entelektüel birikimi, okul kariyeri nedir diye düşünürsek de, bu insanların 20' li yaşlarda sakatlandıktan sonra ne yapabileceklerini ve Federasyonun bu konular için hangi kaynağı ayırıp nasıl kullandığını da merak etmek gerekir diye düşünüyorum.

Evet bu bir sevinç yazısı gibi olmadı ama gerçekten sevindim finallere gitmeye. Ama bu benim her şeyi mutlaka bir sistematiğe oturtup ve mutlaka kendimce analiz etme huyum herşeyin tadını da kaçırıyor olabilir. En azından kendi tadımı kaçırıyorum.
 
Toplam blog
: 226
: 558
Kayıt tarihi
: 16.08.06
 
 

15 Nisan 1959 İstanbul doğumluyum. Marmara üniversitesi siyasal bilimler fakültesi mezunuyum. Ancak ..