Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Haziran '08

 
Kategori
Müzik
 

Müzik Dünyasındaki Dönüşüm Yılı olarak 1980...

Müzik Dünyasındaki Dönüşüm Yılı olarak 1980...
 

Jethro Tull ile ilgili yazımda (İstanbul'da yağmur altında Jethro Tull dinlerken...) bir paragraf içinde ele aldığım konuyu biraz daha detaylı incelemek istiyorum.

Önce paragrafı hatırlayalım...

"1980 sanırım bütün dünyada bir katastrof yaşandığı, bir çağın bitip yeni bir çağın başladığı bir yıl olarak tanımlanmalı. Türkiye'deki darbenin yarattığı şeyin nasıl büyük bir dönüşüm yarattığını biliyoruz. Müzik dünyasına egemen olan grup kültürünün yıkıldığı yıldır 1980. Bakın araştırın bu yılın en fazla bir iki yıl sonrası ile birlikte o zamana kadar çok güçlü etkiler yaratmış, gençliği neredeyse bir arada tutmuş gruplar teker teker yıkılmış, grubun içinden isimler ön plana çıkmaya başlamıştır. Sanki kollektivizm, sosyalizm sona ermiş, bireycilik, liberalizm bayrak açmıştır."

1980 Türkiye için yukarıda söylediğimiz şeylerden fazlasının gerçekleştiği bir yıldı. Hani İstanbul'un fethi "ortaçağın kapandığı yeniçağın başladığı" bir olay olarak anılır ya; askeri darbenin etkilerinin de aslında yeni bir düzenleme hatta "cumhuriyet" olduğunu rahatlıkla ifade edebiliriz.

Ancak geriye dönüp baktığımızda bu yılın dünya için de çok ciddi dönüşümleri başlattığını fark ediyoruz. Irak-İran Savaşı, SSCB'nin Afganistan'ı işgal edişi, Moskava'da düzenlenen Olimpiyatların bu işgal nedeniyle ilk kez boykot edilişi, bloklar arası soğuk savaş etkisinin artması, doğu blokunun daha da dünyadan kopmaya başlamasıyla birlikte yaşadığı izolasyon ve Gorbaçov'la birlikte sonun başlangıcına giden sürecin tetiklenmesi...

1970'li yıllar 1968'in etkilerinin henüz silinemediği bir dönemdi. Özellikle 1960'lı yılların protest gençleri tarafında kurulmuş müzik grupları gençliği kasıp kavurduğu gibi peşine takmış götürüyordu da.

Pink Floyd, Jethro Tull, Supertramp, Genesis, Police, The Doors gibi daha sonraki dönemin gençliğini de etkileyen müzik grupları olduğu gibi, ismi çok bilinmeyen ancak daha sonra tanıdık bir sürü şarkıcı veya müzisyenin yerladığı irili ufaklı gruplar kurulmuştur.

Pink Floyd, 1979 yılında çıkardığı o çok meşhur The Wall albümünden sonra parçalanma sürecine girmiştir. Daha yakından incelemek isteyenler için yazdığım yazıyı öneriyorum. Pink Floyd’un parçalanmış ruhu: David Gilmour ve Roger Waters.

Jethro Tull ile ilgili konumuz sıcak; 1980'den sonra hem grup çatırdamış hem müziği farklılaşmış hem de Ian Anderson ön plana çıkmıştır.

Supertramp, Roger Hodson'ın, Police de Sting'in kişiliklerinde kristaleşmiştir.

Genesis'ten iki dev müzik adamı çıkmıştır. Peter Gabriel, Phil Collins.

Bob Geldolf, Bruce Springsteen, Paul Simon gibi isimlerin de o adını anmadığımız küçük gruplardan geldiğini biliyoruz.

Ve adını bu yazıyı yazarken hatırlayamadığımız bir sürü önemli müzisyenin de benzer süreçlerden geçtiğini biliyoruz.

Kollektif üretimden bireyin kendisini deneyimlediği ve var ettiği bir tarih, değişim sürecidir bu.

Grup olarak yaşamayı sürdürenlerin de müzik olarak farklılaşmış olduklarını görüyoruz. Ayrıca yine andığımız dönemeçle birlikte kurulmuş grupların yepyeni müzik tarzlarıyla birlikte yine bireyin varoluş sorununu sorgulayan müzik yaptıklarını da.

Kestirmeden hemen şu sonuca varabiliriz, 1980 sadece Türkiye için bir dönüm noktası olarak anılamaz. Kuşkusuz ülkemizdeki etkileri ve yansımaları çok daha keskin, fark edilir olmuştır; ancak dalganın küresel olarak bütün dünyayı etkisi altına aldığı daha sonradan baktğımızda hemen ayırt edilebilmekedir.

Yeni milenyumun bireyin biraz daha kendisini deneyimleyeceği, biraz daha atomize olup savrulacağı ve bunun sanata çok daha güçlü yansımalarını göreceğimiz ancak kısa süre içinde bir araya gelişlerin yaşanacağı çağ olacağını da bekleyebiliriz.

Konuyu rock müziği olarak inceledik, ancak cazın içindeki yansımaları da olabildiğince güçlüdür. Caz, taşıdığı anlam bakımından birey varoluşunun biraz daha kollektif varoluşun içinde eridiği bir müzik türüdür, belki biz bu nedenle bu müzik türünü daha çok seviyoruz.

İzliyor ve içinde olmaya gayret gösteriyoruz.

Uzay Gökerman
 
Toplam blog
: 2033
: 1268
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

"Keyif verici bir yalnızlık" olarak gördüğüm yazma serüvenimin en önemli merkezlerinden bir tanes..