Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Haziran '11

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Ne olur, korkma anne!

Ne olur, korkma anne!
 

Kaynak:İnternet


Anneme uğradım, hem rahat bir günümdü, hem de kandilini yüz yüze kutlayayım istedim. 

 

Ömrü uzun, sağlıklı olsun, hep iyi gelir zaten annem bana, hiç fark etmez; ya yüz yüze ya da telefonda… 

 

Biraz sağlık problemleri var son zamanlarda gerçi, son yıllarda yalnız yaşamasına rağmen pek söz etmez; ama koyu Beşiktaş’lıdır, futbol ile ilgilenenlerle o konuda konuşmayı pek sever! 

 

Bir keresinde denk gelmiştim, babamı uğurladıktan sonra, maç izlerken hop oturuyor hop kalkıyor; verilen kararlara kızıyor bazen, bazen “Ahh! O kaçar mıydı!” diyor… 

 

Bizi hep motive eder, dedim ya; annemle konuşmak hep iyi gelir bana! 

 

Futbol ile hiç ilgim olmadığını pek iyi bildiğinden ki takım bile tutmam ben, güncel ve siyasi gelişmeler konusunda konuşmayı sever benimle; tabii ki anne-kız dertleşmelerimizden arta kalan vakitlerde… 

 

Gerçi, şöyle bir durum hasıl oluyormuş: Birbirlerini pek sevip de kollayan aile bireyleri karşı taraf üzülmesin diyerek ne fazlasıyla hastalığından dem vuruyormuş, ne de maddi-manevi sıkıntılarından… 

 

Anne kızı üzülmesin istiyor, kızı annesi… 

 

Neyse… 

 

Yetmiş sekiz yaşındaki annemin futbolda dönen oyunlarla olduğu kadar siyasette dönen oyunlara da tepkisi var; vallaha benden söylemesi! 

 

Şimdi bunu yazdığımı bilse uykusu kaçar kesin! 

 

“Ayy, beni de içeriye mi alırlar?” 

 

“Aşk olsun kızım!” 

 

Ahh annem, seni de içeriye alırlarsa, var ya… 

 

“Türkiye Cumhuriyeti” diye bir şey kalmamıştır zaten! 

 

****** 

 

Annemle konuşuyoruz, seçimlerle ilgili kaygılarını anlatıyor; fazla fazla çıkan nüfus oranından, fazla fazla basılan oy pusulalarından söz ediyor… 

 

Valilerin, kaymakamların tavırlarından yakınıyor; siyasal partiler ile birlikte açılışlara katılıyorlar diye… 

 

Valinin, kaymakamın herhangi bir siyasi partiye desteği olmamasını istiyor! 

 

Eeee, oluyor anne, maalesef! 

 

****** 

 

Balkonda oturuyorken, tam da bu konuları konuşuyorken, bir anda içeri giresi tutuyor: Canım benim! 

 

Etrafın dinlemesinden korkuyor, belli! 

 

Anne!... 

 

Seni fazla korkutmak istemem ama, gerçi zaten okuyorsun, izliyorsun; aklın-izanın yerinde, çok şükür, balkona varana dek zaten her birimiz dinleniyoruz! 

 

****** 

 

Cumhuriyetin tanıklarından olan annem ilk kez korkuyor, biliyor musunuz? 

 

Görüş ve duygularına müracaat edilebilecek tanıklardan biriyken, yetmiş sekiz yaşında bir kadın siyaset hakkında konuşmaktan korkuyor! 

 

Belki kendi için değil, çocukları için endişeleniyor, belki de “Başıma bir haller gelirse, ölür biterim ben oralarda!” nın hesabını yapıyor… 

 

Her ne ise… 

 

Bu korkunun bir kurucusu var! 

 

Kıbrıs Harekatında özel görev ile bekleyen babama rağmen, pencerelerimize karartma uygularken dahi; ve annem Cihan Harbi’nin tanığıyken… 

 

Ailesinin geliri gayet iyi iken karne ile ekmek, kumaş almış biriyken… 

 

Bu kadar fısır fısır konuştuğuna ilk kez tanık oldum annemin! 

 

****** 

 

Korkunun saltanatıdır bu! 

 

Yetmiş sekiz yaşında bir kadını dahi korkutuyorsanız, denilebilecek başka bir şey kalmamıştır!... 

 

****** 

 

İşin ilginç yanı; bunca şey görmüş geçirmiş olan kadın hala Türkiye Cumhuriyeti için endişeleniyor! 

 

Hala gelişmeleri takip ediyor, hala gelişmelerden sonuç çıkartıyor! 

 

Yarı yaşının altında çoğu vatandaşın yapamadığını yapıyor; ne fayda ki çoğu çocuğu yaşında olanlar bu düşüncelerinden dolayı O’na nefret duyuyor! 

 

Cumhuriyete tanıklık etmiş bir kadın korkuyor; bunun açıklamasını kim, nasıl yapar? 

 

Merak içindeyim doğrusu! 

 

****** 

 

“Annen oturduğu yerde otursun, ölümü zaten pek yakındır!” diye yorum alabilirim, “Hatun kişi ne dediğin belli değil!” diye de… 

 

“Has…r” li yorumlar süzgeçten geçip de bana ulaşmıyor, zahmet göstermeyiniz! 

 

Akla-mantığa sığan her yorumu kayda alıyorum, Cumhuriyeti, demokrasiyi gerçek anlamı ile bilen, bilmekle kalmayıp çocuklarına öğreten bir anne ve babanın evladıyım! 

 

****** 

 

“Ayrımcılık yapıyorsun sen!” diye de yorum gelebilir, alıştım artık! 

 

Ama ne yapayım şekerim, annem ve babam birbirleriyle tartışırken dövmek, sövmek yerine “Ama şekerim…” diye başlarlardı tartışmaya… 

 

Senin annen, baban yapmadıysa da, böyle bir gerçek de var yaşamda diye anlatıyorum ya! 

 

Sen mi önemser de örnek alırsın, çocuğun mu, yoksa torunun mu? 

 

Masal değil bunlar, bir dene bak! 

 

Bir el ver, bir sarıl oğluna-kızına… 

 

Nasıl bir döngü vardır, ahh bir bilsen! 

 

Coşa-taşa döner sana! 

 

Sen hayatta olmasan da; görmesen, bilmesen de… 

 

Dua olarak döner sana!... 

 

****** 

 

Neyse… 

 

Kimileri içeri atılmakla korkutuluyor, kimileri cennetten yer edinememekle… 

 

Kimileri işsizlik ile; kimileri üniversite giriş sınavları ile… 

 

KPSS, ve saire… 

 

Bunca üniversite kurduk diye ahkam kesenlere kimse neden soramıyor: O üniversitelerden mezun olanlar neden iş bulamıyor ve ille ki ayrı bir sınava tabi tutuluyor? 

 

****** 

 

Zor günler annem, çok soru var, az cevap! 

 

“Dur diyecek bir merci de mi yok?” diye fısıldarken, “Dur” diyecek yetkili bir kişi mi kaldı dışarıda? 

 

Neyse, annem… Sen sağlığına dikkat et! 

 

Sağduyun, beyin hücrelerin, gönül gözün doğruyu görüyor; daha uzun yıllar böyle olsun! 

 

Çocuğunun çocuğu yaşındakiler gördüğünü göremiyorlar ya; sana helal, onlara… 

 

Ne diyelim? 

 

Herkesin yaşayacağı bir deneyim vardır! 

 

Adalet ve eşitlik lafta ise en sonunda canına tak eder de uyanır insan! 

 

Bir, beş, on! 

 

Ucu en sonunda kendine dokunana kadar!... 

 

Hani, bazı insanlar ucu hiç kendilerine dokunmaz sanırlar ya; harcananlara göz yumanlar gün gelir de harcanırlar oysa… 

 

Dik duranlar içeridedir şu anda; eğilenler aslında şu anda en çok tedirgin olanlardır! 

 

Birileri hak etmediği halde içeridedir, birileri yalakalıktan dolayı dışarıdadır! 

 

Gün olur, devran döner; elektrik kesintileri önlenir de seçim sonuçları akabinde ve fazladan üretilen on yedi milyon oy pusulası takibe alır da; dahi çöplüklerden toplanan oy pusulaların hesabı bir şekilde sorulabilirse… 

 

****** 

 

Anne! 

 

Biliyor musun? 

 

Cihan harbinden çıkan Türkiye Cumhuriyeti’nin senin bildiğin hali ile var olduğuna şahit olursun! 

 

Ahhh! Annem! 

 

Son demlerinde keşke tanık olsan, keşke “Boşuna harcanmamış bu yıllar!” desen!... 

 

Keşke, doğurduğun, yetiştirdiğin kızın olarak elimden gelen bir şeyler olsa da; nur yüzüne giderayak nur katsam! 

 

Anne… 

 

Sık dişini biraz daha ne olur! 

 

Güzel günler göreceğiz!... 

 

Sayende… 

 

Sabır göstersin bedenin ve yüreğin; korkma anne! 

 

Sana sıra gelirse… 

 

Herkes ölmüştür zaten bu memlekette!... 

 

 
Toplam blog
: 1269
: 1343
Kayıt tarihi
: 18.09.07
 
 

İzmir, 1963 doğumluyum. Dokuz Eylül Üniversitesi İngilizce bölümü mezunuyum ve özel bir şirkette ..