Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Eylül '10

 
Kategori
Felsefe
 

Mitolojide Echo ve Narcissus’un Hikâyesi

Mitolojide Echo ve Narcissus’un Hikâyesi
 

Ovidius’un “Dönüşümler”’inde 3.kitap 340. mısradan itibaren anlatılmaya başlanmıştır bu hikâye. Echo diye bilinen yankı ve meşhur Narcissus’un hikâyesi…
“Narcissus doğduğu gün, Kâhin Tressias bir kehanette bulunur. Onun uzun ve mutlu bir ömür süreceğini, bunun içinse bir tek şart olduğunu söyler. Şart ise Narcissus’un hiçbir zaman ve hiçbir şekilde kendisini görmemesidir…”
Hikâyenin bir anlatım şekli şöyledir:
“Narcissus genç bir delikanlı olduğunda tüm genç kızları ve perileri kendisine âşık edebilecek bir görüntüye sahipti. Fakat kendisi onları hiç umursamıyordu.” “Efsaneye göre, kâhinler Narcissus için eğer kendi yüzüne bakmazsa çok uzun yaşayacağını söylemişlerdi. Narcissus doğdu, büyüdü ve birçok kızın ve perinin âşık olduğu bir genç oldu. Fakat duyarsızdı bu âşıklara karşı kendisi. Günün birinde bir peri olan Echo âşık oldu Narcissus’a, fakat onun da aşkı karşılıksız kalınca Echo üzüntüden zayıfladı ve inleyen bir ses olarak kaldı. Narcissus’un aşklarına karşılık vermediği kızlar ve periler, Echo’nun da halini görünce Tanrılardan öçlerinin alınmasını istediler. Tanrılar kabul edecekti bu dileği. Günün birinde Narcissus bir av sonrasında su içmek için bir pınar kenarına geldi. Su içmek için eğildiğinde kendi yansımasını gördü ve görür görmez beliren siluete âşık oldu. Bakakaldı suya öylece. Bağırmaya başladı Narcissus kavuşmak istediği sevgilisine… Bu durumu gören Echo her ne kadar kırgın olsa da Narcissus’a acıdı… Orada öldü Narcissus yorgunluktan… Acıdı ona su perileri. Ölüsünü yakmak için odun toplamaya gittiler. Döndüklerinde cansız bedenin yerinde sadece bir çiçek duruyordu. Bugün ‘Nergis’ diye bildiğimiz çiçeğe dönüşmüştü Narcissus. Derler ki ölülerin geçtiği Styx nehrinden geçerken bile sudaki yansımasına bakmıştır…”
Daha farklı bir anlatım ise şöyledir:
“Bir gün Echo ormanda avlanan bir avcı olan Narcissus’la karşılaşır. Bu avcıya bir görüşte âşık olur. Narcissus adlı avcı peri kızının sevgisine karşılık vermez. Bu duruma çok içerleyen Echo zamanla bir yok oluşa gider. Denir ki vücudundan arta kalan parçalar bu düşsel orman içindeki kayalıkları oluştururken; Echo’nun sesi günümüzde ‘eko’ dediğimiz seslerin yansısı olan yankısına dönüşür… Bu duruma çok kızan ve içerlenen Yunan tanrıları duruma el koyarlar. Narcissus bir av sonrası susamış halde nehirden su içerken; kendi yüzü ve bedenin sudaki yansısını ona sunarlar. Çok yakışıklı olan Narcissus gördüğü yansımadan adeta büyülenir. O da daha önce fark edemediği bu kendi güzelliği karşısında kendinden geçer. Yerinden kalkamaz, kendine âşık olmuştur. O ana dek kimseyi sevmediği kadar, sevmiştir kendi görüntüsünü. O şekilde orada ne su içebilir, ne de yemek yiyebilir… O da tıpkı Echo gibi günden güne erimeye başlar ve orada sadece kendini seyrederek ömrünü tüketir. Echo da aşığının ölmesine dayanamaz ve tanrılara kendi canını alması için yakarır. Bu yakarışını kabul eden tanrılar onu bir kayaya çevirirler. Ve o zamandan beri her kim bir kayanın karşısına geçip bağırırsa o kaya kendisine bağırılan cümlenin son kelimelerini tekrar eder.”
Echo’nun ve Narcissus’un kitaptan kitaba değişen hikâyeleri bulunmaktadır. Kendi yansımasına sürekli bakmaktan kendini alıkoyamayan ve su birikintisindeki yansımasına bakarak ölüp giden Narcissus kendini tanıma safhasında cisimde kalan insanı temsil eder. Echo adlı bir peri kızının ve sonrasında da kendisinin ömrünü çürütmüş sözde kahramandır.
Hikâyenin sonundan “Sudaki yansımasına âşık olup, ona ulaşmak için suya atlayıp boğulmuştur.” Klasik çıkarım “Narsisizm” hastalığına yakalananlar için dünyadaki tek odak kendileridir şeklindedir. Oysa kâinatın yaratılış öyküsüne benzer Echo ile Narcissus’un hikâyesi.
“Kâinat Allah’ın güzelliğinin bir yansımasından ibarettir.” denir. “Ben gizli bir hazine idim, bilinmek istedim” ifadesi bunu açıklar.
Tamer Ayan şöyle diyor: ““Söyleme sırrını dostuna, onun da dostu vardır, o da söyler dostuna.” Hiçbir sırrı olmayan insan, bu yüce ve ilâhî kaynaklardan hangi sırrı anlayabilir ki! Her varlık bir sırdır. Sır olduğunu bilen; sırlanan ve sırlarıyla ayna olabilen bir varlık, hem Hakikat’in aşkıyla yanar, kavrulur, hem de O’nun rengine bürünür.”
Bir veliye tevhid(birlik) nedir diye sorulmuş. Verdiği cevap çok mânidardır: “İki ayna arasında bir elmadır.” İki ayna arasındaki cisim sonsuza çıkar; ama bir tanedir. Mesnevi’nin ilk beyiti şöyledir: “Ten canın aynasıdır, can tenin. Lâkin olmaz can gözü her kimsenin.”
“Mevlana’nın Mesnevî’sinde anlatıldığı üzere, adamın biri yolda bir ayna bulur. Çirkindir, aynaya bakınca kendini görür ve çok çirkin olduğunu anlar. Sonunda aynayı tekrar yere atar ve şöyle der: “Boşuna değil, sahibin seni atmış, terk etmiş.”” Herkes kendi özündekini, kendi yansımasında görür.
“Hz. Muhammed’e bir gün Ebubekir bakar bakar sonra dayanamayıp “Ne güzel insansın” der. Hz. Muhammed cevap olarak “Haklısın” der. Bir süre sonra biri öfkesini dile getirir, “Ya Muhammed ne kadar itici ve çirkin bir insansın” der. Hz. Muhammed ona da “Haklısın” der. Ebubekir bunun üzerine sorar; “İkimiz iki zıt şey söyledik ama ikimize de haklısın dedin bu ne demek oluyor?” Hz. Muhammed “Ebubekir ben bir aynayım, herkes bana bakar ve kendinde olanı görür. Sen bende sende olan güzelliği gördün, o da kendinde olanı gördü” der.”
Her insan birbirinin aynasıdır. Sevdiklerimiz ayna tutar bize, biz kendi özelliklerimizin yansımasını görürüz onlarda. Anlatıdan basit çıkarım için Echo’nun aşkı ve Narcissus’un duyarsızlığı yeterlidir. Oysaki su: “Her şey sendedir” der. “Kendine, özüne, derinlere bak” der. Ona diğer insanlar gibi ayna olur. Ayna saydam bir camın arkasındaki “sır” denilen ve çok ince metal bir tabakanın sürülmesinden elde edilen bir âlettir. Aynaya maddi anlamda güzel görünmek için bakıyor olsa da, kendi manevi güzelliklerini, derinliklerini görebilmek için aynaya bakmak insanı heyecanlandıracaktır. Özünü gören, bilen, tanıyan, idrak eden insancık olmaktan çıkıp ehil insan olur. “Nefsini bilen, Rabbini bilir.”
Gözler kendini görmekten aciz olmamalıdır. Öz özünü bir başkasının gözünde görecektir. İbni Arabî’nin dediği gibi: “ Senin Tanrın senin aynandır ve sen O’nun aynasısın. Ben sendeyim ve sen de bendesin.” Kişi önce kendisine karşı dürüst olmalı aynada gördüğü eserinden memnun olup onu geliştirmeye devam etmelidir. İnsanoğlu, kendi benliğini ve iç dünyasını arındırmalıdır. “Ölüp Tanrı katına çıktığımızda, Yaratıcımız bize “Neden Mesih olmadın?” diye sormayacaktır. Tek soru: “Neden kendin olmadın?” olacaktır.”
Düşüncelerinin tutsağı değil, düşünce sahibi olan birey aynadaki yüzleşmeden kaçınmaz. Ne aynaya, kendine, özüne bakmaktan korkar, kendine yalan söyler ne de Narcissus gibi kaba aşırı değer vererek maddi güzelliğe hayran kalıp bakakalır. Onun için erdem, insanın kendini aşma gücüdür. Velhasılıkelam, bilmeyi olmaya dönüştürmek için gözümüz içimize çevrilidir. İki ayna arası sayısız olasılıktan özgür iradesi ile seçerek, can gözü ile görerek yolculuğuna devam eder bilinçli gerçek insan. Bu yolda güç, bize gücün iki tarafının da bizde, kendimizde olduğunu idrak etme gücünü de vererek bizimle olsun…
 
Toplam blog
: 242
: 32770
Kayıt tarihi
: 09.03.07
 
 

21 Aralık 1973, Ankara doğumludur. Lisans ve yüksek lisansını “İşletme” alanında yapmıştır. Araşt..