Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Nisan '09

 
Kategori
Siyaset
 

Mustafa Kemal’e mektuplar…- 6

Mustafa Kemal’e mektuplar…- 6
 

Kaynak:İnternet


Sevgili Mustafa Kemal, dün annem ile Latife Hanım Anı Evi’nde buluştuk, İzmir’in Karşıyaka’sında…

Ne güzel hazırlanmış bir görseniz!...

Göz pınarlarımda birikenler tüylerimin diken diken oluşundandı, güzelim bahçede bol limonlu bir soda içerken ben, annem demli çayını dudaklarına götürüyordu, konumuz yine dönüp dolanıp size geliyordu…

Anı evini daha detaylı anlatırım size, anneniz Zübeyde Hanım’ım bir balmumu çalışması vardı ki, sanki nefes alıyordu, resimlerle bezenmiş bir çalışma sunmak gerek, başka türlü anlatmaya kalkmak o atmosfere yetmez!

Ergenekon’da dalgalar dinmiyor, biliyorsunuzdur, ziyarete geldiler sizi pek kalabalık bir grup Cumartesi günü, anı evine gidişimde tam da o gündü, Ankara’da olamadım diye hayıflanıyorken, anneciğim buluşmak için orasını seçince hayıflanmam mutluluğa dönüştü! Yerin ne önemi var ki, yeter ki yürekler bir olsundu!

Cumartesi günü sizi ziyarete gelenler izinizde yürüdüklerini ifade etmek istediler!

Evet, bir anlamda Ergenekon’un dalgalarına bir çeşit protestoydu, ancak asıl birlik olunan “İzinizde yürümekten hiçbir şey bizi vazgeçiremez!”

“Hükümete yönelik darbe girişimi” deniyor Paşam, bildiğim kadarıyla demokrasilerde hükümetler değişir, çok partili sistemi bu yüzden var etmediniz mi padişahlık dönemi sonrası, peki Paşam, devlete yönelik darbe girişimleri sorgulanmıyorken, sorgulanamıyorken, davalar askıya alınmış ve davalılar şu an hükümeti yönetiyorlarsa, hükümete yönelik darbe girişimlerine karşı alınan tavırları nasıl karşılıyorsunuz acaba?

Yani, AKP’nin dışındaki her parti başa gelmek istiyorsa, ki kuruluş amaçları da budur elbette, şimdi bunlar da mı var olan hükümeti devirme girişiminde bulunmaktadırlar?

Türkan Saylan’ı bilirsiniz, Mehmet Haberal’ı, dalgalar onlara kadar ulaştı!...

Dolayısıyla eğitimlerini tamamlamak adına burs alan binlerce öğrenciye, sağlık peşinde koşan insanlara, çocuklara…

İlimi, irfanı önermiştiniz bizlere, destekleyenlere köstek olunuyor biliyor musunuz, köstek olunmayan bazı kişiler var, onlar da abi ve ablalar tarafından yetiştirilen nesilleri pek şık yurtlarda, bol harçlıklı burslarla barındırıp da, abi ve ablaları tarafından zorlanmadan(!) dini vecibelerini de yerine getirmeyi öğretiyorlar!

Kişinin işi kendinden bilişi gibi, Türken Saylan’da kötü amaçlarına hizmet edecek şekilde burs veriyormuş!

Öyle deniyor yani!

Sayın Haberal ne yapmış tam anlamıyla anlayamadım ancak üzüntüden kalbi teklemiş durumda, dualarımız yanında…

Anı Evi’nde resimler vardı, Latife Hanım’ın piyano başındaki resimlerinin yanı sıra yaralıların taşınmasını gösterenler resimlerde, ve aynı anda annem ile dedik ki: “Ne çabalarla kuruldu bu vatan!”

Ergenekon en çok nerede canımı yakıyor, biliyor musunuz, Paşam, onca değerli vatandaşımız “Hükümete karşı darbe” nedeniyle eziyet çekiyor!

Vatana değil, Paşam, devlete değil!...

Hükümete!...

Hükümetler demokrasilerde el değiştirmez mi?

Demokrasilerde çok partinin açılımı bu değil mi?

Hükümete darbe girişimi gerekçesi bir demokrasi içinde nasıl yer bulur Paşam, devlete, ülkeye zararları sabit kişiler ellerini ve dahi kollarını sallar, hattı zatında bunca değerli insanı zan altında bırakırken…

Biliyor musunuz, suçu sabitlenmiş bir Deniz Feneri davası var, iyi niyetle alınan paraların pek de iyi niyet ile kullanılmadığının sabitlendiği bir dava bu, ancak zanlısı hali hazırda iş başında, dava pek gizli, elbette ki hali hazırda bir Almanca bilen yetkili bulunup da metin deşifre edilemedi!...

Paşam, ancak Ergenekon acayip bir hızla ilerlemekte! Yok, gözaltına alınmalar, hapse atılmalar konusunda, öyle bir hız var ki bu konuda, önce içeri atıyorlar, sonra gerekçe beyan ediyorlar!

Davalar ancak okunuyor… Yok, yabancı dilde değil, çevirmen eksiği bir tek Almanca konusunda var, dil Türkçe, ancak dinlenen her bir telefon konuşmasının alelacele ayıklanmadan zapt altına alınmasının hızından binlerce sayfaya taşan metinlerin okunması elbette pek de kolay değil…

Artık aylar mı, yıllar mı sürer, bilinmez!

Keşke bu mektubum tam da 23 Nisan öncesinde daha bir coşkulu, daha bir mutlu olsaydı, yüreğim onu isterdi ancak biliyor musunuz, geçen haftadan itibaren Türk bayrağını balkonuma astım!

Anıtkabire gelemeyecektim, özellikle maddi anlamda, haa… krizden söz etmiş miydim size, belki de etmemişimdir canınız fazlasıyla sıkılmasın diye… Böyle de bir ciddi sıkıntımız var, aslında laf aramızda bizde yıllarca vardı da, Amerika kriz yaşıyoruz deyince bahane oldu bizimkilere…

Aslında Anıtkabir’e ziyaret olacağını da bilmiyordum, ancak her bir cumhuriyet yanlısı olarak hissediyordum!

Hatta, Atam, vallaha neyi düşümdüm, biliyor musunuz, bunca maddi manevi sıkıntı arasında bir oğul yetiştirmeye çabalıyorum, kaç mesleğim var ama iş bulamıyorum, gelişen korku çemberinden etkilenmemek mümkün değil, kendi adına korkmuyor insan, sorumlu olduğu kişiler en çok düşündürüyor!

On yedisindeki oğlum takıntı hastalığı tedavisi görüyorken, zaman gelmiş canına kast etmişken, bunca sıkıntıları tek başıma göğüslemiş ve oğlumun tek desteği iken bana bir hal olursa oğlum ne olur kaygısı taşıyorum bir yerde, bir yerde ise korkacağım bir ölüm vardır, gerekirse cumhuriyete fedadır diyorum!

Bu aralarda kalışlarımda, en çok hesap vereceğim tabii ki oğlumdur!

Ancak, ola ki yaşama veda edeceğimi öğrendim, yani artık düşünmem gereken oğluma da faydam yok, o an öyle bir iz bırakmak isterim ki Cumhuriyet, Türkiye, laiklik, kadın-erkek eşitliği adına, ne yaparım şu anda bilemiyorum ancak ille de giderken, korkusuzca, “Türkiye Cumhuriyeti Kadınıyım!” diye dünyaya haykırırım!

Korkunun bittiği yeri anlatmak istedim, yalnızca…

Korkuları oluşturanlar en çok bitişlerinden korksunlar!

Kaybedecek hiçbir şeyi olmayanlardır baskı ile dize getirmeye çalışanların kabusu!...

Böyle günler yaşamaktayız, pek memnun olanlar da var elbette, sıkıntı yaşayanlar da…

Nerede duracağını bilmeyenler de, eni konu para ile, iman ile sınanma söz konusu…

Her ikisi de zor…

Çoluk çocuk aş bekler, Allah iman!...

Çoluk çocuğun aşı ile Allah imanı karıştığında… Ahh… İşte orada işler sakat!

Sonuç itibari ile durumumuz aynen budur sevgili Atatürk’üm!

Sonsuz sevgi ve saygılarımla….

Gülgün Karaoğlu

Nisan,20/09

 
Toplam blog
: 1269
: 1343
Kayıt tarihi
: 18.09.07
 
 

İzmir, 1963 doğumluyum. Dokuz Eylül Üniversitesi İngilizce bölümü mezunuyum ve özel bir şirkette ..