Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Ağustos '16

 
Kategori
Deneme
 

Ne varsa senden kalan...

Ne varsa senden kalan...
 

ınt


On altı yıl sonra bir hastane bahçesinde karşılaşacağımız aklıma gelmemişti. Karşılaşma ihtimallerimiz üzerine o kadar çok şey düşündüm ki; İnkar etmiyorum çok merak ettim; Sadece bir haber alayım, iyi mi nasıl, neler yapıyor mutlu m? Çocukları var mı… Yine de böyle bir sahneyi hiç düşünmemiştim.

Mutlu olduğu, sevdiği biriyle, gülerken. Güzel bir yerde, bir şeyler içerken belki. Beni görünce suratındaki gülümsemeyi yavaş yavaş kaybedeceğini hayal ettim. Hep hazırlıklı olanın ben olacağıma inandım. Önce ben onu görecektim, kendimi hazırlayacaktım, yavaşça yanına yaklaşacaktım. Sonra o beni görecekti ve hazırlıksız yakalanacaktı. Mimiklerinden hesap soracaktım, suratını inceleyecektim. Konuşmayı düşünmedim hatta hiç. Sadece uzun uzun bakacaktım.

Öyle olmadı.

Omzumda bir el hissettiğim gibi sağ tarafıma döndüm. Önce gözleriyle karşılaştık. Hemen gözlerimi kaçırdım, eğer gözlerine baksaydım sadece orda gözlerinde kalırdım hiçbir yere ayrılamazdım. Oracıkta kaybolrdum. Hissettiğim şeyi cereyanda kalan bir kapının sertçe kapanmasına benzetebilirim. Bitik bir halde çıktığım odadan, nefes almak için oturduğum hastane bahçesindeki bankta, sabit ama zoraki atan nabzımla, birden bire elektroşok verilmişe döndüm. Ben yutkunacak tükürük bulamazken, o diğer elindeki kahveyi uzatıp, sana kahve aldım, dedi. Elimi istemsizce uzatıp kahveyi aldım ama gözlerim hala ondaydı. Beni çok önce görmüş olmalıydı. Yoksa kahve alacak vakti nasıl bulacaktı. Hazırlıklıydı. Yavaşça yanıma oturup dudaklarını kulağıma doğru yaklaştırdı.

Canımı yoluna koyduğum Mimoza çiçeğimsin

Kanatlanıp göğe uçma sevdiceğim,

Beni affet…

       Fısıltıyla söylediği bu dizeyi karnımdaki titreşimle, ağzından çıkan kelimelerin rüzgarını boynumdaki gıdıklanmayla derinden hissetmiştim. Sanki çok sevdiğim bir şarkıyı uzun zamandır dinlememişim ve melodisini duyduğumda özlediğimi fark etmişim gibi. Şimdi düşününce, keşke bir şeyler söyleyebilecek kadar kendimde olsaydım. Güçlü olsaydım. Bütün bir sahneyi onun oynamasına izin verdim. Kendimi suçlu hissediyorum. Ben tüm bunları ağır çekimde yaşarken, sen içeriden bana seslendin.

Beni bir kere daha kendimden kurtardın.

İsmimi duyunca her şeyi zaman akışına oturtup silkelenmiş oldum. Neden orada olduğumu hatırladım. İçeri, yanına gelmek için kalktığımda da omzuma dokunduğu eliyle, kolumu tutup sanki geç kaldığı vedayı edercesine, özür dilerim, dedi.

Karşılaşma senaryolarımda kendime verdiğim rolün tek bir kısmını gerçekleştirebildim sanırım. Konuşmadım, sadece uzun uzun baktım. Senin yanına geldim, sen bana iyi misin dedin… Çok yorgundum. Hiçbir şeye gücüm kalmamıştı… Uzun sessiz bir bakışmadan sonra derin bir nefes alıp sana cevap verdim;

Yağmuru ve toprak kokusunu özledim.

 

 
Toplam blog
: 137
: 2242
Kayıt tarihi
: 19.02.13
 
 

05 Ekim Ankara doğumluyum. Okumayı, yazmayı, insanları dinlemeyi seviyorum. Kişisel blogumda her ..