Mit'e yönelik iddiaların yarttığı deprem...

MİT operasyonu olarak kamuoyunu sarsan gelişmelerin olağandışılığı  tartışıladursun ortaya saçılan bilgiler vahim içerikler taşıyor. İsterseniz önce İddialara bir bakalım; “PKK/KCK soruşturması kapsamında 13 kişinin tutuklandığı 13 Ocak 2012’de gerçekleştirilen operasyonda BDP Diyarbakır İl Başkanlığı’nda yapılan aramalarda, MİT heyeti ile kırmızı bültenle aranan terör örgütü yöneticileri arasında yapılan ve Oslo görüşmelerini tamamlayıcı nitelikte olduğu öne sürülen toplantılara ait 12 adet ses kaydı, Öcalan’ın KCK Yürütme Konseyi Başkanlığı’na yazdığı 6’sı el yazısı olmak üzere 19 doküman bulundu.

Ele geçirilen belgelere göre, MİT heyetinin istihbarat toplama ve bilgi edinme görevinin dışında örgütün yönetilmesine aracılık etme ve örgütün yönetilmesine olanak sağladığı iddia edildi. Silahlı faaliyet yürütmesi en baştan beri öngörülen KCK yapılanmasının MİT heyetinin gözetiminde tamamlandığı ileri sürüldü.

İddiaya göre, MİT gerek doğrudan temaslarında gerekse örgüt içindeki ajanları aracılığıyla elde ettiği saldırı ve eylem talimatlarının önlenmesi ve engellenmesine yönelik harekete geçmedi. MİT’in eylem talimatlarını, yerine getirecek olan Kandil ve kırsal kadrolara iletilmesine aracı olduğu, MİT’in istihbarat toplama vazifesini aştığı ileri sürüldü.

Operasyonlarda yeni Anayasa’da Özerk Kürdistan’a imkan tanınması, Öcalan’ın önce ev hapsine ardından özgürlüğüne kavuşması, PKK’nın özerk Kürdistan’da polis gücü olarak kullanılması, Birleşmiş Milletler veya NATO’nun bölgeye müdahalesini de içeren mutabakat metinlerine ulaşıldığı öğrenildi.”

İstanbul Cumhuriyet Başsavcı-vekilliğinin yürüttüğü KCK soruşturmasında MİT’in üst düzey yöneticilerinin ifadeye çağırılmasının yarattığı şaşkınlık son dönemde Eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un tutuklanmasından daha büyük oldu kuşku yok.

İktidar aldığı %50 oydan kaynaklanan meşruiyeti ile politikalarını belirleyip, yıllardır kangren haline gelmiş olan “Kürt sorunu” nu çözmeye yönelik adımlar attı. Açılım politikaları ile kamuoyunun yakından bildiği “Habur fiyaskosu” ve sonrasında tırmanan şiddet ile iktidarın politikalarının sertleştiği biliniyor.

İktidarın bilgisi ve siyasi desteği dahilinde yürütülen PKK/MİT görüşmelerine ilişkin belgelerin internet ortamında paylaşılması sonrası, devletin PKK ile üç kez protokol aşamasına geldiği, görüşmeler/müzakereler sonrası ortaya çıkan mutabakatın Başbakan Erdoğan tarafından red edildiği de biliniyor.

Devletin sorunların çözümüne yönelik her türlü girişimi yapmasına, istihbarat çalışmaları yapmasına kimsenin diyeceği olamaz. Ortaya dökülen iddialara göre, yapılan faaliyetler istihbarat çalışmasından öte örgütü yönetmeye, Öcalan ve örgüt arasında kuryeliğe… kadar varmış. Yazının girişinde paylaştığım iddialar bunu gösteriyor.

Özetlersek, PKK/KCK’ya sızan devlet görevlilerinin  ortaya çıkan iddialara göre  “tavşan atlet” işlevi gördüğü’ne dair emareler asıl yargı konusu edilen gibi geliyor bana.

Süreç ilerlerken iktidarın tepkisini çeken MİT mensuplarının ifadeye çağrılması olayı öngörülemeyen gelişmelerin başlangıcı/tetikleyicisi olabilir.

Asıl merak edilen “Bağımsız Yargı” ya iktidarın alacağı tutum. Bakalım iktidar Oslo görüşmeleri sonrası arkasında durduğu Fidan’a olan desteğini devam ettirecek mi,bekleyip göreceğiz.