Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Mart '13

 
Kategori
Güncel
 

Müslüm Baba'nın evlilik teklifi: Muhterem Hanım, gel bundan sonra benim haracamı sen ye!

Müslüm Baba'nın evlilik teklifi: Muhterem Hanım, gel bundan sonra benim haracamı sen ye!
 

Kör ölür badem gözlü olur, atasözü tam da bizi anlatıyor. Yaşarken pek de görmediğmiz, görmezlikten geldiğimiz insanlara, öldükten sonra hak ettiğinden fazla değer verme "marifetimizi" anlatır bu söz.

Öyledir ama bu sözün gerçekliği, yaşarken “kör” olanlarla ilgilidir. Yaşarken kör olmayanlar; hatta kalp gözü açık olanlar, öldükten sonra “badem gözlü” muamelesi görüyorsa bunu hak ettikleri içindir.

Müslüm Baba, ölünce badem gözlü oldu ama yaşarken kör olduğu için değil… Aksine, yaşarken baş gözünden öte görme özelliklerine sahip olduğu için… Hayır, işi iyice abartıp Müslüm Baba’ya keramet falan vehmedecek değilim… Söylemek istediğim Müslüm Gürses, her anlamda bu ülke insanın yarasını, yaralanmışlığını ve irfanını taşıyan biriydi.

Belki de bu, ona kaderin yüklediği, bir zorunlu eğitim kazanımıydı. Hayatın zorluklarının pişirdiği bir adamdı sözünü ettiğimiz…

İşte bu adam, kendisinden 23 yaş büyük eşi Muhterem Nur’a evlilik teklif ederken şöyle söylemiş: “Gel bundan sonra benim haracımı sen ye Muhterem Hanım!”

Bir kere, filimlerinde görüp aşık olduğu kadını, onun sanat hayatında inişe geçtiği yıllarda tanıyıp bu kadar yaş farkına rağmen onunla hayatını birleştirme “dervişliği” söz konusu… İnsan otuz üç yaşındayken 56 yaşında bir kadından ne bekler?... Cinsellik ötesi bir sevdadan başka!...

Müslüm Gürses, bu yönüyle sevdasına sadık biridir. Böyle birinin evlilik teklifi samimiyetin biraz da “arabeskçesi” olan bir şekilde ortaya çıkıyor: “Gel benim haracımı ye!” diyor…

Sevdiğine karşı fazla edebiyat yapamayan, aslında evlilik teklifini açıkça yapmaktan “aciz” Anadolu erkeğinin en yalın, en sade ve en erkeksi evilik teklifidir bu.

Müslüm Baba, nerdeyse annesi yaşındaki bu hanıma hayatını teklif ediyor. Samimiyete, vefaya bakın ki onca şöhrete rağmen, sözünden asla caymıyor ve bütün ömrünün haracını bu hanıma vermekten hiç imtina etmiyor; başka dallara atlamıyor.

Bugün, yoksulluğun en dibini yaşamış, ölümün kıyısından öteye geçip geri gelmiş; hayatın sillesini  defalarca yemiş bir Arabesk şarkıcının cenazesinde binlerce insanın sel olup aktığını görünce bunları düşündüm.

Müslüm Baba, nerdeyse bir tasavvuf büyüğü, bir din üleması gibi dualarla teşyi edildi bugün…Ona bu ayrıcalığı kazandıran neydi? Elbette, onun yaşarken gönül kazanmadaki başarısı...

Tevekkeli Tasavvuf büyükleri de, bir tek gönül yapmayı bin Hacca tercih ederler. Yunus Emre’nin dediği gibi:

Yunus der ki ey Hoca

İstersen var bin Hacca

Hepisinden iyice

Bir gönüle girmektir...

ya da:

Bir kez gönül yıktın ise

Şu kıldığın namaz değil

Yetmiş iki millet dahi

Elin yüzün yumaz değil...

Müslüm Baba, hoca değildi; bildiğim kadarıyla Hacca da gitmedi ama tevazusu, insana saygısı ve gönüllere girmedeki ustalığı onu bir "eren" yaptı... Herkesin hayatı, hayat tarzı kendinedir ama biz biliriz ki, insanların "iyi biliriz", dediği insana Allah da iyi nazarıyla bakar...

Bugün, milyonlarca insan Müslüm Baba için "iyi biliriz" dedi!...

Allah rahmet eylesin!

Merhum Baba'yı bir de şu linkten dinleyin:

http://www.youtube.com/watch?feature=player_detailpage&v=zsIltBSB4Dk

 
Toplam blog
: 1645
: 822
Kayıt tarihi
: 19.01.08
 
 

Edebiyat, kamu yönetimi ve gazetecilik tahsili... 27 yıllık eğitimcilik hayatından sonra emeklili..