Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Hatice Değirmenci Dirgen

http://blog.milliyet.com.tr/

27 Haziran '21

 
Kategori
Alışveriş - Moda
 

ŞAHMAT

ŞAHMAT
 
Akıl doğru ile yanlışı  ayırt edebilme,  her türlü sorumluluğu alarak düşünme yeteneğini geliştirip bilgi üretimimizi  arttırmayı sağlayan, insanı diğer canlılardan ayıran en önemli özelliktir.
Hepimiz istemez miyiz vezir gibi yaşayıp padişah gibi ölmeyi. Her şey elimize hazır gelse yan gelip yatsak ne güzel olmaz mı? Yaşamı idame etmek oldukça zor!  Şartlar ağır, iyi  planlamak lazım her şeyi, taşları yerli  yerine oturtup mat etmeliyiz hayatı.
 
İnsan neye benzer? Hayat neye benzer?  Anlamak oldukça  zor.  Bazen  iki  ileri bir geri, bazen çapraz, bazen yan  hamleler yaparak ayakta kalıyor insan. Keyif almak için geldiğimiz bu hayatta  başarılı  olmak istiyorsak eğer bazı taktikleri hayata geçirmememiz gerekli. Taktik, rakibe sınırlı hamle imkanı bırakarak net bir avantaj sağlayan yada mat  eden  nispeten  kısa  hamle dizisidir.
 
Stratejik planın yapılmadığı durumlar da  taktiğin oluşması ise neredeyse imkansızdır.’’ Savaş sanatı ‘’kitabının yazarı Filozof Sun Tzu ‘’ Taktiksiz strateji , zafere  giden en yavaş yoldur. Stratejisiz taktik, yenilgiden önceki gürültüdür,”diyerek stratejinin sebep, taktiğin ise bu sebebe bağlı  sonuç olduğu gerçeğini 2 bin 500 yıl önce net olarak  ortaya koymuştur. Akılımızı hayatın  her  anında  piyon olarak kullanıp,  iyi hamleler yapmalıyız.
 
Yaşamı boyu bir sürü olumsuzlukla karşılaşıyor insan, her seferinde “Öldüm bittim artık nasıl ayağa kalkarım!” dediğimiz anları olmuştur hepimizin. Hayatı satranç tahtasına benzetirim hep, iyi oynayan her zaman kazanır. “Satranç tahtasında tüm denizlerdekinden daha fazla macera vardır, ’’ demiştir Pierre Mac Orlon.
 
Mücadele her anımız olmalı, yılmadan  usanmadan   yaşımın tadını çıkarmak elimizde.  Aldığımız her nefeste kendimizi bir zeka oyununda gibi hissederek, akılcı duygusallığı en aza indirip tek rakibimiz olan zorlukları mat edebiliriz.
 
Doğduğu andan itibaren bir satranç tahtasının üstünde gibidir insan. Bir düşünün, hepimiz çalıştığımız yerin birer piyonu değil miyiz?   Birilerinin istediği gibi istediği şartlarda çalışmaya mecbur bırakılıyoruz. Bir işe girip eve ekmek götürmek için asker gibi nöbette tutmuyor muyuz?  Evimizin askeri, iş yerinin birer neferi gibiyiz.
 
Evimize karşı ana ve  babayız,  aile fertlerinin hiçbirine zarar gelmesin diye kendimizi siper edip adeta bir kale olmuyor muyuz?
 
Bazen tıpkı  bir  at gibi dolambaçlı yollara  girip, arkadan dolaştığımız, görmezden geldiğimiz  ve hatta üzerinden geçtiğimiz  haller bile oluyor. Bazen de kestirmeden geçerek yolu kısalttığımız zamanlara bile denk gelebiliyoruz.
 
Bazen de tıpkı bir fil gibi saldırganlaşıyoruz. İnsan yeri geliyor evinin direği olarak  eşini  ve  çocuklarını  korumak için  hayatını   feda ediyor, tıpkı bir vezir gibi. İnsanın dokunulmaz varoluşuyla kendini tıpkı bir şah gibi herkesten saklayıp, koruması  gerekmektedir. İşte  bütün bunlardan dolayı  satranç oyununa benzeyen insan hayatı sürekli bir koşuşturmaca ve mücadeledir. Niyetimiz hep kazanmak olmasına rağmen bazen şah bazen mat olabiliriz. Her şey insan için. Bu hayatın içinde iyilik de var kötülükte, yağmur da var karda, önemli olan nerede  nasıl davranacağımız ve doğru hamlelerimiz değil midir?
 
Yanlış hamlelerimiz mutlaka olacaktır  ama  kim bilir  belki bir yanlıştan bir doğru da doğabilir. Nereden geldiğimizi asla unutmadan doğru yolda şah olmak için mücadeleye devam.
 
Toplam blog
: 12
: 66
Kayıt tarihi
: 11.02.21
 
 

..