Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

31 Temmuz '08

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Minibüs aşkları

Minibüs aşkları
 

Prof. Dr. Zihni Sinir


Ciddi bir minibüs-dolmuş sorunsalıdır bu, en arka koltuğa oturan dördüncü o kotuğa istediği gibi doya doya sığamaz. Hele ki kışsa ve montlar çok yer kaplıyorsa ya da üç tane ortalamadan daha geniş erkek varsa... Bir keresinde bir kadın bendenizin sol arkada oturduğu dolmuşa bindi ve arka koltuğa dördüncü olarak katıldı.

Bindikten biraz sonra bu modern hanımefendinin rahat durmadığını, sol dirseği ile benim sağ kolumu bastırdığını falan fark ettim. Ne yaptığını anlayamadığım için başımı çevirip kısa bir süre kadına baktım. Sonra fark ettim ki sol kolu dışarıda kalmış, onu illaki koltuğa yaslamak istiyor. Ama şartlar belli, ya benim sağ kolum olacak orada ya onun sol kolu. İkisi birden olamaz.

Ve yazılı olmayan seyahat kurallarına göre o kısım bana aittir, çünkü önce ben binmişimdir.

Kadın ise bu kurallardan habersiz olacak ki hırsla benim kolumu dışarı atmaya çalışıyorç. Çok şaşırdım ve sağ kolumu çekip hayretle kadının yüzüne baktım. Kadın sol kolunu şlap diye yerleştirdi ve yasladı koltuğa. Ama bunu öyle çocukca bir hırsla yaptı ki görende mendil kapmacayı fazla ciddiye almış, ya da son sandalyeyi kapmış bir çocuk sanırdı.

Benim o zaman yaşım yirmi, kadınınki kırkbeş falan... Ben o kadar şaşırdım ki bu duruma gerçekten yani inanamayarak ve gülerek baktım kadının yüzüne. Hani "şaka yapıyorum" ifadesi bulacağım ve beraber güleceğiz diye bekliyorum hala yemin ederim. Kadın ise bana öfkeyle bakarak ;

"ayıp ayıp benim senin yaşında oğlum var" dedi.

ve bu insanların biraraya gelip bir kişiyi sıkıştırıp dövmeyi sevdiği bir memlekette o kadar tehlikeli bir cümleydi ki şöförün gözü dikiz aynasında bana kaydığını hissettim ve diğer yolcuların boyunları hafifçe bana döndü. Görende taciz ediyorum, çimciriyorum, pandiğe yelteniyorum falan sanacak. Öyle adi bir hareket çekti yani kadın.

aa dedim ya manyağa çattık.

ne güzel.

dedim ki; "doğrudur hamfendi, benim de annem yaklaşık olarak sizin yaşlarınızda."

bu acayip düz mantık olayı kavga etmek isteyen kuduruk kişiyi bir an için felç etti. ben gördüm o ışığı kadının gözlerinde yani. ışığı gördüm derken ışığın sönüşünü gördüm. ne diyeceğini bilemedi yani, kavga etse edemez, hakaret etse edemez. zaten koltuğu da vermişim paşa paşa. kendisnin bir "anne" olduğunu hatırlatması ile kazanmaya çalıştığı masumiyet planını "benim de bir annem olduğu" kontrasıyla savuşturmak bendenizin pek hoşuna gitti.

sonrasında kadın cüzdanından para çıkarmak için sol kolunu biraz gevşetince ben geri aldım koltuktaki eski pozisyonumu.

***

"Efendim benim senin yaşında oğlum var" bir klişedir ve yerli yersiz kullanılır İstanbul toplu cinnet taşımasında. Ama bunu suiistimal eden de pek fazla olduğundan artık pek inanılırlığı kalmamıştır. Hani bazı üç kağıtçılar sara krizi geçirir gibi yere atlarlar da iyi kalpli insanlar (mesela ümit culduz ve celal çelik kesin yapar bunu) hemencecik orada bitip yok kafasının altına yastık yaparlar montlarını, yok soğan koklatırlar falan... İşte "annen yaşındayım" çıkışı da bu sahte saralılar gibi şaibeli bir çıkış oldu artık. Çünkü ben bizzat şahit oldum "ayıp ayıp babam yaşımda adamsın" diyen bir kadına adam "şimdi böyle mi olduk dün gece hiç öyle demiyordun ama" diye yapıştırıverdi. Çık işin içinden çıkabilirsen.

***

Taciz olayına karşı gelmek çok zor ben kadın olsam direk Allah ne verdiyse girişirdim sanırım. Bu da bir düz mantık olayı, tacizci şok olacaktır.

***

Arka koltukta oturanların sizi dürtüp parayı iletmenizi istemeleri de ayrı bir sorunsaldır hele ki benim gibi dürtülmekten haz etmeyen tiplerdenseniz. Ama eğer minibüse verecek paranız yoksa şöförün tam arkasına oturursanız bütün paralar ziden geçeceği için sizin para vermediğinizi fark etmek mümkün değildir...

***

Ben bu bu para vermeme olayını çok küçükken keşfettim, bazen hala zevk için yaptığım oluyor, o heyecan beni canlı tutuyor. Ara sıra para üstlerimi istemeyerek o vermediğim paraları telafi etmeye çalıştığım oluyor, bektaşi gibi yapıyorum yani, Allah'ım diyorum, sen ondan al, ötekine ver...

***

Hayatımın çok önemli bir kısmı yollarda geçti, şimdi buraya sıdıramayacağım kadar çok maceram var. Zaten lütfedip yazımı tıklayan kişiyi yazının sonuna ulaştıramadığım gibi bir kaygım var ama şu sorunsala da girmeden bırakmayalım ;

"minibüste kısa süreli platonik aşklar yaşama sorunsalı"

***

Önünde oturan kızı şöförün dikiz aynasından kesebilirsin. Allah o kadar küçük burnu nasıl yaratıp da o surata yerleştirmiş diye hayret edersin. Haline şükredersin, çünkü böylesi güzel bir kıza beyoğlu'nda aksi istikametten gelirken rastlasan ancak üç, bilemedin beş saniye bakarsın. Bu koşullarda ise dakikalarca incelersin o güzel yüzü, Allah sevdiğine bağışlasın desin. O sevdiği sen olasın istersin. İstersin istersin.

Yine aynı kızın saçları öndeki koltuğun tutacağına serpilir bazen. Orayı tutuyorum diye manitanın saçlarına da dokunabilirsin inceden. Sahi ne kadar da yumuşaktır. Ama çok dikkatli olmak gerekir, manita her an uyanabilir ve uyandığı an resmen tacizcisindir, hazırlıklı olman gerekir.

Aynı anda aynı tutacağa uzanıp ellerin pişti olması vardır bir de. Milyonda bir olur ama şair ruhlu minibüs şöförleri derler ki bu şekilde elleri kavuşanlar büyük bir aşk yaşar ve ölüm ayırına kadar çok büyük ve mutlu bir aşk yaşarlarmış.

Ben onların yalancısıyım, yokse bende yalan yok, biliyorsunuz bunu...

K.

otobüste geçen bir aşk hikayesi içim C.Ç.'nin yazısını okumanızı hararetle tavsiye ederim...

http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=26014

 
Toplam blog
: 295
: 733
Kayıt tarihi
: 28.09.06
 
 

Bugün ölseniz mesela, ya da hafifletelim biraz hadi, bu giriş çok karamsar oldu. Bugün ortadan kay..