Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Haziran '10

 
Kategori
Blog
 

Milliyet Blog ve yerçekimini yenmişleri…

Milliyet Blog ve yerçekimini yenmişleri…
 

Yerçekimine sadık kalan Sandra: Ayakları yere basıyor. Enlere karşı koyabiliyor. Resim İnt. Alıntı


Oscar ödüllü Sandra Bullock

Aynı zamanda “En kötü oyuncu” ödüllü Sandra…

Her iki ödülü de çok tatlı bir gülümsemeyle kabul eden olgun yıldız…

Haziran başında bir kez daha ödüllendirildi.

MTV en büyük müzik ödülü “Movie Eward”

Gençler onu seçtiler.

Movie Eward’ı ona lâyık gördüler.

Kırk beş yaşındaki güzel oyuncunun hayranlarının büyük bir bölümü de askerler…

Ordu onu çok seviyor nedenini kendi biliyor!

Sandra Bullock ve mütevazı davranışları bana değerli Milliyet blog yazanlarını anımsattı.

Şimdiye kadar kendi aramızda düzenlediğimiz: “Blogwood” yarışmalarını da…

Birinci ilan edilenler büyük bir coşkuyla taçlarına asalarına; kısacası ödüllerine sahip çıktılar.

Sahip çıkılan ödüller: Hep En olumlu olanlarıydı.

Sandra: En’lerin en iyisine ve En’lerin en kötüsüne sahip olurken…

Bizler: Milliyet Blog yazanlarının bir tarafı eksik kaldı.

Nerede kaldı bizim “En kötü” ödüllerimiz?

Biz her zaman “En iyi” den başka tadı neden tadamadık.

Bizler Sandra Bullock kadar güçlü olamaz mıydık?

Neden biz kendimize bir fırsat tanımadık?

Henüz geç sayılmaz!

Zararın neresinden dönülürse kâr sayılır.

Madem öyleyse sıvayalım hem paçaları hem de kolları.

Annesini sattığımın tabularını yıkalım.

Haykıralım!

Aynalı MB söyle bize hangi enler frenler?

Hangi gülün bülbülleri çilekeş eder?

(Frenleyen ve çile çektiren yok tabiî ki senaryo icabı)

Yemek pişirmesini bilenler ve sevenler bilirler ki…

Tadı dengede tutabilmek adına; tatlıya bir fiske tuz; tuzlu veya ekşiye bir tutam şeker atılır.

Baymasın diye…

Uzun lâfın kısası; kestirmeden konuya girmek gerekirse ben bugün “Tatlının tuzu; olmak için ilk adımı atıyorum”

Sizi de tuz olmaya davet ediyorum.

“MB’nin bıktıran yavan; yetti gari dedirten; başı ve içi boş konusuz yazılarının sahiplerini bulalım ödüllerini teslim edelim.

(Bir nevi grup terapi uygulaması senaryo icabı)

Fırsat bu fırsattır.

Haykırın içinizde birikenleri!

Kanayan yorum yaralarını…

Sizi illet edeni birinci seçin.

Zincirlerinizi kırın!

Kurtarın kendinizi bu azaptan.

Sözcüklerin arkasına gizlenmeden; adabı muaşereti zedelemeden...

Sandra Bullock kadar olamaz mıyız? (dikkat burada gaz veriliyor)

En kötü ödülümüze sahip çıkamaz mıyız?

Ben bencileri…

İltifat etmesini beceremeyen iltifatçıları…

Her sahnede yer almak isteyen, Karagözleri Hacivatları…

Modern gölge oyuncularını…

CİA ve FBİ ajanlarına kül yutturanları...

DEĞİL!

Bu yanları yönleri kimseyi ilgilendirmez!

Tüm saydıklarım ve sayamadıklarım…

Her insanda bulunabilir vasıflardır.

Gelin; bir sefere mahsus başka telden çalalım.

Formatın dışına çıkalım.

“ Kalem kâğıdın; klavyenin ekranın, okurun yazarın; korkulu rüyasını bulalım”

Teklif benden geldiğine göre: İlk adımı atmalıyım(senaryo icabı nefes tutulur buz gibi suya atlanır.)

Kâbusların adları sırasıyla:

Ama önce reklâmlar!

Devamı: Gelecek nüshamızda…

13. Haziran 2010 Pazar

İzmir’den Alev Meisel

 
Toplam blog
: 584
: 853
Kayıt tarihi
: 01.03.07
 
 

Dinleyenin olmadığı yerde anlatmanın önemi! Nasıl YAZAN oldum. 'Yalnız doğar, yalnız göçer' eskile..