Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Mart '14

 
Kategori
Fotoğraf
 

Mübeccel Namık Hanımefendi

Mübeccel Namık Hanımefendi
 

Mübeccel Namık


Feriha Tevfik (1910 -1991) Cumhuriyet Gazetesi tarafından 1929'da düzenlenen ilk güzellik yarışmasının birincisidir. Hayallerini yurtdışında Türkiye'yi temsil etmek süslese de bu emeline kavuşamaz çünkü uluslararası yarışma için  gerekli başvurular zamanında yapılamaz.

1930 yılında Cumhuriyet Gazetesi bir kez daha Türkiye Güzeli seçmek için yarışma organize eder. Feriha Tevfik yine yarışmacılar arasındadır. Kendinden son derece emindir ve bu defa yurt dışında da mutlaka yarışmaya katılıp derece almak istemektedir. Ne var ki Feriha hanımın planlarını, Mübeccel Namık hanım alt üst edecektir.

15 yaşındaki Mübeccel Namık (1915-1975) Türkiye Güzeli seçilir. Gazeteler haberi ''Kraliçe, ittifaka yakın bir ekseriyetle intihap edildi'' diye verirler.

32 numaralı müsabık Mübeccel Namık yarışmanın ardından sonuçlar açıklanır açıklanmaz fotoğrafçılara 'otuz iki' dişini gösterek gülümseyip poz vermektedir...

Feriha hanım bunu kabullenemez, gazetelere demeçler verir. Mübeccel Namık'ı 'tombul' olmakla suçlar. Mübeccel hanım ise 1.72 santimetre boyunda ve 70 kilogram ağırlığında olduğunu söyledikten sonra : ''Tombulluğu sivrisinek olmaya tercih ederim'' diyerek lafını da esirgemez.

''Bediyatta güzellik nisbidir'' (güzellik görecelidir) açıklaması ile yarışmacıların kalplerini kırmamaya çalışan 60 kişilik jüri, Türkiye Güzeli'ni 48 yarışmacı arasından seçmiştir.

Jüri'de kimler vardır kimler ve herbiri de seçimlerden sonra manşetlik beyanlar vermişlerdir...

Hüseyin Rahmi (Gürpınar), ''Birer birer alınırsa hepsi güzel ancak bolluk içinde seçmek müşkül oluyor.''

Halit Ziya (Uşaklıgil), ''Bayıldım.''

Abdülhak Hamit, ''Cennete girdim sanıyorum.''

Yarışmanın ardından atışan iki güzel, daha sonra birlikte bir plak çıkartıp iki şarkı seslendireceklerdir.

 

  

http://4.bp.blogspot.com/-FDQR-NkhRs8/Ux3YLUer-YI/AAAAAAAAY_0/Kxt6jlSiDpw/s1600/m%C3%BCbeccel.jpg

Türkiye güzeli Mübeccel'im ben,
Çiçekler renk alır pembe tenimden,
Hülyalı, sihirli bahçelerinden,
Yeşerip açılan bir emelim ben.

(koro)

Çok yaşa Mübeccel bir tanesin sen,
Güzelsin, zarifsin, dürdanesin sen.

 (Feriha Tevfik hanım)


Ben de bir zamanlar senin gibiydim,
Güzellik tacını alkışla giydim,
Gördüm ki maziye karıştı her şey,
Her emel, her arzu geçici dedim.

(koro)

Çok doğru söyledin güzel Feriha,
O da çok yaşasın sen de çok yaşa.

O sene güzellik yarışması Paris'te yapılacaktır. Bir Türk güzelinin hem de güzellik yarışması için Fransa'ya gitmesi akıllara Kanuni Sultan Süleyman'ı getirir.

Avusturyalı meşhur tarihçi Joseph von Hammer, Hammer Tarihi'nde, Kanuni'nin Fransa Kralı Fransuva'ya yazdığı bir mektuptan da bahsetmektedir.

Dans, ilk defa Kanuni zamanında Fransa'da yapılmaya başlanmıştır. O zaman Osmanlı İmparatorluğu'nun sınırları Avrupa’nın ortalarındadır ve Fransa'ya da dayanmaktadır. Adına dans denen bu “melanetin” yapılmaya başlandığını duyar duymaz Kanuni, zamanın Fransa Kralına bir mektup yazar. Kanuni'nin Fransa Kralına yazdığı tarihi mektup aynen şöyledir:

Ey Fransa Kralı Fransuva! Sefir-i Kebirimden aldığım mazhara göre malumatım oldu ki, memleketinde dans namında Ala Mele-İnnas Fuhşiyyat ve Lubiyat yapıyormuşsun. İş bu Name-i Humayunumun eline vusulünden itibaren bu mel'anet rezalete son vermediğin takdirde, Ordu-yu Humayunumla gelip seni kahretmeye muktedir olurum.

Günümüz Türkçesi : “Ey Fransa Kralı Fransuva! Ben ki, kırk sekiz krallığın hakanı Kanuni Sultan Süleyman Han'ım. Sefirimden aldığım rapora göre, memleketinizde dans adı altında kadın erkek birbirine sarılmak suretiyle insanlar arasında oyun oynanmakta olduğunu işitmiş bulunmaktayım.

Sınırdaşlığımızdan da dolayı, eh hani olur da bu iş benim ülkeme de bulaşırsa ben yapacağımı bilirim o yüzden mektubum eline ulaşır ulaşmaz bu rezalete bir son ver!..”

Rivayete göre, Kanuni'nin bu mektubundan sonra Fransa'da yüz sene dans yapılmamıştır.

İşte sınır komşumuz Fransa'ya yazılan bu mektubun üzerinden yaklaşık 5 asır geçtikten sonra bir güzelimizin Fransa'da alacağı dereceyi tüm ülke merakla beklemiş, yollara dökülmüştür.

Ancak her ne kadar Paris'te bir derece elde edememiş olsa da Mübeccel hanım 21 Şubat 1930'da yurda dönüşünde Sirkeci Garı'nda yine de büyük bir kalabalık tarafından karşılanır. Caddeye taşan kalabalıktan, garın içine girip peronda yer tutmak isteyenlere görevliler '11 kuruşluk Kumkapı bileti' almayı şart koşarlar.

Benim elimde bulunan ve sahaflardan aldığım fotoğraf Beyoğlu Süreyya'da çekilmiş. O günlerin Cumhuriyet Gazetesi'ne baktığımızda yarışma ile ilgili verilen ilanlarda güzellerin Beyoğlu'nda Foto Süreyya veya Foto Femina'ya giderek gazete hesabına fotoğraf çektirebilecekleri belirtilmektedir, anlaşılan Mübeccel Namık Foto Süreyya'yı tercih etmiştir.

Mübeccel Hanım ertesi yıl  Abdülkadir Behnesavi ile evlenir. Ahmet adında bir erkek çocukları olur. Ailenin ayrıca bir de Yeter isminde manevi çocukları vardır. (Yeter Çam)

Oğlu Ahmet Behnesavi de Belma Vafi ile evlenir (Aslında üç kez evlenmiştir)  Mehmet Sait, Namık Kerim adlarında iki oğlu ve Zeynep isminde de bir kızı olur.

 

Ahmet Behnesavi'den Atilla Dorsay, 2007 yılında Galatasaray Lisesi'nden  50. mezuniyet yıllarını kutlayanlar ile ilgili nostaljik bir yazısında şöyle bahseder, '' Gençlik günlerimizin eğlenceli gecelerinde romantik şarkılar söyleyen Ahmet Behnesavi'yi nasıl unuturuz?''

Şarkı söylemek, anneden oğluna geçmiştir...

Mübeccel Behnesavi ile ilgili basında çıkan en son habere ise 1965 mart ayında rastlarız....

 

 

 

http://1.bp.blogspot.com/-enyqtWlZGws/Ux3lgm9PzQI/AAAAAAAAZAE/U6HDumyC9fg/s1600/m%C3%BCbeccel1.jpg

 

 

 
Toplam blog
: 344
: 1122
Kayıt tarihi
: 22.07.09
 
 

Okur yazarım. Okur yazarlıktan kastım, okuduklarımı yazmamdır ki, bu yazılarımı genellikle 'kitap..