Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Şubat '13

 
Kategori
Güncel
 

Milliyetçiliğe karşı ümmetçilik

Milliyetçiliğe karşı ümmetçilik
 

gazetediyarbakır.com


Osmanlı, milliyetçiliği bilmezdi; zaten içinde envai türlü milletten insan olduğu için; hani Başbakanımız kızınca sayıyor ya : Kürt, Laz, Boşnak, Tatar, Gürcü, Çerkes… Her milletten oluşmuş bir ülkeydik. O zaman da sayılmayan ve bu zaman da sayılmayan Türkler , o zamanlarda (Osmanlılardan sözediyoruz) ancak,  “etrak-ı bi-idrak” olarak sayılıyorlardı.

“Etrak-ı bi idrak,” Osmanlı hanedanının kendi halkı için kullandığı “geri zekalı halk” anlamında bir sözdür. Yani kısaca, “Akılsız Türkler”. “Etrak”,  “Türk”ün çoğuludur, yani Türkler demektir. Bütün bunları biliyorsunuz.

Namık Kemal ve arkadaşları  Jön Türkler diye adlandırılmışlardır. İlk defa 1828 yılında Charles Mc Farlane tarafından dönemin Genç Osmanlı nesline atıfta bulunarak kullanılmıştır. Hayatlarının büyük bölümünü Avrupa’da, Fransa’da sürgünde yaşayan bu Türkler (Şinasi, Abdullah Cevdet, Ali Suavi, Prens Sabahattin, Yusuf akçura..vb)   önemli kişiler nihayet yurda döndükten sonra milliyetçilikten ve daha sonraları Türkçülükten sözetmeye başlamışlardı.

Tabii bu durum, içinde bir çok azınlıklar olmasına karşın bir ümmet devleti olan Osmanlı Padişahlarının hoşuna gitmemişti. Bu Jön Türkler’in başını çeken Namık Kemal önce Gelibolu’ya sürülmüş; sonra affedilerek İstanbul’a geri dönmüş , daha sonra potansiyel bir tehlike olarak görülerek bu kez , Kıbrıs’a , Mogosa’ya sürülmüştür(1873). Daha sonra yine İstanbul’a geri geldiyse de; bu kez Rodos’a sürülmüştür.

Namık Kemal ve arkadaşlarının yaktığı Milliyetçilik ateşi giderek genç kuşakları etkilemeye başlamıştı.  1908 ‘de II.meşrutiyet’in ilanından sonra önce Rusya’da başlayan Pan-Turkism hareketleri , Osmanlı Devleti’nde , Ziya Gökalp’le Turancılık hareketi şeklinde yayılmış; daha sonraları , Yusuf Akçura, Necip Asım, Mehmet Emin Yurdakul  bu akımın edebiyatta ve dilde savunucuları oldular. Özellikle , edebiyatta , Ömer Seyfettin yazdı arı Türkçe öyküleriyle bu akımın çok yayılmasına neden olmuştur.

Atatürk, okuyan bir insandı ve bütün bu akımları, çıkışları biliyordu ve izliyordu. Atatürk , ben milliyetçilik konusunu  Selanik ve Sofya meyhanelerinde Bulgar ve Yunan ve diğer azınlık milliyetçilerinin çektiği nutuklardan öğrendim, der. Atatürk de bu konuda  uyanmış; Osmanlının karmakarışık halk anlayışının bu şekilde sürüp gitmeyeceğini görmüş ve ulus-devlet gerçeğine inanmıştır. Cumhuriyet’in ilanından (29.Ekim.1923)den sonra kurulan Cumhuriyet Halk partisinin ilkeleri arasına  “Milliyetçilik” ilkesini almıştır. Ama Atatürk’ün bu konudaki yorumu çok geniştir. Ve herhalde Anadolu’da yaşayan bütün bir halk kastedilmiştir.

Osmanlı Dönemi’nde Osmanlı Devleti içinde azınlıkların öngördüğü Azınlık Devletleri yok muydu? Nasıl yoktu? İşte Yunanistan; Bulgaristan ve diğer Balkan ülkeleri nereden çıkmıştır. Ayrıca Ermeniler’in toprak ve Devlet istekleri ne zaman bitmiştir. Ve Kürtler’de , Osmanlı Devleti zamanından beri bağımsız Devlet peşindeydiler.

Ama Devlet’in temeli sağlam olduğu sürece, Atatürk zamanında ve İnönü zamanında bu konularda ses çıkmamış veya çıkamamıştır. Çıktıysa bile şiddetle bastırılmıştır.

Sonra gelelim son on seneye, bırakalım Ermenilerin sonu gelmez isteklerine; ama artık Kürtlerin bağımsızlık istekleri veya Irak Kürdistan’ı ile birleşmek istekleri  giderek alevlenmiş ve bu istekler  40 bin canın ölümüne kadar sürmüştür. Şimdi RTE hükümeti bir arayış içindedir  ve bu kalkışmanın, sonsuz Kürt isteklerinin nasıl karşılanabileceği  konusunda  kendi formüllerini üretmek üzere kafa patlatıyorlar.

Onlara gösterilen yol,  “Apo” , Abdullah Öcalan ile anlaşın..” önerisidir… Bu öneri dost düşman herkes tarafından ileri sürülmektedir. En çok da , en yakın dostumuz tarafından.

Fakat RTE çıkmaz sokaktadır, her türlü anlaşmanın, her türlü tavizi vermenin , Doğunun; Güney-Doğunun büyük bir kısmının kopmasına yol açacağını bilmektedir. Kürt Milliyetçiliği giderek yükseliyor. Kürtler, yavaş yavaş Kürtçe’yi Resmi bir konuma oturtmaya çalışıyorlar; ikinci bir dil olarak kabul ettirmeye çalışıyorlar. Onun ötesi, bağımsızlık için bir parmaktır. Diğer yandan, sınırın öteki yakasında Barzani çok güçlenmiştir, şimdilik, artık Kürdistan’ın görünen tek lideri haline gelmiştir. Ve dolaylı da olsa, bağımsızlığını ilan etmiştir; Türkiye ile neredeyse bağımsız ilişkiler sürdürmektedir. Ve bir Kürdistan Devleti, resmi olarak, kağıt üzerinde yoksa bile, gayri resmi olarak vardır. Merkezi Irak hükümeti, Kuzey’e el sürmeye cesaret edememektedir. Türkiye, Barzani ile anlaşmalar imzalamaktadır, Petrol almaktadır.

Kuzey- Kürdistan Devleti’nin bağımsız olarak hareket etmesi ve elinde bulunan zengin Petrol Kuyuları’ndan başta Türkiye olmak üzere, bir çok ülkeye petrol satmaya başlaması; bu ülkeyi giderek çok zengin bir hale getirmektedir. Artık Kürdistan para ile oynamakta ve istediğini yapabileceğini zannetmektedir.  Ve bu paralar ile silahlar ve tanklar satın alınmaktadır…

Artık Kürdistan Milliyetçiliğinin tepeye tırmandığı bir zamandayız. Oysa bizim Doğu’muz ve Güney-Doğumuz  hala fakir; hala esrar, eroin peşinde ve kanunsuz işlerden para kazanmak işindedir. Çünkü bu insanların ne Türkçesi vardır, ne sanatı ; ne de doğru dürüst işyeri.. Nereden para bulacak da kazanacaklar… Oysa Kürdistan artık, Türkiye’den kazandığı paralarla çok zengin..! Kürdistan Dağları da çok yakın… İşe bakın…

Hükümet , Doğu’daki, Güney-Doğudaki dağılmışlığı; ötelenmişliği büyük bir çaresizlik içinde seyretmekte ve bazı akıllara uyarak , bunun tek kurtuluş çaresinin  “Ümmetçilik” olduğunu sanmaktadır. Yani buradaki milleti, “mele”lere teslim edecekler, camilerde beyinlerini yıkayarak, bizim ümmete bağlayacaklar… Umut bu .

Ne diyor Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ: “Doğu ve Güneydoğu illerinde toplumda sözü geçen, saygınlığı olan ‘mele’ denilen kişilerin sınavda başarılı olmaları kaydıyla, sözleşmeli imam hatip olarak Diyanet İşleri kadrosuna alınacağını belirtiyor.” (ntvmsnbc)

Aslında bu model, bütün Türk milleti için kurgulanmış olan model.. artık Türk filan yok… Ne var? “Büyük geniş ÜMMET var.” Onun gölgesinde  biz de, hükümet de rahat edecek. Öyle mi?

Oysa bu ülke, 600 yıllık Ümmetçilik hikayesinden parçalanarak çıkmış, şimdi yalakalık yaptığı Araplar sırtından vurulmuş, vatanı parçalanmak, bölünmek istemiştir. Ümmetçiler Atatürk’ü asmak istemişler, Anadolu’da milli bir devletin oluşumuna karşı gelmek için envai türlü isyanlar çıkarmışlardır. Ve sonra sonra biz bu duruma gelmişiz.

Ve hala “Ümmetçilik” davası… Vah bana, vahlar bana. Demek ki, “Benim oğlum bina okur, döner döner yine okur…”

Hiç kimse yaptığı hatayı iki kez yapmaz. Ama bizim  insan kardeşlerimiz , ABD’nin dediklerini taklit ede ede sonunda her halde Tebareke’ye çıkacaklar.

Ulus Devlet yıkıldığı zaman neler olduğunu biraz sağa sola bakıldığı zaman görüyoruz. Önemli olan, Ulus Devlet’den vazgeçip yeni modeller aramak değil, benimsenen bu model içinde insanları bunaltıya sokmadan, büyük bir özgürlük duygusu içinde, Demokrasi bayrağı altında toplayabilmektir.

Ama Gerçek Demokrasiye inanan kim? Bir Demokrasi oyunu oynadığımız için bütün bunlar başımıza geliyor. En akıllımız da Padişah değil de, Başkan olacağını sanıyor; önce kendini, sonra bütün milleti kandırmaya çalışıyor.

Ne yapalım hayırlısı Allahtan… İnşallah bu  “Mele” milleti Doğu’yu da bizi de sonunda adam eder. Çünkü vatan, memleket anladığım kadarıyla sonunda onlara kalacak!

 
Toplam blog
: 2579
: 848
Kayıt tarihi
: 24.10.10
 
 

Mesleğim eğitimcilik… Şimdi artık emekli bir vatandaşım… biraz şairlik, biraz hayalcilik, biraz s..