Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Aralık '08

 
Kategori
Haber
 

Muntazar El Zeydi'ye özgürlük

Muntazar El  Zeydi'ye özgürlük
 

Muntazar El Zeydi'ye hayatını zehir ettiler. Iraklı gazeteci özgürlüğünden mahrum edildi. Dövüldü, eziyet edildi, kemikleri kırıldı. Günlerdir çok kötü koşullar altında bulunmaktadır. Muntazar tüm dünyada televizyonlarda hala haber konusu.

Muntazar'a destek devam etmektedir. Bu desteğe karşın Muntazar hala gözaltında. Yaralı haliyle günlük yaşamını idame ettirmede çok zorlandığı muhakkaktır.

Bu dardaki adama; ümüğünü sıktıkları bu gazeteciye bir de özür mektubu yazdırdılar. Kim inanır?!..

Çürütecekler içeride Muntazar'ı... Gazetelerin yazdığına göre bir ila beş yıl hüküm giyeceği gibi; on beş yıla kadar da hüküm giyebilecektir.

Muntazar El Zeydi'nin adı da gazetelerde ve yazarların köşelerinde değişik şekilde yazıldı. Kimi gazeteler Muntasar el Zeydi diye yazdı; kimileri Muntazar El Zeydi, kimileri Muntazar El Zaidi; bir kısmı da Muntazar el Zeidi ve Muntader El Zeidi diye yazan da oldu. Dikkatimden kaçan başka türlü yazılmış Muntazar isimleri de olmuştur. Ben çoğunluğa uyup Muntazar El Zeydi diye yazıyorum.

Ve Muntazar El Zeydi'ye özgürlük diyorum...

Yurduna ve milletine bağlı bir gazeteci Muntazar el Zeydi derhal serbest bırakılmalıdır...

Irak ve Afganistan'la ilgili bir yazı ne zaman ki basında çıksa; iç sızlatıcı oluyor. Yaşananlar o kadar acı ve kabul edilemez ki... Bunu anlatmak çok zor!.. Irak'ı ve Afganistan'ı en iyi filmler ve romanlar anlatacak. Şimdi susanlar o zaman ağlamasın!..

Bugünkü Zaman'da Ali Bulaç Irak ve Afganistan'ı anlatan bir yazdı. Yazının başlığı; "Bush neyle anılacak". Okuyun bakalım dayanabilecek misiniz?!.. Çocuklar, kadınlar, halk ne halde biliyor musunuz?!.. Okuyalım bu yazıyı:

"Basın toplantısı sırasında George W. Bush'a ayakkabı fırlatan Iraklı gazeteci Muntazar El Zeydi bir anda dünyada meşhur oldu. El Zeydi kadar meşhur olan, ayakkabıları.

Bir Suudlu zengin ayakkabılara 10 milyon dolar ödeyebileceğini söylemiş. Çok ilginç, iki dönem ABD devlet başkanlığı yapan Bush, tarihte Muntazar El Zeydi'nin kendisine fırlattığı ayakkabılarla anılacak.

Bush hakikaten ilginç bir siyasetçi. Tabii ki onu ilginç kılan, sahip olduğu inançlar ve aldığı kararlar. Bush'un inançlı bir adam olduğunda kuşku yok. Her defasında bunu açığa vurmaktan çekinmiyor. Afganistan ve Irak'ı işgale başladığında "Haçlı savaşı" başlattığını söylemişti. Sonraları bir adım daha atıp her önemli kararı "Tanrı ile irtibat kurarak" aldığını belirtmişti. Hatırlanacağı üzere kasımda yapılan başkanlık seçimleri sırasında Cumhuriyetçi Parti'nin adayı McCain'in yardımcısı Sarah Palin de şöyle demişti: "Bu ülke için, yöneticilerimiz için dua edelim. Onlar Tanrı'dan gelen bir görev için asker oluyor. Irak'a askerleri gönderen Tanrı. Bu, Tanrı'nın planı."

Eğer Afganistan ve Irak'ta olup bitenler varlık âleminde bir hikmet üzere canlıları ve cansızları yaratan "Tanrı'nın bir planı" ise -ki biz Allah'ı bu iftiralardan tenzih ederiz-, hakikaten ortada ciddi bir durum var demektir. Tanrı'nın kendi planının bir parçası olarak milyonlarca insana niçin bu acıyı çektirdiğinin anlaşılır bir açıklaması olmalı.

Afganistan'daki resme bakalım: Tam bir insanlık dramı yaşanıyor. AA'nın Kâbil'den geçtiği habere göre "ülkede milyonlarca çocuk, açlık ve bulaşıcı hastalıkların pençesinde hayatta kalma mücadelesi veriyor". Konuyla ilgilenen uluslararası kuruluşların verdiği raporlara göre yaklaşık 30 yıldır işgal ve savaş nedeniyle 100 binden fazla çocuğun sakat kaldığı ülkede annesiz babasız kalan çocuk sayısı 1 milyona ulaştı. Ülke nüfusunun tamamına yakını beslenme sorunu yaşıyor. ABD'nin Afganistan operasyonu sonrasında yüzlerce çocuk bombalı saldırılar sonucu hayatını kaybetmiş durumda. 1 milyon Afganlı çocuk mülteci bulunduğu belirtilen raporlarda, ülkedeki çocukların büyük kısmı ot ve çekirge yiyerek hayatta kalmaya çalışıyor. Toplam 11 milyon çocuk nüfusunun yüzde 95'i "savaş travması" nedeniyle tedaviye muhtaç. Sokaklarda çok sayıda çocuk dilencilik yapıyor. Ülkede her yıl onlarca çocuk, organ ve uyuşturucu ticaretinde kullanılmak üzere kaçırılıyor.

Irak'ta da durum Afganistan'dan hiç iyi değil. Batılı kaynaklar 2003'ten bu yana 1 milyon insanın hayatını kaybettiğini belirtiyor. Yaklaşık 2 milyon insan Irak'ı terk etti, 1,5 milyon insan da kendi ülkesinde göçmen durumuna düşürüldü. Irak denen ülke harap olmuş durumda. Sadece petrol kaynakları değil, tarihî zenginlikleri de yağmalanmış durumda. Yüz binlerce bebek beslenme yetersizliği, hastalıklar ve bakımsızlıktan dolayı ölümle yüz yüze. Sakat kalan, yaralananların sayısını kimse doğru dürüst bilmiyor. Irak'ın her tarafında Ebu Gureyb türü işkencehaneler var ve buralarda binlerce insan utanç verici işkencelerden geçirildi.

Dönüp bakıyor ve soruyoruz: Bütün bunlar değer miydi? Bu sorunun cevabını ararken George W. Bush bize ilginç ipuçları veriyor: "Sekiz yıllık başkanlık dönemimde en büyük üzüntüm, Irak'ta kitle imha silahıyla ilgili verilen bilgilerin yanlış çıkması." Evet, aralık ayı başlarında Bush, ABC televizyonunda yayınlanan World News adlı programda aynen bu itirafı yapıyor. Sen yüz binlerce masum insanın ölüm emrini veren isim ol, fakat bu kararı alırken eline yanlış-hatalı bilgiler tutuşturulmuş olsun. Sonra da çık beşeriyetin huzurunda "yanlış istihbaratla hareket ettim, yaptıklarımdan pişmanım" de! Hiç inandırıcı değil. ABD Maryland Üniversitesi'nin 20'yi aşkın ülkede yaptığı araştırmaya göre "ABD kasten İslam dünyasına karşı saygısız davranıyor, İslam âlemini aşağılıyor."

Bütün bunları "Tanrı'nın planına göre" yaptığını iddia eden Bush'u neyle anacağız? Iraklı gazetecinin ona fırlattığı ayakkabılarla. Trajikomik bir durum!"(Zaman; Ali Bulaç, 20.12.2008 Cumartesi)

İşte durum bu kadar acı!..

Sakat kalan; annesiz-babasız kalan milyonlarca çocuk...

Yaşayanların yüzde doksan beşi travmalı... Bir çoğu dilenmek zorunda... Kaçırılanlar organları alınıp öldürülenler var...

Bir milletin yaşadığı cofrafyada birlik ve beraberliğini koruması çok önemli. Yeraltı ve yerüstü zenginliklerini halkının refahı için değerlendirmesi, oyunlara gelmemesi hayati önem arzetmektedir.

Türk Milleti unutma ki seninle de çok uğraşılıyor. Seninle uğraşmayan hemen hemen yok gibi... Bu nedenle Türk Milleti tuzaklara düşmeyecek; oyunlara gelmeyecek... Gücünü aldığı birlik ve beraberliğini asla kaybetmeyecek. Bu günlerde Türk Milleti'ne dönük tuzaklardaki takvim daraldı ve adeta ritmik hale geldi.

Bugünkü Milliyet'te Sami Kohen de "Irak'ta sonun başlangıcı" başlıklı bir yazı yazdı. Yazının son bölümü şu cümlelerle bitiyor:

"İngitere'nin ve ABD'nin farklı zaman dilimleri içinde de olsa çekilme konusundaki kararlarıyla, Irak milleti için savaş ve işgal dramında "sonun başlangıcı" noktasına gelindi. ABD ve İngiltere için ise, tarihi bir yanılgının ve fiyaskonun sonunun başlangıcı..." (Milliyet; Sami Kohen, 20.12.2008 Cumartesi)

Irak için savaş ve işgal dramı...

ABD ve İngiltere için ise tarihi bir yanılgı ve fiyasko...

Bence "fiyasko" tanımı yerli yerinde bir saptama olmuş da, "tarihi yanılgı" yaklaşımı saldırganlığı ifade etmede eksik kalıyor. Bu saldırganların yaptıkları tam bir arsızlık. En güçlü silahlarıyla ve zalimleşen arsız saldırganlıklarıyla gelirler; akla hayale gelmedik eziyetlere duçar ettikleri halktan tokadı yerler giderler; ama gene gelirler. Bunu daha çok aç kaldıklarında ve aç kalacaklarını anladıklarında yapıyorlar.

İnsanlık dünyanın her yerinde bir kampanya açcın: "Muntazar El Zeydi'ye özgürlük!.." diye haykırsın. Yoksa Muntazar'ı içeride çürütecekler...

fot.Yeniçağ gazetesi



 
Toplam blog
: 323
: 2029
Kayıt tarihi
: 04.09.06
 
 

Yaşanan her hayat en iyi hayattır; yeter ki içinde kötülük olmasın!.. ..