Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Mart '11

 
Kategori
İş Yaşamı - Kariyer
 

Mobesesibüzüşesiceler

Mobesesibüzüşesiceler
 

2007 yılının Ocak ayında, askerlik hizmetimi yapmak üzere KKTC'ye gittim. Uçaktan iner inmez birliğe teslim olmamız gerektiği için etrafı görme fırsatım olmadı. Hatırladığım en önemli şey, trafiğin soldan aktığıydı. Aradan biraz zaman geçti. Çarşı izinlerimiz başladı. Lefkoşa’yı bilen birkaç kişi ile beraber çarşı iznine çıktık. Yeni bir şehir, yeni insanlar, en önemlisi de yeni bir trafik düzeni. O nedenle alıcıları açtım, çok daha dikkatli yürüyordum. Karşıdan karşıya geçmek için bir kaldırımın kenarında durdum. Tabii alışkanlık. Televizyonlarda yıllarca duyduğum cümleyi uyguladım: “Önce sağaaa, sonra solaaa, sonra tekrar sağa” Sağa kafamı çevirdiğimde bir araba gördüm. Karşıya geçmedim bekledim. Ancak bir terslik var. Araba da beni beklemeye başladı. Şaşırdım. Aracı kullanan kişi bu duruma pek alışkın olmadığımı anlayınca eliyle karşıya geçebileceğim yönünde işaret verdi. Ben de teşekkür ederek karşıya geçtim. Bu sırada o arabanın arkasında da birkaç araç daha birikmiş bekliyorlardı. 

Şimdi kameraları Türkiye’ye çevirelim. 

Araba alıp yurdumun trafik canavarları yardımlaşma ve dayanışma derneğinin aday üyesi olduktan sonra camiayı daha yakından anlama fırsatım oldu. Saygısız, tahammülsüz şoförler, yayaları umursamayan araçlar… Hani iki resim arasındaki yedi farkı bulma yarışmaları olur ya. Yukarıdaki olayla Ankara’nın trafiğini yan yana koyup düşününce 7’den 77’ye bir sürü fark bulmak hiç de zor değil. KKTC'de yaşanan sahneyi düşünün. Bir araç duracak, yayaya yol verecek, arkasındaki arabalar da öndekinin bir kısım akrabasını anmadan, kornaya abanmadan sabırla bekleyecekler. 

Burada küçük bir parantez açmak istiyorum. Yukarıdaki iki net resmi değerlendirirken önceki gün sabah çok şaşırdığım bir olayla karşılaştım. Ankara Etlik’te özellikle sabahları çok yoğun olan bir kavşakta araçlar, kavşağı döndükten sonra kendilerine kırmızı, yayalara yeşil yanan kısımda durup bekliyorlardı. İşin ilginç yanı, arkada bekleyen arabalar da korna çalmıyordu. Duruma anlam veremedim. Şaşkınlığımı üzerimden attıktan sonra etrafa bakınca fark ettim. Kavşakta mobese kameraları devreye girmiş. Tabi bizim mobesesibüzüşesiceler de kameralar yüzünden pek bir saygılı hale gelmişler. 

İş hayatında da durum pek farklı değil, sabah patron veya yönetici içeriye girdiğinde hızlıca kapatılan, facebook, ntvmsnbc.com haber sayfaları, msn Messenger, twitter, friendfeed vs. Neden? 

Yıllar önce İzgören&akın Danışmanlık’ta çalışırken başımdan hoş bir olay geçmişti. Değerli Hocam Ahmet Şerif İzgören ofise geldiğinde, birkaç çalışan bir konu ile ilgili fikir alış verişinde bulunuyorduk (dedikodu yapmanın kurumsal haline bir konu ile ilgili fikir alış verişi diyoruz :) ) Şerif Bey bize doğru yaklaşırken, çalışma arkadaşlarımdan bir tanesi O’nun da duyabileceği şekilde; “Arkadaşlar, Şerif Bey geliyor, çalışıyomuş gibi yapalım” dedi. Hep beraber güldük. Bu konu üzerinde daha önce “Mış Gibi” başlıklı yazımda durmuştum. Trafikte, iş hayatında “mış gibi”lerden kurtulsak, ya olduğumuz gibi görünsek, ya da göründüğümüz gibi olsak hiç fena olmaz hani. 

Mesela, işe alım mülakatlarında da aynı durum yaşanır genellikle. Mobesesibüzüşesiceler durumu, iş görüşmesi yapan adaylarda, olduklarından farklı görünme isteği yaratabiliyor. Ya da tam tersi durumda kurum yetkilisi, şirketi adaya olduğundan çok farklı şekilde anlatabiliyor. 

Bir insan kaynakları yetkilisi ölmüş. Kapıda bir melek onu karşılamış ve şöyle demiş: “Size bir şans vereceğiz. 24 saat boyunca cehenneme ve 24 saat boyunca da cennete gideceksiniz. Hangisini daha çok severseniz sonsuza kadar orada kalma şansınız olacak” İnsan Kaynakları Müdürü bu fikri gereksiz bulmuş: “Aslında ben seçimi çoktan yaptım. Bu yola başvurmamıza gerek yok. Ben cennete gitmek istiyorum” demiş. 

Melek bunun imkânsız olduğunu söylemiş. Müdür çaresiz kabul etmiş. Bir asansöre binmişler ve yerin yedi kat altına inmişler. Bir kapıdan içeri girdiklerinde bir bakar ki yemyeşil bir golf sahası üzerinde ve bütün sevdiği arkadaşları orada. Şeytan bile çok sevimli ve ona çok iyi davranıyor. Bütün gün golf oynamışlar, beraber yemek yiyip eğlenmişler. Müdür çok eğlenmiş ve zamanın nasıl geçtiğini anlamamış. 24 saat dolunca meleğin yanına dönmüş ve cennetin kapısından içeri girermişler. Cennet de güzel ancak fazla sakinmiş. Bütün gün bulutların üzerinde harp çalıp şarkı söylemiş. 24 saat dolunca tekrar meleğin karşısına çıkmış. Melek sormuş: “kararınız nedir?” Müdür cevap vermiş: “bunu söyleyeceğimi hiç sanmazdım ama cehennemde daha iyi vakit geçirdim, oraya gitmek istiyorum” Bunun üzerine asansörle yedi kat yerin altına tekrar inmişler. Müdür gördüklerine inanamamış. Her yer çöp dolu, pis kokuyor. Dün çok eğlendiği arkadaşları da çöp topluyor. Şeytana sormuş: “dün burası golf sahasıydı, yemek yedik, çok eğlendik. Bugün ne oldu durum neden böyle?” Şeytan cevap vermiş: “Dün seninle iş görüşmesi yapmıştık. Bugün artık seni işe aldık” 

Mobesesibüzüşesiceler durumunun muhtemel sonuçlarından birisi bu. İyi tanımadığımız, gerçek yüzünü görmediğimiz, bireysel hedeflerlerimizle uyuşup uyuşmadığını bilmediğimiz kurumlarda sadece bir işte çalışıyor olmak için çalışmaya başlıyoruz. Veya bazı kurumlar (çok iyi mülakatlarla eleman alımı yapan kurumlar da var tabii ki) bizi çok iyi tanımadan işe alabiliyorlar. Muhakkak ki kısa bir görüşme süresinde bizim bir kurumu tanımamız mümkün değil. O nedenle başvuru yaptığımız yerleri iyice araştırıp, mümkünse orada çalışan kişilerle görüşmekte fayda var. Aynı şey kurum tarafında da geçerli. Bazı kurumlar artık yalnızca özgeçmiş ve mülakatla işe alım yapmıyor. Adayların facebook profillerini inceleyenler, blog yazılarını okuyanlar, proje yaptıranlar bile var. 

Benimse aklıma şöyle bir fikir geldi. Mesela bir kurum işe alacağı kişiyle beraber bir arabayla trafiğe çıksa. Belirli bir sürede belirlenen yere ulaşmasını istese (makul ölçülerde) Trafik kurallarına uyuyor mu, yaya ve araçlara saygı duyuyor mu? Araç kullanırken bir taraftan da kendisi ile ilgili verilen sorulara cevap verebiliyor mu? Bence aday ile ilgili birçok ipucu bu şekilde elde edilebilir. Belirlenen hedeflere ulaşmak, iletişim, kurallara saygı göstermek, dikkatini yoğunlaştırabilmek, aynı zamanda birden fazla konuyu beraber yürütebilmek gibi. 

Gazeversite’deki ilk yazılarımdan bir tanesi “özgelecek” kavramı üzerineydi. Kurumlarda çalışan bazı insan kaynakları yetkilisi arkadaşlarım “özgelecek” yöntemini uygulayacaklarını söylemişlerdi. Belki bu yöntem de hoşlarına gider ve sizler bir gün çağırıldığınız mülakatlardan birini araba kullanarak gerçekleştirirsiniz. 

Muhabbetle. 

Bu yazı ilk olarak Eylül 2010'da Gazeversite'de yayınlanmıştır. (www.gazeversite.com

 
Toplam blog
: 9
: 2318
Kayıt tarihi
: 20.02.11
 
 

Elazığ’da doğdu. İlkokulu Bandırma’da okuduktan sonra orta ve lise öğrenimini Elazığ’da tamamladı. 1..