Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Ağustos '12

 
Kategori
Blog yazarları tartışıyor!
 

Nadia Comaneci Montreal Olimpiyatları'ndan Londra Olimpiyatlarına

Nadia Comaneci Montreal Olimpiyatları'ndan Londra Olimpiyatlarına
 

Jimnastiğin efsane ismi


Çocukluğunda ya da ilk gençliğinde 1976 Montreal Olimpiyatlarını izlemiş olanlar; -eminim ki- bütün jüri üyelerinden 10 tam puan alarak tarihe geçen efsane jimnastikçi Nadia Comaneci'yi unutmamışlardır. Tek kanallı siyah- beyaz ekranın karşısında tanıdığımız bu kız, bize jimnastiği tanıtan ve sevdiren kişi olmuştu. Düşünsenize küçük bir kazada yaşıyorsunuz, televizyon hayatınıza yeni girmiş, tek kanal (TRT) var ve belli saatlerde yayın yapıyor. Herkeste de televizyon yok tabii. Komşularınız da size eşlik ediyor ve birlikte, -spora ilgisi olmasa bile- olimpiyatları izlemek zorunda kalıyorsunuz ve bu küçük Romen kız karşınıza çıkıyor, inanılmaz hareketler yaparak sizin çocuk ruhunuzu coşturuyor. Bir çok jimnastik terimini onunla öğreniyorsunuz. Asimetrik paralelde ve dengede yaptığı hareketlerle, o çocuk yüreğinizi ağzınıza getiriyor, "ya düşerse, ne olur düşmesin" diye içinizden dua ediyorsunuz. Halbuki o, değil düşmek, dengesini bile yitirmeden dimdik ayakta duruyor. Bacaklarını bile ayırıp oturamayan siz, gözleriniz faltaşı gibi açık kalıyor, "nasıl yapabiliyor?" sorusu üzerinize ağır bir yük bindiriyor...Ve bir daha unutamıyorsunuz. Tabii bunun içerisinde televizyonla yeni tanışıklığınız, o dönemdeki toplumun yapısından kaynaklanan sıcaklık ve çocukluğunuz da bu karışıma dahil olunca damağınızda unutulmaz bir tat kalması kaçınılmaz oluyor...

 2012 Londra Olimpiyatları; yaşınız ilerlemiş, televizyon kanalları alabildiğine çoğalmış, toplum acayip değişmiş, sular, köprünün hem altından hem üstünden geçmiş, aradan bir kaç olimpiyat da geçmiş, ama içinizdeki o "olimpiyatta jimnastik seyretme sevgisi" geçmemiş. Yıllar sonra tekrar televizyonun başına oturup ritmik jimnastik oyunlarını seyrediyorsunuz. Jimnastik ve balenin karışımından oluşan bu dalda, çember, top, kurdele, labutla, müzik eşliğinde yapılan o zarif hareketleri sunan jimnastikçiler birer tanrıça edasıyla alana giriyorlar. Hayranlıkla seyrettiğiniz bu hareketlere, hiç bir teknik bilgiye sahip olmadan, siz de puan veriyorsunuz ve anlaşılmaz bir biçimde jürinin verdiği puanlarla örtüşüyor.Bu kez iki Rus kızı, Yevgeniya Kanayeva ve Darya Dmitriyeva,-bizim atletlerimiz gibi- altın ve gümüş madalyanın sahibi oluyorlar.

 Ben bu yazıyı yazmaya başlarken 2012 Londra Olimpiyatları kapanış seremonisi vardı. Muhteşem bir açılış yapan İngiltere, kapanışı da oldukça renkli bitiriyordu.

Benim, izleyici olarak olimpiyat hikayem de böyle. Şimdilerde orta yaşlarda olanların olimpiyat hikayesi gibi...

Olimpiyatlardaki "bize" gelince, uluslar arası sporda başarıya alışkın olmadığımız için gösterilen başarı karşısında aşırı derece heyecanlanıp,- ben de dahil- gözyaşlarına boğuluyoruz. Evlerine yüz civarlarında madalya götüren; Amerika, Çin, İngiltere bizim kadar heyecanlanıp, coşmamıştır herhalde. "Neden böyle oluyor, neden daha fazla madalya alamıyoruz?" sorusunun cevabı da diğer bloglarda yazıldı ve yazılmaya da devam edecektir.

13/08/2012 (01:00)

 

 
Toplam blog
: 71
: 1292
Kayıt tarihi
: 10.08.11
 
 

Hacettepe Fransız Dili ve Edebiyatı mezunuyum. Öğretmenim, şu anda yurt dışında görev yapıyorum. ..