Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Nisan '10

 
Kategori
Yurtdışı Tatil
 

Mısır Piramitleri, Tapınaklar ve Firavunlar

Mısır Piramitleri, Tapınaklar ve Firavunlar
 

Kısa bir süre önce gezip görme fırsatını buldum. Yıllardır merak edip dururdum. Hele ki parapsikolojiye ilgimin arttığı dönemlerde oradaki gizleri merak eder kendimce de hayaller kurardım.

Uzaktan bakma ile yakından görme arasındaki farkı birçoğunuz bilir. Resimlerde ya da televizyonda görmek ile capcanlı görmek ve elinizle dokunmak çok çok farklı hisler verir.

İnsanın yapısı gereği dokunma ve görme algıları birlikte çalıştığı zaman daha güzel neticeler veriyor. Tabi diğer algılar da işin içine girince bambaşka hisler denizinden yüzüyor ve o hal hiç bitmesin istiyorsunuz.

Tadını çıkarmak dediğimiz şey de tam bu olsa gerek. O anı doyumsuzca yaşamak; algıladıklarını hissetmek ve her detayı belleğe kazımak…

Bunları sadece bu geziye has olarak söylemiyorum. Her şeye uyarlanabilir. Hastanede hasta ziyaretinden tutun da asker ziyaretine; hapisteki yakının ziyaretinden hayvanat bahçesi ziyaretine; yakınlardaki bir piknik yerine geziden tutunda uzak diyarlardaki antik bir uygarlık ziyaretine değin bu hisleri yaşayabiliriz.

Konumuz gereği sadece Mısır ve Mısıra dair olanlara değineceğiz elbet :)

** ** **


Yıllardır merak ettiğim yapıları yakından görmek ve onları yaşamak çok farklı dünyalara götürdü beni. Özetle Aswan’daki bitmemiş dikili taş ve taş ocağı, Edfu Tapınağı; Aswan-Luxor yolu üzerindeki Kom Ombo ve Al-Deir Al-Bahari Tapınakları; Luxor’daki Karnak ve Luxor tapınakları ve en nihayetinde Piramitler canlı olarak görebildiğim yapılar oldu. Finali ise Kahire Müzesi ziyareti ile yapmak tam da yemek üstüne yenilen kaymaklı kadayıf gibi geldi.

Öncelikle her şeyi yazılı hale getirmiş olmaları ve taşlar üzerinde bunların yüzyıllardır ve hatta binyıllardır zamanyolculuğu yaparak günümüze ulaşması ve şimdiki aklımızla bunları anlamaya çalışmamız ayrı bir yazı konusu. Tarihçilerin daha iyi bileceği ve elbette daha iyi analiz edebileceği bir husus.

Kısaca belirtmem gerekirse çok uzun zaman yazılmış olan o metnin bir an için benim orada olduğum anda yazılıyor olması düşüncesi bile beni heyecanlandırmaya sevketti ve derin tefekküre daldırdı.

Yıllarca süren titiz çalışmaların neticesinde ortaya çıkan eserler büyüleyici. İşin manevi boyutuna belki sonra değinirim, şimdilik sosyal ve tarihi yönünden dem vuruyorum. Neticede uzun bir süre uğraş verilerek, kimbilir kaç kişiyi heder ederek görkemli tapınaklar inşa edilmiş.

** ** **


Yazıya biraz ciddi giriş yaptım, o minvalde devam ediyorum. Azıcık geyiğe çevirmek istiyorum ama olmuyor. Bu seferlik de böyle olsun bari :)

** ** **


O dönemlerde firavunlar ihtişamlarını tapınaklarla ve süslü yapılarla gösterirlermiş. Tapınak ne kadar büyük olursa, heykeller ne kadar göz alıcı olursa o firavun o kadar muktedir sayılıyormuş.

Bariz olarak öne çıkan birkaç firavun var. en önemlisi şüphesiz Ramses-II. Kaç karısı vardı unuttum, ama bir hayli çokmuş. Doğal olarak da bir çok çocuğu olmuş. Zaten iktidarda en uzun süre kalan firavun o. Tam 66 yıl hüküm sürmüş. Her canlı gibi ölümü tatmış tabi. Mumyasını da gördük…

Çok kişi tarafından bilinen bir diğer firavun ise Tutankamon. Genç yaşta ölmüş garibim. Genç yaşta başa geçmiş. Aslında kayda değer hiçbir başarısı yok. 13 yaşında firavun olmuş, 19’unda ölmüş. 6 yıllık iktidarında da savaş filan kazanmamış aslında. Yani hiç duyamayacağımız bir isim olacakmış.

Ta ki mezarı sapasağlam bulununca birden bire popüler oluyor Tutankamon. Diğer firavunların mezarları hep yağmalandığı için hazine kalmamış, tek mumya ile kalakalmış mezarlar. Tutankamonun mezarı ise el değmemiş şekilde bulunmuş. Mezarın içindeki hazineyi yazmaya sayılar yetmeyecek.

Şöyle ki Kahire müzesinin neredeyse yarısını bu hazineler dolduruyor. Altından bir dünya eşya ve heykel. Som altından. Artık diğer firavunların mezarlarındaki hazineyi sizlerin tasavvuruna bırakıyorum.

Aynı zamanda yazıya da burada ara veriyorum.
Bir dahakine kaldığım yerden devam ederim inşallah.


Sevgi ve muhabbetle.

Murat HACIOĞLU

W E B B E N

 
Toplam blog
: 656
: 1708
Kayıt tarihi
: 08.12.08
 
 

Allah kimisine “Yürü ya kulum” demiş. Ben onu “Yürü, yaz kulum” anladım. Yürü anca gidersin manas..