Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Ocak '09

 
Kategori
Deneme
 

MSN Sohbetlerim

MSN  Sohbetlerim
 

MSN


‘MSN sohbetleri modern çağın kaçınılmazı…’ gibi bir cümle kurmamı kimse benden beklemesin. Anladım ki, bana göre değil, özellikle tanımıyorsam…
Karşı değilim; ‘yapmayın, olmasın!’ gibi de saçmalamıyorum elbette. Botoks gibi; ben olmam, olana da karışmam…
Ben yüz yüze, göz göze yapılan sohbetlerin adamıyım. Bu konuda Tarık Minkari ve Aydın Boysan favorilerimdir. Sohbet konusunda daha açık olursam kısaca; can cana, cam cama da diyebilirim. Ekran ekrana!?...

Emailleşmenin hakkını yememek gerek; mektuptan çok daha pratik. Pul yalamaca, postaneye gitmece, para falan ödemece yok. Mektubun yerini alır mı tartışılır… Anlamış olduğunuz gibi haberleşmekten değil, özlediğimden, sevdiğimden gelecek mektuptan söz ediyorum.

Şimdiki gençler hatırlamaz ama (Bu cümleyi horgörmek için kurmadım, sadece ben biraz dinazorlaşmışım.) sevgilinizden gelen bir mektubu alabilmek için postacının yolunu gözlediğimiz günleri hayal edin…
Düşüncesi bile yüzümde kocaman bir gülüşe ve anılara dalmama neden oldu. Dudaklarım kulaklarıma doğru yola çıktı, gözlerim yarılandı. 'Sekiz yaşındaysanız ve aşıksanız…' diye başlayan Cedric adlı, her sabah keyifle izlediğim çizgi filmi hatırladım. Çocuk aynen benim gibi düşünüyor, yani yazarı…

Ağzımı toparlayıp, hayallerimle birlikte uzaklaştığım konuya geri dönersem; sevdiğinizin yazısını tanır, kokusunu bilirsiniz. Açmadan önce de sota bir yer bulmak gerekir ki; bu çok önemli!...
Anne - babanızdan, varsa kardeşlerinizden gizlediğinizi düşündüğünüz; “Ondan” gelen mektuplarınızı; küçük bir kıkırdamayı ya da bıyık altından bir gülüşü, manalı bir bakışı yakaladığınızda; bunun çok da mümkün olmadığını anlamanıza rağmen; yine de evin içinde özenle sakladığınız bir yer vardır…
Emaillerimi okuduktan sonra ya DELETE eder ya da “yıldız” veya “önemli” işareti koyarım… Mektup ile emaili karşılaştırdığımı; MSN arkadaşım duysa hemen “Peh!” derdi. Anlamını tam olarak bilmiyorum ama bence de; “Peh!”…

Onun anlamı bambaşkadır; koklana koklana okunduktan sonra birkaç gün yastık kılıfında, daha sonra bir kitabın arasında… Kendimi elevermemek için fazla detaya girmiyorum. Ancak, taa taşınırken bulabildiğimi söylersem sanırım ne kadar yaratıcı olduğumu anlatabilirim.
Bir de; email yazarken sizin adınıza karar verilmiş “Yazı Karakterleri” arasından kendinize uygun olanı seçersiniz, bu asla sizi yansıtmaz, çaresiz uyarsınız.
Tüm bu olumsuzlukların yanısıra; MSN karşısında email bir derece daha üstün bence... Hiç yoktan da iyidir. Hatta biraz utanarak itiraf edeyim ki; “ Allahın aşkına, dostlarına sevdiklerine gönder, en az 10 kişiye göndermezsen ölümü gör!” türüne bile ayak uydurduğum oluyor.

Düşünün şimdi; hiç tanımadığınız biri ile msn'de konuşuyorsunuz. Ben dün konuştum. Komik biriydi üstelik. Yazdığı kelimeler ve de kullandığı işaretler karşısında benim cevaplarım görülmeye değerdi. Bir süre sonra klavyeyi bıraktım. Yazdıklarıma gülmeye başladım. O kadar anlamsız geldi ki. Şöyleki: Ben gülmeye dalıp, cevapları geçiktirince; “Orada mısınız?” sorusuna; ‘gülmekten birşey yazamıyor.’ diyemedim. Çünkü aklımdan geçenleri anlatmak hem uzun olacaktı hem de gözüm hâlâ üst satırlarda yazdığım cümlelerde takılı kalmıştı.
Saime diyor ki: - Şu an çok gülüyorum.
……… diyor ki: ___ (Burada gösteremeyeceğim daha geliştirilmiş, etrafında; ha ha ha’ lar yazan gülen bir surat resmi.)
Şekli çok sevimli bulup güldüğümü hatta gözlerimden yaş geldiğini yazdım. Zira konuyu tamamen unutup animasyonlara dalmıştım.
Sonra bunun bir sohbet olmadığına karar verip devam edemeyeceğimi bildirdim. Son cümlem karşımdakini, sanırım şoka soktu. Epey bir süre cevap gelmedi. Ya da başka bir masaya! laf yetiştiriyordu, bilemem. Ne hallerde olduğunu anlamama yardımcı olacak surat resmi de yoktu.
Bir süre bekledikten sonra;
Saime diyor ki: 'Sıkıldım ben, botokslu kadın gibi sohbet etmekten.'
yazdıktan sonra ayıp mı ettim diye endişelendim ama sürekli; şimdi gülüyorum, şu an da çok sevindim, şimdi ağlıyorum gibi hangi hâl ve davranışta olduğumu bildirmek ve de buna konuşma demek bana çok komik geldi. Ayrıca ben tam bir çizgi, animasyon hayranıyım. Her şeyi unutup onların dünyasına dalabiliyorum.

Dedim ya; göz göze sohbetlerin adamıyım. Hangi kelimeyi nasıl vurgulayarak kullandığımı, hem derdimi anlatıp hem de onun sözleri karşısında mimiklerimi anlatmak, izâh edeceğim diye debelenmek bana göre değil. Tek kelime ile: yorgunluk.

“MSN = Botokslu kadın sohbetleri” yazdım diye gülmekten kopmuş. Boşa kıskançlık yapmışım yani. Birkaç dakika sonra gönderdiği; yerlerde yuvarlanan top gibi hareketli, şeyden gözümü alamıyordum. Zaten ondan gelen hareketli şeylere; bu ne anlama geliyor şimdi deyip durmaktan da bir türlü konuya girememiştik.
En sonunda, anam-babam usulu, en kısa zamanda buluşup gerçek bir sohbet yapmaya karar verip pencereyi kapadım.

 
Toplam blog
: 61
: 771
Kayıt tarihi
: 18.09.08
 
 

Dünyanın en güzel şehri olan İstanbul' da yaşıyorum. Emekliyim. Güncel olayları yorumlamanın yanı..