Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Ocak '14

 
Kategori
TV Programları
 

Muhteşem Yüzyıl/ Bir Fincanın 40 Yıl Hatırı var - Türk kahvesi

Muhteşem Yüzyıl/ Bir Fincanın 40 Yıl Hatırı var - Türk kahvesi
 

Evet, Türk kahvesi Osmanlı sarayına girdi! Yılbaşı öncesi Hürrem Sultan, Sümbül Ağa’yı ziyarete gitti ve kahve ile tanıştı. Hatta lokumla acı tadını bile değiştirdi ama aslı akide şekeridir. Mümkün mertebe tarihi dizilerin aslına yakın ama kenar süslemesi ile karşımıza çıkması beni keyiflendiriyor, ama bazen...

Tabi Türk kahvesinin saraya giriş öyküsünü orijinal haliyle ekrana getirmeye kalksalar belgesel senaryosu yazmak gerekecekti. Bu da izleyiciyi sıkacaktı ve kanal değiştirecekti. Haliyle hızlı ve hayalden Hürrem Sultan tarafından Sümbül Ağa ziyareti ile döneme damgasını vurmaya geldi. Merakım acaba Türk kahvesi saraya girerken aslı gibi eğitim verilerek, 40 kişilik saray çalışanına pişirilmesi öğretilecek mi?

Türk kahvesi dönem olarak Kanuni Sultan Süleyman zamanında saraya tanıtıldı, ben de ne zaman diziye kahve keyfi gelecek diye merakla bekliyordum. Ama tarihi sıralamada biraz problem çıktığını ve senaristlerin Türk kahvesini yeni hatırladıklarını kahve tarihçesini vererek sizlere anlatmak isterim. Geçen sene yazdığım yazılarımdan birinde “Türk kahvesi nerede? Saraya girmesi gerekiyor, tarih geldi de geçiyor” diye senaristlere sitem etmiştim. Neyse neredeyse diziye tarihsel girişi 30-35 sene gecikse de sonunda girdi ya biz ona bakalım! Aslında bu geç giriş önemli değilmiş gibi sözler söylesem de senaristlerin tarihi araştırmalarının, bilgisine başvurdukları kişilerin eksikliklerinin altını bir kez daha çiziyor.

Rahmetli Meral Okay böyle bir duruma izin verir miydi? Hiç sanmam!

Tarih ne kadar gecikmiş merak eden ama tarih okumaktan sıkılan okuyucular için hemen vereyim; Osmanlı İmparatorluğuna kahve 1517 de geldi, saraya girişinin kesin tarihi belli değil, 5 sene içerisinde saraya girdiği tahmin ediliyor, Topkapı Sarayı arşivinden kesin tarih öğrenilebilir. Bu arada Şehzade Mustafa’nın sonu gelmek üzere( Ö 1553), demek ki 1550 li yılları ekranda görüyoruz. Oysa Şehzade dünyaya 1515 de geldi yani şehzade 7-8 yaşındayken saray mis gibi kahve kokuyordu. Aslında pek de önemsenecek bir tarihi gecikme ama buna da şükür! Ya hiç kahve olmadan Osmanlı gelip geçseydi ne yapacaktık?

“Kahve bu kadar önemli mi?” diyenlere dip not düşeyim bütün dünya restoranlarında değişmeden sunulan ve listelerinde yer alan 2 kahve vardır, biri İtalya’nın Espresso, ikincisi Türk Kahvesidir. Demek ki dünyaya damgasını vuran bu mis koku oldukça önemli!

Şimdi kısaca bir Türk Kahvesi tarihçesi paylaşmak istiyorum!

 Türk kahvesi, Türkler tarafından keşfedilen kahve hazırlama ve pişirme metodunun adıdır. Özel bir tadı, köpüğü, kokusu, pişirilişi, ikramıyla kendine özgü bir kimliği ve geleneği vardır. Telvesi ile ikram edilen tek kahve türüdür. Kahve Türklerde o kadar önemlidir ki kız istemeden komşumuza sunduğumuz sunum bile aynı keyifli törenle gerçekleşir. Ayrıca hiçbir toplumda atasözü yazılmamıştır kahveye oysa biz “bir fincan kahvenin 40 yıl hatırı var” deriz.

1517 yılında Yemen Valisi Özdemir Paşa, lezzetine hayran kaldığı kahveyi İstanbul'a getirdi. Paşanın saraya kahveyi sunduğu söylentiler arasındadır. Türkler tarafından bulunan ve daha sonra Avrupa mutfağına giren yepyeni hazırlama metodu sayesinde kahve, güğüm ve cezvelerde pişirilerek Türk Kahvesi adını aldı.

İlk olarak Tahtakale'de açılan ve tüm şehre hızla yayılan kahvehaneler sayesinde halk kahveyle tanıştı. Günün her saati kitap ve güzel yazıların okunduğu, satranç ve tavlanın oynandığı, şiir ve edebiyat sohbetlerinin yapıldığı kahvehaneler diğer adı ile kıraathaneler( okuma salonları) tamamen kahvehaneye dönüştü ve kahve kültürü dönemin sosyal hayatına damgasını vurdu.

Saray mutfağında ve evlerde yerini alan kahve, çok miktarda tüketilmeye başlandı. Çiğ kahve çekirdekleri tavalarda kavrulduktan sonra dibeklerde dövülerek cezvelerde pişirilmek suretiyle içiliyor ve en itibarlı dostlara büyük bir özenle ikram ediliyordu.

Kısa sürede, gerek İstanbul'a yolu düşen tüccarlar ve seyyahlar gerekse Osmanlı elçileri sayesinde Türk Kahvesinin lezzeti ve ünü önce Avrupa'yı oradan da tüm dünyayı sardı.  Kahve adı Arapça “qhwah”dan geliyor. Kelime Türkçe’de “kahve”ye dönüşmüş olup, buradan da Avrupa’da cafe, caffe, koffie, coffee, koffie şekline gelmiştir. 
 Kahve adının anlamı “keyif veren içki”dir. Kahve tarih boyunca ilginç dönemler yaşamıştır. Bazen el üzerinde tutulan kahve özellikle kahvehanelerin insanları bir araya getirip, toplumcu muhalefetin kaynağı haline gelmesiyle yasaklandığı dönemler de geçirmiştir.

Saraya sunulan kahvenin özel pişirilmesi öğretildi. Bunun için 40 kişilik bir kahve ekibi kuruldu, dibekte kahve dövüp, servisinin incelikleri öğretildi. Kahve yanında su ile ikram edilir, su kahveden önce yarım bardak içilerek ağız temizlenir, acı tadından hoşlanmayanlar için gümüş şekerlikte akide şekeri ağza atılarak, yanına katık edilir ve yudumlanır, sonra da kalan su ile ağız temizlenirdi.

O kadar sevilmiş ve keyfe dönüştürülmüştü ki sabahın ilk atıştırma öğününün adı “Kahve altı” diye adlandırılmaya başlanmıştır. Günümüzde kahvaltı olarak bilinen bu öğün kahvenin nasıl da baş tacı olduğunun önemli vurgularından biridir. Şimdi belki de kahvenin Muhteşem Yüzyıl’da gecikmesine sitemimi anlatabilmişimdir.

Osmanlı ordusu kahve keyfini kuşatma ve savaşlarında da yanında çuvallarla taşımıştır. Hatta Viyana Kuşatması’nda da komik bir öyküsü dudaktan kulağa yayılmıştır. Osmanlı askerleri Viyana kapılarından çekilirken çuvallar dolusu kahveyi dara azaltmak için savaş meydanında bırakmış ve bunu bulan düşman askerleri kahveyi önce koyun pisliği zannedip, dalga bile geçmiştir. Ama enfes koku ve tadı ile yıkamadığımız Viyana kapılarını delip geçmiş bir kahramandır Türk Kahvesi!

Hayatta her şeyi delip geçmeniz dileği ile…

eceer6@gmail.com

https://twitter.com/eceer6
https://www.facebook.com/pages/Ece-Er-%C4%B0le-Ba%C5%9Fb

 

 
Toplam blog
: 781
: 3899
Kayıt tarihi
: 23.09.12
 
 

16- 06- İstanbul'da doğdum. Tatbiki Güzel Sanatlar Tekstil Ana sanat dalı Moda tasarımı bölümünde..