Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Erdoğan Özgenç DOST MECLİSİ

http://blog.milliyet.com.tr/erdoganozgenc

13 Mart '13

 
Kategori
Güncel
 

Ne düşünürdünüz?

Kendimi bildim bileli, “devlet” deyince akan sular dururdu. Buna vatandaşların çoğunun “devlet baba” yakıştırmasını ve sebebini ekleyin bu ülkede yaşayan herkes için ne kadar önemli olduğunu anlayabilirsiniz…

Dünyanın birçok çağdaş güçlü ülkesinde kendi “vatandaşları” ister yurt içinde ister yurt dışında kaçırılsın, rehin alınsın ölüm tehdidini yaşasın “devlet” vatandaşını kurtarmak en kısa sürede ailelerine sevdiklerine kavuşturmak, aynı zaman da kaçıranlara da “devletin” gücünü göstermek için ellerinden geleni yaparlar. Bunu en kısa zamanda eyleme dönüştürerek gereğini kesinlikle yaparlar.

Çevre önlemlerini alırlar, operasyonlar düzenlerler ve yağdan kıl çeker gibi çeker alırlar vatandaşlarını. Suçlular ise ya hayatlarıyla öderler ya da yakalanarak en ağır cezalara çarptırılmak üzere yargıya teslim edilirler. Vatandaş bilir ki “devlet” hep yanlarındadır. Suçlular da kendileri asla “devletten” güçlü değillerdir…

Değişik tarihlerde Diyarbakır, Van, Muş, Bingöl ve Şırnak'ta terör örgütü PKK tarafından kaçırılan sekiz kamu görevlisi bugün serbest bırakılmışlar. Onlar adına sevinç duymamam mümkün değil. Her an ölüm tehlikesini yaşamak umutsuzluğa kapılmak çaresizliği yaşamak ne demektir, iyi bilirim.

Süre ne olursa olsun bir ay on sekiz ay, dile kolay, öyle veya bu sebeple kaçırılmışlar ve kendi ülkenizde sizden alınan vergilerle beslenen eli kanlı bir terör örgütünün elinde “rehine” bu insanlar.

Çoğu asker ve polis biri de yakın geleceğin Emniyet Müdürü ya da “devletin” Vali olmaya aday bir kaymakam. Günlerce aylarca içinde yetiştikleri omuz omuza verdikleri ant içtikleri “devletin” kendilerini kesinlikle kurtaracağını bilerek beklediler. Ama olmadı “devlet” onları “İmralı canisinin insafına” terk etti. Kim bilir kaç kez akıllarından “devletimiz güçlüdür bizleri çakallara yem etmez kurtarır” diye geçirmişlerdir gariplerim…

Birçok güçlü ve çağdaş ülkede özellikle ABD Rusya Almanya ve İsrail de sadece kendi ülkelerinde değil dünyanın neresinde olursa olsun “vatandaşları” kaçırılsın en fazla üç gün içerisinde gerekenlerin en iyisi yapılır ve rehine vatandaşları mutlaka ama mutlaka kurtarılır. Neden? Çünkü her vatandaşı her insanın hayatı önemlidir onlar için.

İsrail bu konuda babasını bile tanımıyor asla taviz yok, terör ve terörist vatandaşları için tehlikedir ve yok edilmek zorundadır, diyor ve dünyada birçok ülkenin başaramadığı operasyonlara imza atıyor. İsrail vatandaşları “devletten” kesinlikle emindirler, hayatları emniyettedir kesinlikle kurtarılacaklardır ve “devlet” yapanlara haddini bildirecek yapanın yanına asla kar kalmayacaktır yaptıkları, biliyorlar…

Tam on sekiz ay ne idüğü belirsiz eli kanlı PKK terör örgütünün elinde devletin içinden birileri olarak “devleti” beklemek ve umutsuzluğa düşmek ve umudunu kaybetmek, sonunda da “Terörist başının merhamete gelip” serbest kalmayı görmek…

Şimdi herkese soruyorum siz olsaydınız “Ne düşünürdünüz?”

Hatırladınız mı bundan birkaç yıl önce Japonya da herkesin canlı canlı izlediği Tsunami olayı olmuştu. Televizyon da izlerken bir annenin çaresizlik içinde kucağında tuttuğu beş yaşındaki kız çocuğunu bıraktığını gördük. Sonradan o çocuğun bir dala takılarak hayatta kaldığını ve kurtarıldığını öğrendik.

Bunu defalarca yazdım hem burada hem gazeteler de…

Olaya iki açıdan bakmıştım. Birincisi annenin penceresinden ikincisi o kız çocuğunun o günden sonraki yaşam penceresinden.

Anne bu olaydan sonra kendi kendini “beş yaşındaki çocuğumu kendi ellerimle “ölümün” kollarına bıraktım diyecek ve hafızasında ağır tahrifatlar yapacak…

Kurtarıldığında ise “ağladım ağladım kimse beni duymadı tahtalara tutundum” diye anlatan kız çocuğu büyüdüğünde aklına bu yaşadıkları mutlaka gelecektir. Geldiğinde kendi kendine “annem beni kendini kurtarmak için ölüme terk etti” soracaktır. Hayatının her aşamasında beyninin içinde yer eden düşüncenin tümcesi “annem beni bırakmıştı” olacaktır.

Anne besbelliydi ki kızını bırakırken kollarında onu tutacak güç kalmamıştı ve bıraktı. Oldu bir kere ne anne kendini ne kızı annesini affedebilirdi.

Yazımın sonunda annenin yerine “siz olsaydınız ne yapardınız” ve kız çocuğunun yerinde olsaydınız” ne düşürürdünüz?” diye sormuştum.

Bana gönderilen mesajlardan ve yorumlardan herkesin ilk önce ağladığını sonra anneyi vicdansızlıkla suçladığını, çocuğun yerinde ise hiç olmak istemediklerini öğrendim…

Bu kez sizlerden elinizi vicdanınıza koyup darbe teşebbüsünde bulundukları söylenen;

“Bu ülkeyi ve halkını korumak ve geleceğini güvence altına almak için,

Kendi canını hayatını hiçe sayarak görev yapan, binlerce teröriste dünyayı darmadağın eden tarihi gerçekten büyük zaferlerle dolu Türk Silahlı Kuvvetlerinin çeşitli kademelerindeki subay ast subay ve generallerinin,  

Birilerinin kurguladığı ve artık tamamen intikam ve sindirme amacını taşıdığı kesinleşen operasyonlar sonrasında yakalanıp ya da teslim olması için davet (?) edilip  “hain”  damgası vurulmasını ve ne yazık ki “esir” muamelesi gördüklerini düşünmenizi isteyeceğim…”

Ve bu kez de kendinizi vatanı vatandaşlarını bayrağını rejimini marşını dilini dinini korumak ve güven altına almak içi gencecik yaşlarda öldürülen şehit edilenlerin ana baba babalarının yavuklularının dostlarının arkadaşlarının sevgililerinin yerine koyun…

Çok uzatmayacağım yazdıklarım sadece bir kaçı daha onlarca hatta yüzlercesi var buraya taşıyıp aynı soruyu soracağım; Siz olsaydınız böyle anlar da “Ne düşünürdünüz?

Ondan sonra da “biz ne yapıyoruz ya da nereye gidiyoruz?” diye sorarsanız sevinirim…

“Kişiliğini insanlığını kaybetmiş, kimliğini ve dostlarını satmış bir “çakal” gibi yaşayacağıma onuru gururu ve geleceği için yaşayan “aslanlar” gibi,  aç bitap ama dövüşerek ölmeyi tercih ederim…”

Hayırlı umut sevgi mutluluk dolu bir gün diliyorum…

Erdoğan ÖZGENÇ

 
Toplam blog
: 846
: 425
Kayıt tarihi
: 26.06.12
 
 

Emekli banka müdürüyüm ama kart vizitimde "insan" yazıyor. Adana'da ikamet ediyorum. Herk..