Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Kasım '08

 
Kategori
Güncel
 

Musluktan petrol aksa vergisi alınır !

Musluktan petrol aksa vergisi alınır !
 

Türk halkı dünyanın en pahalı petrolünü, telefonunu ve Avrupanın en pahalı elektriğini kullanıyor. Çünkü verginin vergisini ödemek zorunda bırakılıyor. Bir zamanlar geçici olarak konulan özel tüketim vergileri kalıcı hale gelmiş durumda. İthal ettiğimiz hammaddenin fiyatyı dünyada düşse de, bizde adeta sadece zamlar yansıyor. Bütçe açıklarını yamamanın en kestirme yolu olarak da görülen bu durum, tüketicinin ne denli korumasız olduğunun da bir başka kanıtı.

Hükümet örneğin bir önceki seçime "elektriğe onca zamandır zam yapmadık" diye övünerek girmiş ancak son aylarda yaptığı zamlarla "o sözettiği zamsız dönemlerini" fazlasıyla telafi etmiştir. Doğalgazda da durum benzerdir. Dahası belediyelerin BOTAŞ'a borçlarının da tetiklemesiyle doğalgaza zammın üstüne zam yapılmıştır. Vatandaş bir liralık borcu için hacizle karşı karşıya kalırken, Ege'de, Tire'de, ülkenin en zengin bölgelerinde bile, çiftçiler kredi borçları nedeniyle hapse girmek için sıra beklerken, iki kamu idaresi arasındaki maddi ilişkilerden doğan açıkların faturası halkın sırtına yıkılmıştır.

Ancak bu türden fiyat dalgalanmasının bir başka boyutu gözden kaçırılmamalıdır. Tüm bu enerji türevleri hanehalkına iki misli olumusuz etki olarak yansımaktadır. Yani elektrik, doğlagaz, akaryakıt üretimin girdileridir, mal ve hizmet üretirken ve bunları naklederken diyelim % 20 bir zam uygulandığında, bu mal ve hizmetlerin fiyatlarına da ayrıca % 20 artış gelmektedir. Özcesi, tüketici (ve tabii sanayici/üreticiyle beraber) evinde, gündelik yaşamında kullandığı bu hizmetlere % 20 daha fazla ödemekle kalmaz bir % 20 daha fazla o hammaddeyle üretilen ürünler için ödemek durumunda kalır. Yani % 20 lik zammın tüketiciye, vatandaşa etkisi % 40'tır.

Türk halkı, enerji türevleri ve ulaştırma bedelleri konusunda yeni, yenilebilir, temiz ve milli kaynaklara dayalı bir politka olmamasının bedelini de ödemektedir. Sonuçta borçuluğumuz o kadar artmıştır ki, kendi topraklarımızda ve sularımızda petrol arama olanaklarımızın kısıtlandığı varsayımlarına neden olabilecek bir bağımlılık düzeyine ulaşılmıştır. Türkiye bu yılın altı ayında 11 milyon 134 bin 486 ton ham petrol ithal etmiş olup, bunun için 8 milyar 515 milyon 717 bin 43 dolar para ödemiştir. Kime?. Rusya'ya, İran'a, S.Arabistan'a ve diğerlerine...

Evet tercihlerimiz bedelimizdir: Yük ve yolcu taşımacılığında karayoluna ağırlık verilmiştir. Sonuçta gelinen noktada sendikacı da bürokrat da vatandaş da yakınmaktadır. Bu yazının başlığı için, EPDK Başkanı Sayın Köktaş'ın, Milli Gazete'de, 17 Kasım 2008 günü yayımlanan bir demecinden ilham alınmıştır. Sayın Köktaş mealen diyor ki, "1 litrelik benzinin % 62.1'i vergi. Yani benzinde bir indirim oldu mu bunun sadece % 38'lik kısmı etkilenebilir. Musluktan petrol aksa 2 lira vergisi hazırdır ve alınır" Sektördeki sendikacılara göre benzindeki fiyatlama "bütçe kapama" alışkanlıklarının içindedir. Akaryakıt vergisi petrolün maliyetininin % 200'ünü aşmaktadır. Özel Tüketim Vergisinin üzerine bir de KDV bindirilmektedir.

"Bizde fiyatlar asla inmez! ama çıkar!", "indirim yapılırken önce gizlice zam yapılıp, sonra fiyatları bir miktar düşürmek ve bunu indirim gibi yutturmak" benzeri espiriler de işte bizim gibi piyasalara yaraşır. Ham petrolün 147 dolarla zirve yaptığı ABD'nde benzinin litresi 1 dolardı. Ham petrol 60 dolara indiğinde benzinin litresi de 0.57 cente indi. Yani doğrusal bir azalma izlendi galonun fiyatlanmasında... Türkiye'de ise bu süreçte sadece % 18 oranında azalma oldu. Bizde 1 litresi 2.1 dolarken ABD'nde 4 litresi (3.8 lt) 2.2 dolar! Yani dört misli daha pahalıyız Amerika'ya göre... Çünkü biz fiyat dalgalanmalarını ancak % 38 lik kısımda yapabiliyor ve yaşayabiliyoruz. % 38 in yarısı da yaklaşık % 18 ediyor. % 62'si dokunulumaz kısım adeta; çünkü vergi, hem de katmerli vergi.

Üstelik bir önemli olgu daha var. Nasıl ki zamların çarpan etkisini yukarıda anımsatmaya çalıştıysak, yani elektiriğe, doğalgaza gelen bir liralık zammın tüketici için o hammadelerle üretilen ürünleri satın alırken aslında 2 liralık zam olarak yansımasını vurguladıysak, petrolde de halkımızın üstündeki yükü hesaplarken milli gelirimizin gözönüne alınması gerekir. Yani petrol, İtalya, İspanya, Fransa gibi ülkelerde belki bize yakın bir fiyata satılsa da o ülkelerin tümünde yurttaşlarının alım gücü Türkiye'nin en az üç katıdır. Yani bir Türk tüketicisi bütçesinin 1 birimini bu ürünlere ayırıyorsa bir Avrupa Birliği ülkesi yurttaşı buna göre, 1 birim bütçesinin üçte birini ayırıyor sayılabilir.

Türkiye ekonomide, demokraside, tüketici haklarında, pazarının örgütlenmesinde yılların ihmallerini ve yönetimlerin yanılgılarını ödeye ödeye bitiremeyen bir ülke. Halkımızın dermanı kalmadı. Hayat pahalılığı ve geçim zorlukları öyle karmaşık istatistiklerle açıklanamıyor, halkın mutfağında ve bütçesinde çok somut ve alev alev yaşanıyor... Bu koşulları etkileyen ve bu tabloya eklenecek olan bir de küresel çevrimsel kriz var. Hükümet, IMF kapısında. IMF ise bizim mahzende, kilerde ve mutfakta! Öte yandan, piyasada dengeleme fiyatlarının oluşumuna ve dış alımda pazarlık olanaklarına katkı sağlayacak KİT'lerin tez elden satılmasının faturası daha çok ve sürgit olarak ortaya çıkacaktır...

 
Toplam blog
: 374
: 491
Kayıt tarihi
: 16.08.06
 
 

Merhaba! Toplumsal, siyasal, ekonomik ve kültürel olgularla ulusal ve evrensel düzlemde ilgilenme..