Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Hatice Değirmenci Dirgen

http://blog.milliyet.com.tr/

27 Haziran '21

 
Kategori
Alışveriş - Moda
 

MUŞ MUTLU

MUŞ MUTLU 
 
Doğumun bir damla su, ölümün ise bir avuç toprak olduğu, ne amaçla   geldiğimizi  bilmeden  yaşadığımız bu dünya da  herkes ve her şey birbirine muhtaç. Zincirin   halkaları   gibiyiz, biri  kopsa darmadağın olacağız.
 
İnsanoğlunun günlük temel ihtiyaçları olan her türlü yiyecek, içecek, giyim ve buna benzer her şeyin bir pazarı var,  sistem bizi buna yönlendiriyor. İlaç eczaneden , kıyafet  tuhafiyeden,  meyve manavdan gıda marketten ve daha buna benzer tüm temel ihtiyacımızı  karşıladığımız kapitalist bir sistemi kabul ederek yaşamaya devam ediyoruz.  Şartlar bunu gerektiriyor, eğer bunun tam  tersi  olursa,  yabancılaşmayan insan  diğerlerinin  gözünde mahallelinin delisi olur. Kampanyalara inanmayan, duyurulardaki  küçük  yazıları  okuyarak  işin püf noktasını anlamaya  çalışan, süslü sözlere veya sahte kibarlıklara  inanmayan  bilinçli, bir toplum haline geldik. 
 
Önceden üretilen her şey daha kaliteli ve dayanıklı iken günümüzde  bir çok ürün adi ve çürük malzemeden yapılmakta. Buradaki amaç çabuk eskisin veya bozulsun ki  insanlar  daha çok alış veriş yapsın. 
 
Kapitalist  sistemde  sadece  metalaşan  maddeler  değil, nasibini duygular da  almış durumda. 
Her şey ilişkiler  pazarına  döndü, para artık  en güçlü  silah.
 
‘’Ne çok gülmüşümdür, içinde binlerce kötülük bulunan, ama kendini iyi biri zanneden zayıflara’’. Nietzsche. Sözüne istinaden;
 
İnsanlar birbirlerinin  gerçek  duygularına değil de   birbirlerinin imajlarına ve mesleklerine vuruluyor.
 
Sosyal medya ortamı da bu akıma katılıp, bir ürün pazarı haline geldi. İnsanlar dış dünyaya en güçlü yanlarını sergilemenin çabasında.
 
Hiç mi sıkıntıları yok? Hiç mi üzülmüyorlar?  Nedir  bu güçlü yanları sergile çabamız. Güçsüz yanlarımızdan neden bu kadar korkuyoruz? Lewis Carrllon’un hemen her birimizin zihninde yer etmeyi  başaran   Alice Harikalar Diyarında   adlı öyküsünün tesirinden kurtulamamış gibi yaşıyoruz. Aslında olumsuzluklar değil midir insanı güçlü kılan?
 
Evet, kendimizi gösterebilmek, modern anlamda kendini pazarlayabilmek olarak ifade edilir.  Bunun yolu da kendimizi önemsemekten geçmektedir.
 
Şöyle bir durumu yaşayanlar  mutlaka olmuştur: Bir iş yaptınız diyelim,  aynı işi başka bir arkadaşınız sizden daha eksik yaptı fakat yaptığı bu işi etrafa öyle anlattı ki  enerjisi ile herkesi  çok etkiledi ve sizin hakkınız olan iş ona verildi. Ne kadar üzücü değil mi? 
Kendimizi iyi  pazarlamak işte  bu yüzden önem taşımaktadır. Tabii ki bunu sınırında ve dozunda yapmak da çok önemli, sınır her zaman gerçeğe yakın kalmak ve çok uzaklaşmamaktadır. Eğer kendinizi doğru konumlandırır ve  ifade ederseniz  doğru insanlar tarafından fark edilip  değerlendirilirsiniz.  Kendini iyi pazarlamak iyi bir yaşam şekli sunar insana. Pazarlama kapitalist sistemin vazgeçilmezi haline gelmiştir. Aslında insan olmak yaptığın işin hakkını vermek, sahip olduğumuz yetenekleri kullanarak elimizden geleni yapmak değil midir?
 
Paranın kapitalizmde ne kadar gerekli olduğunu  öğreten  bu meslek  tamamen  bir kültürdür. Evine ekmek götürmek  isteyen  seyyar  tezgahtar  sokak aralarında bağırarak  kelimelerini rüzgara karıştırıp sergiler marifetini. Ustalık ve diploma gerektirmeyen  pazar yerleri  birkaç diplomaya sahip  pazarcılarla dolu.
 
Geçmişten günümüze uzanan  pazarcılığın  tarihçesi çok eskilere dayanmaktadır. Eskiden atlar ile köy köy dolaşan ‘’nane yağcı’’ ‘’çerçi’’ adı altın da  incik boncuk,  kıyafet  satanları hatırlar mısınız, bilmem? Tezgah açmadan özgürce dolaşıp ekmeğini kazanma derdinde  olanların  yaptığı bu meslek  artık modern bir hal almış durumda.
 
Pazarlamanın hayatımızda bu denli önemli olduğu günümüzde  duyguların  ve insan ilişkilerinin  iyi alıcı bulması temennisiyle.
 
Toplam blog
: 12
: 66
Kayıt tarihi
: 11.02.21
 
 

..