- Kategori
- Kitap
Mor Salkımlı Ev
KİTAP ADI: MOR SALKIMLI EV
YAZARI: HALİDE EDİP ADIVAR
TÜRÜ: ANI
YAYINEVİ: CAN YAYINLARI
BASIM TARİHİ: 2011
SAYFA SAYISI: 343
Mor Salkımlı Ev Halide Edip Adıvar’ın anılarının birinci cildini kapsamaktadır. Yeni İstanbul gazetesinde 1915_1955 yılları arasında zaman zaman yayınlanan bu anılar, 1963’de kitap haline getirilmiş, 1979’da 5. baskısına ulaşmıştır. İngilizcesi ise “Memorıes” ismiyle 1926 senesinde yayınlanmıştır.
Mor Salkımlı Ev, yazarımızın çocukluğundan başlayarak 36 yaşına, başka bir deyişle 1918 tarihine kadar olan zaman dilimini, hatıratın kinci cildi olan Türkün ateşle İmtihanı ise, 1918_1923 yıllarını kapsamaktadır.
Kitabın ilk sayfalarında, yazar kendisinden üçüncü tekil şahıs olarak bahsederken, bilinçli olarak hatırlamaya başladığı anılarını ise, kendisi olarak anlatmaya devam etmiştir.
Çocukluk anılarında sadece mor salkımlı ev ve annesi yer alır. Küçük yaşta annesini verem sebebiyle kaybeden yazarımız, cenazede gördüğü safran rengi örtüyü hayatının hiç bir anında unutamayacak ve o renk, Halide Edip’in gözünde hep kederi betimleyecektir.
Yaşamını Eyüp Sultan’lı, dinine bağlı bir mevlevi olan anneannesi Nakiye hanım ve kızını batı kültürüyle yetiştirmek isteyen, sarayda görevli babası Edip bey arasında geçirmek, onun batı ve doğu sentezini birarada özümsemesine ve hiç zorlanmadan birbiriyle harmanlamasına sebep olmuştur. Edip bey Halideyi İngilizlerin o koyu disiplini altında yetiştirmeye o kadar kararlıdır ki, küçük kızın kıyafetlerini, okulunu, hatta beslenmesini bu yönde oluşturarak, çocuğa şekerleme yemeyi dahi yasaklamıştır bir müddet. Bu durum, elbette ki bir çocuk için en büyük eziyetlerden biridir ve küçük kızı pek sıkıntılı halde bırakmıştır.
Halide’nin, anneannesi ve babasının dışında, hayatında önemli rolü olan kişilerden birisi de, “Saraylı teyze” diye hitab ettiği uzak akrabadan bir hanımdır ki, küçük kızın okumaya olan düşkünlüğü, bu kadıncağızın kendisine verdiği Afrika Seyahatnamesi adlı kitapla başlayacak ve gitgide onu sarıp sarmalayan, vazgeçemediği bir tutkuya dönüşecektir.
Halidecik o vakitler bunun farkına varamasa da, ona o rengarenk şekerlemelerden tadamamanın hayalkırıklığını unutturup, düşlerini bambaşka renkli diyarlara sürükleyen bu kitabı çok sevmiştir.
Babası ikinci kez evlenince, yazarımız yeni ailesiyle birlikte başka bir eve taşınsa da, geçirdiği bir rahatsızlık sonucu, doktor tavsiyesiyle tekrar mor salkımlı eve dönecek ve bu ev hep yaptığı gibi yine tedavi edecektir onu.
O evde yaşadıkları, tasasız geçen çocukluk günleri, okula başlama merasimi, etrafindaki insanlar, neşe içinde geçirilen ramazanlar, bayram günleri, hiçbiri peşini yaşamı boyunca bırakmayacak, ruhunu hep etkilemeye devam edecek, ilerlemiş yaşında bile rüyalarını süsleyeceklerdir.
Dayısı ve dedesini ardarda kaybedince, mor salkımlı evden ayrılma vakti gelir onlar için ve Üsküdar’a taşınırlar. Bir süre sonra Edip bey, Halide’nin saraylı teyzesiyle evlenmeye karar verir. Birbirine rakip iki kadının, tarihin hiç bir döneminde aynı çatı altında yaşayamayacakları gerçeği, saraylı teyzeyle, üvey anne için de geçerlidir elbette. Halide üvey annesi ve kardeşleriyle tekrar döner doğruğu eve. Mor salkımlı ev bu küçük kızdan ayrılmaya dayanamamıştır belliki!
Yazarımız artık on beş yaşında bir kolej öğrencisidir. Kolej anıları da yer alır kitapta bol bol. Ve nihayet, Halide Edip 1901’de kolej mezunu olan ilk Türk kızı ünvanına kavuşur haklı bir gururla.
Okulunu bitirir bitirmez, kolejdeyken ona ders veren Salih Zeki ile evlenir ve iki oğlu olur.
Birinci Meşrutiyetin ilanından sonra, Tanin gazetesinde yazdığı kadın haklarıyla ilgili yazılarından dolayı ölüm tehditleri almaya başlayınca Mısır’a gitmek zorunda kalır. Bu olay ne yazık ki, bir insanın fikirlerinden dolayı ülkesini terketmek zorunda kalışının ilk, ne de son örneği olacaktır.
1909 yılında tekrar İstanbul’a dönüp, Seviye Talip adlı romanını yazar. Onu Heyula ve Raik’in annesi isimli eserleri takip eder. Milliyetcilik fikirlerinden etkilendiği 1910-1912 yıllarında Türk Ocağına girer.
Özel hayatında da sorunlar yaşamaktadır. Kendi üstüne yeniden evlenmek isteyen kocasından ayrılır. Bu, o dönemler için büyük bir cesaret örneğidir. Bu arada anneannesini de kaybeden Halide Edip, hocaları ve arkadaşlarıyla birlikte vakıf okulları ve Balkan savaşının sona ermesinden sonra da, otuz yataklı bir hastane kurarak, buralarda öğretmen ve hastabakıcı olarak çalışır.
1. Dünya savaşının başlaması, her zaman savaşa karşı bir tavır benimseyen Halide Edip'i hayli yıpratmıştır. Arap ülkelerine giderek eğitimle ilgili araştırmalar yapar bir müddet. 1917 yılında ikinci eşi Adnan Adıvar ile evlenir. Artık onu zorlu bir milli mücadele beklemektedir.
Mor Salkımlı Evi sadece bir anı kitabı olarak ele almak doğru değil. 1. Meşrutiyet, Balkan savaşı, imparatorluğun son dönemleri, 1. Dünya savaşı, milli mücadele gibi tarihimizin en önemli olaylarını bir kadının gözlerinden ve ışıklar saçan satırlarından takip etme şansını sunuyor bizlere bu kitap.
Yahya Kemal, Ziya Gökalp, Fuat Köprülü, Talat paşa, Ömer Seyfettin ve daha bir çok devlet ve sanat şahsiyetlerine ait küçük anektodlarla karşılaştırıveriyor bizleri hiç ummadığımız bir yerlerde.
Sadece bir yazar olarak adını duyduğumuz Halide Edip’i naif bir çocuk, öğrenmeye meraklı bir genç kız, okuma ve yazma sevdasıyla dolu bir genç kadın, iddialı bir yazar, cesur bir kadın hakları savunucusu, sevgi dolu bir anne, kişilik sahibi bir eş, gayretli bir öğretmen, şefkatli bir hastabakıcı, hararetli bir vatansever, ilkeli bir aydın, ülkesinin kadınlarına gelişmeleri konusunda liderlik eden bir kahraman, ateşli bir konuşmacı ve milli mücadelenin cefakar neferlerinden biri olarak çıkarıyor karşımıza.
En önemlisi de, bu ülkenin hangi şartlardan çıktığını, ne zorluklara katlanıldığını, özellikle kadınlarımız için verilen mücadeleyi anlatıyor.
İşte en çok da bu sebeple, haklarımıza sahip çıkıp kıymetini bilmek, onları daha iyi öğrenmek ve gerektiğinde kullanmaktan çekinmemek için, Halide Edip’in göze aldıklarını yüreğimizde duyumsayabilmek için, onun anılarını okuyalım.
Aytül Bingöl