Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Nisan '07

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

Mutsuz bir erkeğin portresi...

Mutsuz bir erkeğin portresi...
 

Ahmet, evliliklerinin yedinci yılından sonra kendisine üç çocuk veren kadını tanıyamaz olmuştu. Eve geldiğinde ne kadar sert çıkışlar da yapsam, böyle değildik biz diyordu.

Asla karşılık vermezdi bana, ben de ona (işte kapı, istemiyorsan ananın evi orada) diye cüretkar ve de kaba saba bakışlarla bağırmıyordum. Evet bekarlığın canına tak dediği bir zamanda , abisinin eşi bulmuştu Nezihe'yi ona. Sessiz sakin bir ev kızıydı. Çocuklarına iyi bir ana olmuştu.Bunu asla inkar edemem , diye iç geçirdi, oturduğu salonda Ahmet. Ama ev bir cehennem gibi olmaya başlamıştı. Akşamları iş dönüşü, okey oynamak için yan sokaktaki kahveye takılır, mahalle arkadaşlarıyle dalaşırdı. Aslında diye düşündü, hepsinin ne işi var burada, niçin evlerinde değiller.
-Acaba onlar da mı benim gibiler?
Hınzırca bir gülüşle açtı televizyonu.Eşi ellerini, üzerindeki mutfak önlüğüne kurulayarak salona koşarcasına geldi ve bağırdı.
-Sakın değiştirme, sevdiğim film başlayacak.
-!
-Ama ben spor haberlerine bakacağım.
-Oğlanın odasında izle.

İşte bir kabus daha.Ben evime , ailemle olmak için dönüyorum Karşılaştığım tavırlara bak.

Oflaya puflaya kapıyı vurarak çıktı evden Ahmet.
Arabasına atlayarak kaçmak, çok uzaklara kaçmak istedi.
Oğlunun sesiyle irkildi sanki:
-Babacığım terketme beni!

O hafta herzamanki gibi rutin işlerle geçmiş, tam evine dönmek üzere arabasına biniyordu ki, omzuna konan sert bir el ile irkildi:
-Ne haber arkadaş!
-Yılmaz, ne arıyorsun burada?
-Ben buradayım artık.Sık, sık karşılaşacağız dostum.Hadi kal sağlıcakla! diyerek kartını verdi ve uzaklaştı park yerinden.
Asker arkadaşı Yılmaz'dı .Yıllar olmuştu görmeyeli.
Ertesi gün aradı onu Yılmaz.Buluştular.Son derece zengin başarılı bir iş adamı olmuştu ama mutsuzluğundan bahsetti İki çocukları vardı , büyümüş evlenmişler.Şimdi bir kadınla beraberim diye gülümsedi Yılmaz.
Artık sık , sık buluşuyorlardı.Yılmazın sevdiği kadının arkadaşı ile tanıştı Ahmet

Evdeki mapusluk iyiden iyiye büyümeye başlamıştı.
Aynurdu gizli köşelerde buluştuğu kadının adı.
Sık sık buluşuyorlar, konuşuyorlardı.
Aynurun tek bir amacı vardı.
Sevdiği adamla evlenmek.
İyi de bu nasıl olacaktı.
Evliydi AHMET
Babaydı AHMET.
Maphustu Ahmet.Üstelik de müebbet.
Üstelik de mutsuz...
Gizliydi ilişkileri.Oysa ki dedi içinden,
Nişanlıyken elimde kır çiçekleriyle ona da böyle coşkuyle koşardım.
Ne oldu da bu hale geldik biz?

Ne oldu?

Zaman mı,
koşullar mı ?
Neydi bitiren ilişkilerini..
Ne Aynur'u mutlu edebildi AHMET , ne eşini, ne de KENDİSİNİ...
Üstelik de kaçamaktı ilişkileri,
savrularak geçip gitti ilişkileri
sonbahar yaprakları gibi.
EVLİLİKLERİNİN yirmibeşinci yıldönümüydü bugün.Evet eşinden vazgeçememişti ama onu hatırlayamayacak kadar da hoyrattı ilişkileri.Sadece salaş bir motele rezerve edilen oda gibi görüyordu her sabah gözünü açtığında uyandığı odayı.

Ne kötüydü bu sahip olduğu yaşama yabancılaşıvermek, oysa ki babaydı Ahmet, kollarına koşarak yanaklarına kocaman öpücükler konduran o toz pembe gülücükler için değil miydi bütün bu med cezirler.

Bu gün evliliklerinin tam yirmibeşinci günüydü, yoluna çıkan çiçekçiden kırmızı güller alması gerekirken, papatya bile almak geçmeden içinden, öyle dosdoğru yürüdü gitti evine çıkan yokuştan yukarı.Nefes nefeseydi, yorgun bedeni artık bu kayıtsız ve ilgisizliği taşıyamayacak haldeydi.

Ne taşıyabildi bu evliliği, ne sıyrılıp gidebildi,

iki yabancı gibi sürdü gitti evlilikleri...
çaresizce kaderine kahretti.

Nilgün Çakıcı/BURSA

 
Toplam blog
: 238
: 1468
Kayıt tarihi
: 26.03.07
 
 

Bursa'dan bir milliyet okuru olarak, burada sizlerle olmak çok güzel. Bir ev hanımıyım, iki çocuk..