Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Temmuz '16

 
Kategori
Deneme
 

Mış gibi

Mış gibi
 

Ofisteyim, işlerimi toparlamışım. Müzik ruhun gıdası malum, birde karnımda aç ki sormayın gitsin. Madem diyetteyim, en azından ruhumu doyurayım dedim. Gülben Ergen'in bir şarkısı vardı eski albümlerinden birinde. -Mış gibi isminde. Ne güzel şarkıdır, pek severim. Açtım onu dinliyorum..

Ne diyor şarkıda;

Bir daha bu ateşi yakmam,
Giderken ardıma bakmam,
Kapısına kilit vururum umudumun,
Ben -mış gibi yapmam...

Müziğe kendimi kaptırmış dinlenirken, deli düşünceler içinde boğuldum kaldım yine. Sahi, hayatımızda bu " -mış gibi "  düzeninde devam etmiyor mu? Sürekli birilerine ve bir şeylere ayak uydurmak için -mış gibi yapıp duruyoruz. Olmadığımız kalıpların içine girip, bambaşka birisiy-miş gibi davranıyoruz.

Örnek verelim; Mutsuzuz.. Perişan halde mutsuzuz hem de.. Sırf o sevmediğimiz insanlar mutsuzluğumuzdan mutlu olmasınlar diye bol kahkahalı fotoğraflar- selfieler çekilip, orada burada mutluluk pozları kesmiyor muyuz? Mutluy-muşuz gibi yapıp hani.

Ya da sevmiyoruz mesela birini, hem de hiç sevmiyoruz. Sırf toplumda o kişi fazla seviliyor diye, onunla iyi geçinirsem hayatımın bir ucunda bana faydası olur diye, dostumun dostu benimde dostum olmak zorunda düşüncesi ile ( ne bileyim patronun olur, müdürün-sorumlun olur, kaynanan olur ya da aile-arkadaş ortamında çok sevilen ama senin hiç sevmediğin herhangi birisi) o kişiyi seviyor-muş gibi yapmıyor muyuz sanki hiç?  İnkar etmeyin yok yere, hepimiz yeri geldiğinde yapıyoruz bunu!

Bende yapıyorum. Daha doğrusu yapmayı deniyorum. Pek bir becerikli olamadığım içinde kısa sürede dışlanıyorum insanların içinden. Yüzüne gülüp arkasından dil çıkartacağım mesela birinin dimi.. Mutlaka benim dil dışarıdayken o kişinin dönüp arkasına bakası geliyor.. Sonra benim yüz şekilden şekle giriyor tabii. Rezil olduğumla kalıyorum ortada.

Neden bilmiyorum ama hepimizin böyle bir durumu var. Olduğumuzdan farklı biriy-miş gibi görünmek, ayıp kapatmak, hata gizlemek, daha şaşalı bir hayat yaşıyor-muş gibi davranmak, başkalarına kendimizi beğendirmek gibi... Sayılacak bir çok neden içinden sadece aklıma gelenler bunlar.

Çok yakın bir arkadaşım var mesela. Kız yumurta kırmayı dahi beceremezken sevdiği adama kendini beğendirebilmek için instagrama öyle fotoğraflar yüklüyor ki, kızı tanımasam Emine Beder'in profilinde falan gezdiğimi zannedeceğim. Hadi bu neyse, aynı şekilde bir başka kız arkadaşımla karşılaştım geçen gün alışveriş merkezinde. Birisi karşımda bana doğru yürüyerek el sallayıp duruyor. Sanki bir yerlerden tanıyorum ama nereden diye hafızamı zorlarken gerçek anlamda bir şok etkisi yaşadım. Konserlerde çadır kurup bir hafta eve uğramadan sabahlayan, kot pantolonunun yırtığı dizinden ağzına kadar uzanan o uçarı kaçarı - hippi kız arkadaşım gitmiş yerine bambaşka biri gelmiş. Kolunda 3 tane kalın burma bilezik, diz altında ekoseli eteği ve yakası dantelli gömleği yetmiyormuş gibi koluna da kayınvalidesini takmış, alışveriş yapıyorlarmış güya. Sırf kaynananın gözüne gireceksin diye bu kadar da abartılmaz ki. Bu sen değilsin sonuçta. Sahtesin, farkında değilsin !

Yürüyor mu peki bu şekilde, hayat daha yaşanabilir şekilde mi devam ediyor? Asla...! Sürekli bir baskı hali, sürekli bir "bu ben değilim" bunalımı, sıkılma, daralma, depresyon halleri. Ve devamında gelen agresif tepkiler. "Eeeeaahhh yeter bee" bağırmaları, isyan bayraklarını sallamalar.. Bla blaa blaaa...

Başkaları gibi olmayı bırakmak lazım. Kimsenin çakması olmaya gerek yok. Kimse için, olduğumuzdan başka biriymiş gibi tavırlara bürünmek anlamsız. Ya hu bir bırakın, sizi seven olduğunuz gibi sevsin. İzin verin insanlara, sizi her halinizle kabul etmeleri için. Sizi hatalarınızla, yanlışlarınızla, eksiklerinizle kabul etmeyen insandan size bir cacık olmaz zaten. Sıvı cisim miyiz ki biz şekilden şekle giriyoruz, bulunduğumuz kalıbın şeklini alıyoruz? Hepimiz insanız sonuçta. Ya sen hiç tuvalete çıkmıyor musun? Ne bileyim çişin gelmiyor mu senin? Akşam olduğunda uyumuyor musun? Karnın acıkınca yemek yemiyor musun? Sevinince gülümsemiyor, üzülünce ağlamıyor musun? Nasıl bir şekle bürünüyorsun böyle anlamıyorum ki? Var, var. Öyle tiplerde var. Ben bizzat şahidim. İnsan gibi tavırlarda değiller. Sanki bir heykel, mumya, biblo gibiler mübarek. Eksiksiz, hatasız, pürüzsüz zannediyorlar kendilerini. Burunları hep dik. Hep bir başkalaşma derdindeler. (Onlar, çişlerini yapmayanlar işte!) Sonrada kendi iç dünyalarına çekilince ağlayıp sızlayıp, dert yanar dururlar. Pehh.. Pehhh...

Ben nasıl istersem öyle yaşıyorum şahsen hayatımı. Kim ne demiş, kim ne söylemiş benim pek umurumda değil. Arkamdan konuşup beni eleştiren herkes için "o önce kendine baksın" diyip geçiyorum. İki dakika üzülsem, moralim bozulsa hakkımda düşünülenlere, üçüncü dakikada radyoyu açıp sıradaki şarkıyı hediye ediyorum kendime. Kafama tokadan başka bir şey takmıyorum anlayacağınız.

İlla ki -mış gibi yapmam gerekirse de eğer İNSAN-MIŞŞ gibi yapıyorum.

 
Toplam blog
: 17
: 528
Kayıt tarihi
: 25.06.16
 
 

27 Haziran 1992 İstanbul doğumluyum. Çenesi düşük, az biraz patavatsız, gülerken aynı zamanda ağl..