Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Aralık '08

 
Kategori
Anılar
 

Mürekkep Kokusu !

Mürekkep Kokusu !
 

falanfilan değil. Rahmetli çizgi ustası Cemal Nadir Güler'in bir tiplemesi...


Bir Gazete'de stajımı yapıyordum. Bir gün yazı işleri müdürümüz beni çağırdı;
-Yurtdışında, gazete ve kağıt fabrikalarında araştırma yapmak için seni uygun gördük gidebilir misin?. diye sorduğunda çoktan hazırdım.

İlk kez yurtdışına çıkacak, gezerek, görerek, bilgi, görgü ve ihtisas sahibi olacaktım. Kabul ettim. Kara ya da trenyolu ilk tercihim olacak, daha çok ülke görebilecektim. Sırt çantamı hazırladım, fotoğraf makinasını, epeyce de film aldım.

Bir akşam, Sirkeciden trenle yola çıktım. Kompartmandaki yerimi bulmak pek kolay olmadı. Peynir, turşu, reçel kavanozları ile pirinç çuvalları üzerinden zıplıyarak, yerimi bulup oturdum. Kompartmanda dört kişi idik. Yol arkadaşlarım; yıllık izinlerini memleketlerinde geçirip, tekrar Almanya'ya dönen Türk işçileri idi.

Trenimiz, Kapıkule'ye vardığında, sofra çoktan kurulmuş, köfteler, sucuklar, reçel kavanozları , haşlanmış tavuklar, bulgur pilavları, turşular, hepsi küçük masamızı donatmış, ben de bir köşeye çekilmiş olanları izliyordum.

-Gardaş! buyur gayri. sen misafirimizsin. Hadi ye!.

-Yetim sofrası değel!" 'Halil İbraam sofrası!

Onları kırmamak için, yemeklerinden biraz otlandım. Ne de güzel yeniyorlardı! İzin isteyerek sofralarından kalktım;
-Sağolun! teşekkür ederim. Ziyade olsun!

Derken, yemekler yenilmiş, sohbete koyulmuştuk. İçlerinden biri;

-Gazatacıymışsın. Nereye gidiyon gaari?"
-İsveç ve Finlandiya, ancak; Almanya' da konaklayacağım. Sonra kuzey'e " dedim. Ağız birliği etmişcesine;
-Gardaş, Alamanya 'ya girmek çetindir. Avıstırya 'da Salızburg'da neyin giriş kontrolü yapıyler, Turust Paşaportu ilen neyin girmek yohtur. Diyecahsanki niye.! İşde eyle.!!

-Bende, Basın kartımı gösteririm. sanırım, bir sorun çıkarmazlar..?

-Sen eyle de gardaşım. Şinci, yanında paran neyin varmı? az da kalsan, çohda kalsan paran , pulun olmalı. Ancah!. sen gavurlara benziyon bahsana, saç-sahal uzatmışen.

Tren, Bulgaristan, Yugoslavya derken, Avusturya'ya girmiş, karlı Alpleri'de aşarak, Salzburg'a varmıştı. İşçilerden biri, pencereden bakarak ;
-Festuval , şincih başlıyor!

Gerçekten de, vagonlardan aşağıya, itilip, kakılarak, ama yasa dışı yollardan kaçak olarak çalışmaya gelmiş, turist pasaportlu vatandaşlarımızın indirilişini gördüm. O sırada arkadaşlardan birinin cebime bir şeyler soktuğunu fark ettim.

-Nedir bu?

-Gardaş.! diyacahsın ki niye.? İhtiyat. yedek, beşbin Doçemark koyuyoz, baharsın, dövüzünü neyin sorarlar.."
Şaşırmıştım. Oysa, üzerimde yeterli döviz, gideceğim ülkelerin vizeleri, referansları, davet mektupları da vardı. Ama, bu çok ince bir düşünüş tarzı, hoşuma da gitmişti.

Alman gümrükçü, pasaportumu eline aldığında gazeteci olduğumu , Almanya'da bir hafta kalacağımı, sonra da kuzey ülkelerine gideceğimi söyledim, yüzüme bakıp beni süzdü, mekanik numaratörü pasaportuma basarken;

-Almanya'ya 'Hoş Geldiniz!' diyor, dövizlerime bile bakmıyordu.

Bana verilen ödünç markları sahiplerine geri verirken, teşekkür ettim. Trenimiz, Frankfurt'a varınca, gar'da onların, reçel, turşu kavanozları, pirinç çuvallarının indirilişlerine yardım ettim. Sonra da hepsi ile vedalaştım.

Yıllar çabucak geçiverdi. O günlerde yaşadıklarımın çoğu belleğimde kalmadı artık! orada kalanlar; bir gazete de geceyarısı'ndan sonra başlayan koşuşturmalar, heyecanlar, rotatiflerin sesleri, rotatiflerden çıkan ilk deneme baskısı, gazetelerin isli mürekkep kokusu kaldığını biliyorum. Bu sahifelerde sanki o kokuyu alıyor gibiyim...

 
Toplam blog
: 3
: 380
Kayıt tarihi
: 28.12.08
 
 

Erzurum 1950 doğumlu. Çocukluk ve gençlik yılları Anadolu'nun değişik köy ve kentlerinde geçti. Gaze..